Oyuncu, senarist, yönetmen, yapımcı, besteci, hatta politikacı. Adam “her şey” beyler dağılalım. Ya da dağılmayalım. Yalnızca konuşma tarzı bazılarının hoşuna gitmediği için fark edilmemenin direğinden dönen böylesine bir yeteneğin nasıl ortaya çıktığını anlatalım. Bir adamın en zayıf olarak görülen özelliğini, en güçlü özelliği haline getirip kendiyle markalaştırmasının öyküsünü anlatalım. E o zaman anlatalım:
1. Clint Eastwood, Amerika’da 20. yüzyılın en popüler erkek idollerinden birisi olmuş, unutulmayan sayısız karaktere hayat vermiş ve özellikle western filmleriyle efsaneleşmiştir
2. Ancak bu kadar özel yetenekleri olan bir kişinin kendisini kabul ettirebilmek için Hollywood stüdyolarında yıllarca kapı aşındırması gerekmiştir
3. Uzun boylu (1.91cm) yakışıklı, atletik bir genç olarak stüdyoların dikkatini çekmeye başladıysa da konuşmaya başladığı zaman biraz hayal kırıklığı yaratıyordu
4. Tane Tane vurguladığı sözcükler ağzından oldukça sert ve kasvetli çıkıyordu ve biraz dişlerinin arasından konuştuğu için sesi pek alışılmadık bir tonda geliyordu
5. O dönemde yönetmenlerin ve yapımcıların bir konuşma kusuru olarak gördüğü bu özellikleri yıllar sonra onu farklı ve özel kılan tarzı olarak anılacaktı
6. Aslında mesele onun o özelliklerinden dolayı beğenilmemesi değil, farklı olan her şeyin ilk bakışta ötekileştirilmesiyle alakalıydı
7. Ancak Clint Eastwood yılmayarak, tekrar tekrar denemeye devam ederek bu düşünceyi kırdı ve 50’lerin sonlarında başlayan Rawhide dizisiyle tanınmaya başladı
8. Ülkemizde de “Dolu Dizgin” ismiyle anılan dizide tam 216 bölüm boyunca Rowdy Yates karakterine hayat verdi
9. Ancak yine de esas kariyer sıçramasını yapacak başrolü kendi ülkesinde değil; 100’lerce kilometre uzaktaki topraklardan, İtalya’dan aldı
10. O dönem İtalya’da “Spagetti Western” ismiyle de anılan bir Vahşi Batı filmi çekme furyası başlamıştı ve Sergio Leone isimli genç yönetmen çekeceği western için Amerikalı cast arıyordu
O dönemde yalnızca İtalya’da değil bütün dünyada bir western fırtınası esmeye başlamıştı. Türkiye’de de Yılmaz Köksal, Cüneyt Arkın, Erol Taş gibi isimlerin başrolünde yer aldığı westernler çekiliyordu. Karakterlerin isimleri Amerikan ismiydi hatta fonda görünen tabelalar bile İngilizceydi. Tabii filmler Türkçe çekiliyordu ama İtalya’daki westernlerin çoğu orijinal dilinde çekiliyordu. O yüzden ana karakterlerin İngilizceye olan hakimiyeti önemliydi. Bu yüzden o dönemde genç bir yönetmen olan Sergio Leone de başroller için anadili İngilizce olan birilerini arıyordu.