Geri dönüşümün hayati öneme sahip olduğu bir dönemden geçtiğimiz gerçeği, her geçen gün varlığını daha yoğun hissettiriyor. Hızla artan nüfus ve buna bağlı olarak çarpıklaşan şehirleşme, her geçen gün yaşam kaynaklarımıza daha fazla zarar veriyor. Çöplerin ve kitlesel atıkların yoğun olarak yer kapladığı dünyamızda doğaya kaçmak, bir öze dönüş hayalinden öteye gidemiyor. Çünkü doğa da aynı şekilde insanlar tarafından yoğun ticari kaygılarla ele geçirilmiş ve yağmalanmış durumda. Dünyanın pek çok ülkesindeki durum ne yazık ki bu.
Söz konusu soruna kişisel bir mücadele geliştiren Nelson Molina‘yla tanışın.
Nelson Molina, Harlem semtinde belediyede çalışan bir çöp toplama görevlisi. Onu pek çok insandan ayıran önemli bir özelliği var.
Molina’nın ‘Çöpteki Hazineler Müzesi’ adını verdiği oldukça ilginç bir müzesi bulunuyor.
Molina, müzenin kurucusu, koleksiyoneri, kuratörü, tasarımcısı ve aynı zamanda da yöneticisi konumunda.
1980’den beri çöplerden toplanan pek çok şey, şimdilerde müzenin en kıymetli parçaları olarak kullanılmayan bir garajda sergileniyor.
Afişler, oyuncaklar, haritalar, tablolar ve daha pek çok şeyin bir arada olduğu müze, aynı zamanda bir şehrin 30 yıllık hafızasına da ev sahipliği yapıyor.
Müzenin önemli bir diğer özelliği ise kamuya açık bir ziyaretçi kabulü barındırmaması. Çöpteki Hazineler Müzesi yalnızca özel ziyaretçiler için açılabiliyor.
Müze, içerisinde bulunan eşyalara tarihi ya da sanatsal bir anlam yüklemiyor. Yalnızca olanın olduğu gibi sergilendiği bir alan olduğu için bilinen ezberleri de bozmuş oluyor.
30 yılda bir araya getirilen pek çok eşya, geçen yıllar içerisinde kullanılan malzemelerdeki değişimi ve insanların ihtiyaç boyutlarını da net bir şekilde ifade ediyor.
Kaynak: 1