Anneliğin ne kadar zor olduğunu bilmeyen yoktur. Ancak çoğu zaman, anneliğin zor yanlarından çok, ne kadar tatmin edici ve güzel bir duygu olduğundan bahsedilir. Şüphesiz ki, “annelik dünyanın en güzel duygusu” diyen anneler gerçekten de böyle hissediyordur. Ama, bu her anne için geçerli değil. Bazı anneler, çocuk sahibi olmaktan pişmanlık duyuyorlar ancak etrafındakiler tarafından linç edilmekten korktukları için bunu insanlarla paylaşmaktan çekiniyorlar. Bu durum da hem annede hem de çocukta bir sürü psikolojik rahatsızlığa sebebiyet verebiliyor. Çocuk sahibi olmaktan pişmanlık duyan bazı anneler ve itirafları bu yazıda…
1. Rachel
Şimdilerde 50’li yaşlarında olan Rachel, “eğer zamanı geri alabilseydim, asla çocuk sahibi olmazdım” diyor. Rachel bekar bir anne ve 3 çocuğu var… Çocuklarından en küçüğü ise 17 yaşında.
“Hayatta kalmak için bana muhtaç olan bu küçük canlının sorumluluğunu üstlenecek kadar kendimi olgun hissetmediğim zamanlar oldu. Onu sürekli yedirip içirdiğim, altını temizlediğim bir kısır döngüye hapsolmuş gibi hissediyordum. Bu iş ne zaman eğlenceli bir hale gelecekti? Bazen içimden sadece, ‘bu iş sandığınız kadar kolay değil’ diye bağırmak geliyordu. Yani, annelik içgüdüsüne sahipseniz ve bu gerçekten içinizden gelen bir şeyse bu harika! Ancak, ben öyle biri değildim ve bu sebeple kendimi kapana kısılmış hissettim.”
Rachel, çocuk sahibi olmanın hayatını ne şekilde etkileyeceğini fazla düşünmeden çocuk sahibi olduğunu söylüyor. “Eğer bu konuda daha fazla düşünmüş olsaydım, çocuk sahibi olmaktan vazgeçerdim”, diyor.
“Bunu itiraf ettiğim için de büyük bir pişmanlık duyuyorum, çünkü çocuklarımı canımdan çok seviyorum. İyi bir anne olmadığınızı hissettiğiniz zaman bu suçluluk duygusunu sonsuza dek içinizde taşıyorsunuz ve bazen, onların da bunun farkında olup olmadıklarını merak ediyorsunuz. Ama hayat, başkaları yaşayabilsin diye kendi özgürlüklerinizden vazgeçmek için çok kısa…”
Bu şekilde düşündüğü için yalnız hisseden Rachel, “bende hep bir sorun olduğunu düşündüm. Eğer diğer anneler ile suçlanmadan, rahatlıkla bu konu hakkında konuşabilseydim, annelik biraz daha katlanılır bir hale gelebilirdi” diyor.
2. Alison
Küçük yaşta evlat edinilen Alison’un hayali, bir gün çocuk sahibi olup bir aile kurmaktı. Ancak Alison, kendi çocukları doğduğu zaman bu toz pembe hayalin gerçek yanları ile de yüzleşmek zorunda kaldı. İlk çocuğunu doğurduktan 6 ay sonra evde oturmaktan sıkılan Alison, tekrar işine döndü.
“Bazı günler işten izin alırdım ama oğlumu yine de kreşe bırakırdım çünkü kendime zaman ayırmak istiyordum. Onunla vakit geçirmek istemediğimden de değil, sadece, onunla birlikteyken ne yapacağımı pek bilmiyordum. Oyunlar yaratmakta pek iyi değildim.”
Oğlu yalnız büyümesin diye eşiyle bir çocuk daha yapmaya karar veren Alison’un şimdilerde üniversite öğrencisi olan 2 oğlu var.
“Herkesin ihtiyaçları ve istekleri benimkilerden önce geliyordu. Geçtiğimiz 20 yıldır, ‘herkes mutluysa, ben de mutluyum’ cümlesine göre yaşadım ve bu aslında, pek gerçekçi bir şey değil. Mesela, çocuk yapmasaydım daha iyi bir kariyerim olabilirdi. Ama 15 yıl boyunca, çocukları okula bırakıp okuldan alan kişi bendim. Bu da haliyle kariyer hayallerini biraz limitleyen bir durum…”
Alison çocuklarını ne kadar sevdiğini vurgularken şunu söylemeyi de ihmal etmiyor: “Anneler, kötü birer anne olduklarının düşünüleceği korkusuyla bu tür şeyleri itiraf etmekten çekiniyorlar. Bunu kabullenmenin onları bencil göstereceğini düşünüyorlar.”
3. Joy
Joy’un kızı şimdi 20 yaşında ama Joy, anne olmaması gerektiğinin aslında daha erken bir yaştan beri farkındaydı.
“Etrafımdaki bütün anneler, doğurmak ile gelen bir karşılıksız sevgi hissinden bahsediyordu. Bende hiç öyle olmadı. Tam tersine, bu çok büyük bir sorumluluk gibi geliyordu. Kızımın ilk yılları tam bir eziyet gibiydi. Her gün bir öncekine göre daha da zordu. Sanırım bütün anneler bu süreçten geçiyor ama sorun şu ki, bana göre anne olmanın güzel olan hiçbir yanı yoktu.”
“Uzunca bir süre, bütün bu anneler çocuk sahibi olmanın muhteşemliği hakkında yalan mı söylüyorlar diye düşünmekten kendimi alamadım. Bir gün biri karşıma çıkıp dürüstçe işlerin aslında böyle olmadığını itiraf edecekti sanki…”
Joy kendisini hiçbir zaman anaç ruhlu bir kadın olarak görmediğini anlatıyor.
“O sevgi dolu, sürekli kucaklaşmak ve bebeğini öpmek isteyen türden annelerden olamadım. Tek istediğim bir an önce kariyerime ve kurduğum işe geri dönmekti.”
Joy, kadınların ne istediklerini daha özgürce ifade edebilecekleri bir ortam sağlandığı zaman; toplumun anne olmak konusunda kadınlar üzerinde bu denli bir baskı uygulamayacağını savunuyor.
“Bence önemli olan kadınların öncelikle kendilerine karşı dürüst olmaları… Eğer bir aile kurmak ve çocuk sahibi olmak çok istediğiniz bir şeyse, tüm kalbinizle yapın! Ama, ‘bu iş benlik değil’ diyen biriyseniz, sırf toplum baskısı yüzünden çocuk sahibi olmak zorundaymış gibi hissetmemelisiniz.”
Peki, bu durum anneler arasında ne kadar yaygın?
Bu durumun anneler arasında ne kadar yaygın olduğunu tam olarak bilemeyiz çünkü çoğu anne, annelik hakkındaki gerçek hislerini itiraf etmekten çekiniyor.
2016 yılında YouGov tarafından Almanya’da yapılan bir ankete göre, 1200 katılımcının %8’i ebeveyn olmaktan pişmanlık duyduklarını söyledi.
Kaynak: 1