19.yüzyıl günümüzden yer yer pek farklı olmasa da, birçok ayrımcı politika ve yasal sürecin yoğun olarak yaşandığı bir yüzyıldı. Günümüzde bile sıkça örnekleriyle karşı karşıya kaldığımız bu ayrımcılık hareketleri o yıllarda engelli ABD vatandaşlarının ağır yaptırımlara maruz kaldığı bir yasayı hayata geçirmişti. Son derece eşitsiz, son derece ayrıştırıcı bu yasa ABD tarihinin olduğu kadar, tüm dünyanın en çirkin yasası olarak tarihe çoktan adını yazdırdı bile.
1867 ile 1970’li yıllar arasında başta San Francisco şehri olmak üzere Chicago, Colombus, Cleveland, Denver, Portland, Omaha gibi şehirlerde ayrımcılığın en yüksek dozda uygulandığı “Göz Zevkini Bozan Dilenci Yasası” yasalaştırıldı.
“Çirkin Yasaları” olarak da bilinen bu yasa engelli ABD vatandaşlarının hareketlerini ve konuşmalarını yani özgürlüklerini kontrol altına alıyordu.
Reformcuların halkın mevcut yaşam standardını koruyacağına inandığı bu yasa son derece çirkinlikten ibaretti.
Bu yasa ile sözde “sokaktaki engelleri kaldırma” fikri daha da gün yüzüne çıkmayı başardı.
Fakat onlara göre sokaktaki engeller çöpler ve yolların kusurları değil; vücutlarındaki çeşitli engel ve eksikliğe sahip insanlardı.
Oysa bu yasayı oluşturanların farkında olmadıkları bir şey vardı, asıl engel o vatandaşların vücutlarında değil, yasayı oluşturanların beyinlerindeydi.
Yasaya göre evinden bakkala ekmek almaya giden bir engelli bile 1 dolar ile 50 dolar arasında cezaya çarptırılmalıydı.
1867’de San Francisco’dan yayılan yasa hızla Orta Batı Amerika’ya yayıldığında engelli aktivist Dan Thompson konuya dikkat çekmek için Chicago’nun 1881 Çirkin Yasası’na dair şunları ifade etti;
‘’Hasta, sakat, yaralanmış, ya da bir şekilde hasara uğramış hiçbir insan, göz zevkini bozduğu ve tiksindirici bir nesne olduğu için sokaklarda, anayollarda, işlek caddelerde yani kamusal alanlarda kendini sokakta göstermeyecektir. Her kanun ihlalinde para cezasına çarptırılacaktır. Bu para cezası ne 1 dolardan az, ne de 50 dolardan fazla olacacaktır.’’