”Siyah bir kazak ve on sıra inciyle modada bir devrim yarattı.” Biz demiyoruz, Christian Dior (Listelist iğrenç esprileri aralara serpiştirme timinin dillere destan işi). Uyarsınız uymazsınız ona bir şey diyemeyiz ama moda diye bir gerçek var arkadaşlar. Her yıl bir sürü (biz her gün kotu çekip kendini dışarı atan tayfanın dili varmıyor ama) yaratıcı kıyafetlerin sergilendiği, milyonlarca dolar harcanan defileler gerçeği önümüzde duruyor (arkadaşlar şunu bize bi’ açıklar mısınız?). Adına moda denilen bu şeyi bu günlere getiren bazı büyük insanlar var. (Nereden bilsinler modanın şuna dönüşeceğini) İşte o insanların en büyüklerinden biri de Coco Chanel. 19 Ağustos onun doğum günü. Anmadan geçmeyelim dedik. İyi okumalar…
O dönemlerin vazgeçilmezi: Fakir aile çocuğu
Yedi kişilik fakir bir ailenin çocuğu olarak 1883’te Fransa’nın Saumur şehrinde doğdu Gabrielle Bonheur Chanel. Yaşamın ilk büyük sillesini 6 yaşında yedi, annesini veremden kaybetti. İkinci sille de hemen ardından geldi: Babaları tarafından 3 kız kardeş Aubazine Yetimhanesi’ne bırakıldılar.
Çok da tadını çıkaramadığı çocukluk dönemi
Dikiş dikmeyi de burada öğrendi Gabrielle. Bu becerisi sayesinde uzunca bir süre, dönemin giyim kuşam mağazalarında terzi yardımcılığı yaptı.
Coco da neyin nesi?
https://www.youtube.com/watch?v=-twn0-JBcpM
… diye soracaksınız haliyle. Coco, Gabrielle’in sahnelerde gösteri yaptığı dönemde söylediği bir şarkı. Coco adını Gabrielle’in üstüne bir daha hiç çıkmamacasına yapıştıran da o zamanki sevgilisi Etienne Balsan.
Şapkadan markaya uzanan yol
Dönemin elitlerinden Etienne Balsan’ın çiftliğinde yaşamaya başladı. Yine onun sayesinde tasarladığı şapkaları satabildiği ilk dükkânını açtı (gerçi Balsan çok da isteyerek destek vermemiş Coco’ya). Fakat şapkaları çok tercih edilmedi, çünkü o dönem kadınlarının taktığı şapkalar gibi gösterişli değildi Coco’nun şapkaları.
Ona inanan adam: “Boy”
Ve hayatını ters yüz edecek adamla tanıştı Coco Etienne Balsan aracılığıyla: “Boy” lakaplı Arthur Capel. Capel, Coco’ya inandı ve ona destek olmaya başladı. (Sonradan bir trafik kazasında hayatını kaybetti Arthur. Arthur’u kaybetmesi Coco’nun ölüme en çok yaklaştığı andı. Ama o devam etmeyi seçti.)
Kaderinin değiştiği gün
Arthur’un, Coco’nun şapkalarının tanıtımı için bir balo düzenlediği gündü. Baş davetli olarak da dostu Prenses Victoria Melita’yı davet etti Arthur (Melita Kraliçe Viktorya’nın torunu olur). Prenses, Coco’nun ilk yaptığı ve bir türlü satamadığı küçük kırmızı şapkayı satın aldı. Bu satış Coco’nun hayatını değiştirdi ve dükkânına müşteriler akın etmeye başladı.
Suçlu mu, barış girişimcisi mi?
İkinci Dünya Savaşı yıllarında tutuklandı Coco Chanel. Gerekçe olarak da Alman hükümeti için çalışması ve üst düzey Nazi subaylarıyla ilişkisi olduğu gösterildi. Tüm bunlar ne kadar doğru bilemiyoruz elbette. Winston Churchill’le yakın dost olduğu ve Almanlarla görüşerek savaşın sona ermesini sağlamaya çalıştığı söylendi. Kendisi de ifadesinde barış için çabaladığının altını çizdi. Kısa bir süre tutuklu kaldı. Tüm bu yaşananlardan dolayı İsviçre’ye gitti ve 15 yıl boyunca bir nevi sürgün hayatı yaşadı.
No.5
Chanel’in o dillere destan parfümünün adı No.5. Yaratıcısı Ernest Beaux. Beaux, Chanel’e 1-5 arası ve 20-24 arası olmak üzere iki seri sundu. Chanel, 5’i tercih etti. 5’i tercih etmesinin sebebi olarak da, her yılın beşinci ayının beşinci gününde defilesini başlatmasını gösterdi. 5’in kendisine şans getireceğine inandı. Marilyn Monroe’nün bir röportaj sırasında kendisine sorulan “Uyumak için ne yaparsınız?” sorusuna, “No.5’in bir damlasını koklamam yeterli.” şeklinde verdiği cevap, o sıralar satışları çok da iyi olmayan parfümün satışlarının artırdı.
No.19
Chanel, Henri Robert ve No.5’in yaratıcısı Ernest Beaux, No.19 adlı parfümü Coco’nun doğum günü olan 19 Ağustos’ta (1970) piyasaya sürdü. Bu tarihten kısa bir süre sonra, 10 Ocak 1971’de Coco hayata gözlerini yumdu.
Moda dünyasına ne kattı Coco?
Her şeyden önce (başlıkta da belirttik zaten) kadın cinsini korseden kurtardı. Daha doğrusu kadın belini özgürlüğe taşıdı. Bununla da kalmadı, elbiseleri kısalttı, kadına bilekleri olduğunu hatırlattı. Jarse kullanımına son verdi.
Basit ve yalın bir tarz
Chanel tasarımlarında basitliği ve yalınlığı tercih etti. Bu tercihinde o dönemlerde yaşanan Birinci Dünya Savaşı’nın büyük etkisi oldu. Erkeklerin savaşa gidip kadınların çalışıp para kazanması gereken koşullarda kadınlar için çalışırken de giyebilecekleri uygun kıyafetler tasarladı.
Kadına pantolon giydirdi
Rivayet odur ki, ata binmeyi çok seven Coco eyere yanlamasına oturmayı reddediyor ve ata rahatça binebilmesine imkân verecek bir pantolon dikiyor kendine. Böylece ilk kez pantolon giyen kadın oluyor kendisi.
Beyaz tene burun kıvırdı
Beyaz tenin Avrupa lokasyonunda soyluluk simgesi sayıldığı bir dönemde bronz tenle gezmeye başlayarak beyaz tenin pabucunu dama attı. O gün bu gündür bronz ten candır.
Yas renginden şıklığın rengine: Little Black Dress
Siyahı giyim kuşam rengi haline getiren kişi elbette Coco değildi. Kadınlar hali hazırda siyah renk elbise giyiyorlardı, ama gündelik yaşamda değil, yas tuttuklarında. Coco siyahı gündelik yaşama taşıdı, “yas”ın rengi olarak kabul edilen siyahı şıklığın rengi haline getirdi.
Sigara, kırmızı ruj, kısa saç
Belli bir döneme kadar erkekliğin simgesi olan sigarayı, toplum içinde içme cesaretini gösterdi Coco. Alışılmadık şekilde saçlarını kısa kestirdi ve hayat kadınlarına özgü olan kırmızı renk ruj kullanmaktan da çekinmedi.
Bonus 1: Coco Before Chanel
Coco’nun hayatını beyaz perdede de görmek istiyorsanız Audrey Tautou’lu bu filmi izlemelisiniz.
Bonus 2: Yetinmeyene biraz daha Coco
Bonus 1 yetmez, azıcık daha Coco diyorsanız “Coco Chanel & Igor Stravinsky” adlı filmi de izlenecekler arasına eklemelisiniz.
Bonus 3: O da yetmez, daha fazla Coco diyorsanız…
https://www.youtube.com/watch?v=8D0PAy9naQI
… 1969 yılında Coco Chanel’in hayatını anlatan ve Katharine Hepburn’ün Coco’yu canlandırdığı Broadway müzikalini izleyebilirsiniz.
Bonus 4: Kokoş Emel’i bilmiyorsanız ayıp
https://www.youtube.com/watch?v=HK9gwDlNHZY
Tabii ki İsmail Abi’nin modacı halası Kokoş Emel. Böyle cehalet olmaz yeminle!