2016’de Türk medyasının cinsiyetçi dilinin örnekleri hakkında bir içerik yayınlamıştık. Aradan geçen 2 yıla rağmen Türk medyasının cinsiyetçi dilinin azalmasını beklerken daha da fazla arttığını görmemiz mümkün.
Yıllardır bir tartışma konusu olan kadın cinayetleri ve cinsiyetçi dil, azalması gerekirken her geçen yıl artış gösteriyor. Özellikle konu kadın cinayeti ya da LGBTİ’li bireyler hakkında olunca medyamızın adeta ağzı sulanıyor ve hiçbir hassas konuya aldırış etmeden nasıl tık alırım diye düşünüyor. Bunun yanında aşağılayıcı, ayrımcı ve tecavüzü neredeyse meşrulaştıracak manşetler ve haber dili de görmemiz cabası oluyor.
Biraz irdeleyelim, artık tuvaletlerin bile cinsiyetsiz kullanmaya başlanıldığı modern toplumlar varken ülkemizde kadın neden hala ikinci sınıf vatandaş konumunda? Kuşkusuz bunda her gün insanların zihnini yıkayan medyanın da etkisi var. Eh televizyonda ya da internette gördüğümüz etkili başlıklar ve ardı ardına yinelenen manşetler ister istemez zihinimize kazınıyor. Elbette sadece medyayı suçlamak doğru olmaz fakat pastada büyük pay sahipleri oldukları su götürmez bir gerçek.
Bir dönemin gündemden düşmeyen Münevver Karabulut cinayetinde medyanın bu korkunç cinayeti nasıl cinsiyetçi biçimde servis ettiğini hatırlayalım
Akit’in tecavüze “korkunç” bakış açısını da hatırlayalım… Haber 2015’den
1. Ve yakın zamana gelelim; Aralık 2017’de CNN Türk’ün servis ettiği habere bakalım; Ortada öldürülen genç bir kadın var. Fakat CNN Türk tüm dikkati günlük kiralık daireye çekerek oldukça bir algı yaratıyor… Haberde katilin hiçbir bilgisi yokken öldürülen kadının ismi ve yaşı çarşaf gibi ortada
“O saatte ne işi varmış? O da minik etek giymeseymiş” gibi tepkilere sebebiyet verecek bu başlık kısa zamanda “orada ne işi varmış?” algısını oluşturuyor
Kanal 24 de CNN Turk’un taşıdığı bayrağı alıp günlük kiralık daire vurgusuyla haberi televizyonlara taşıyor.
2. Geleneksel medyanın büyüklerinden etkilenen alternatif medya siteleri de aynı yoldan gitmeye başlıyor. 18 yaşında başka bir kadının öldürülmesi medyada yerini bu şekilde alıyor
3. Habervaktim adlı bir sitenin suçluyu haklı çıkarma çabasını gösteren bir başka başlık örneği
4. Ve elbette sürekli olarak “Kendin ettin kendin buldun” iması… Bu da Sabah Gazetesi’nin manşetinden
Minik etek, şort öyle giyinmeseymiş şöyle giyinmeseymiş… Özellikle geçtiğimiz yıl kadına yapılan şiddeti “minik etek/ şort giydi tahrik oldum ben de” diyerek meşrulaştırmaya çalışan birçok açıklama ve savunmaya şahit olduk
5. Yine medyada çıkan cinsel ya da fuhuş içerikli haberlere bakıldığında mini etekli kadın vurgusuna dikkat ediyorsunuzdur… Haberin konusu cinsellikse eğer mini etekli kadın sevgili medyamızın olmazsa olmazlarından biri!
6. Hatta konu sekreter olsa bile, kısa mini etek ve fantazi dünyalarından çıkma görsellerle hassas konularda basit ve sığ algılar oluşturulmasına adeta ön ayak oluyorlar
7. Biraz da tık alma peşinde olan medyanın istismarı umursamayıp bir insanın cinsel kimliğini açıklamasına nasıl önem verdiğine bakalım
Kevin Spacey geçtiğimiz aylarda gençlik yıllarında bir çocuğu taciz ettiğini itiraf etmiş ardından da “bu arada ben eşcinselim” diyerek fazlasıyla alakasız bir açıklamada bulunmuştu
Ortada çocuk istismarı gibi büyük bir suç varken sevgili medyamız bu haberi “KEVIN SPACEY EŞCİNSELMİŞ KOŞUN!” başlıklarıyla servis etti.
8. Karikatür kısmında ise Evrensel’den Sefer Selvi’nin korkunç düzeydeki karikatürleriyle karşı karşıya kalıyoruz
Mizahın amaçlarından biri de kuşkusuz eleştiri. Fakat Selvi kaş yapayım derken adeta göz çıkarıyor
Hatta Selvi, bu kariktatüründen sonra özür de dilemişti… Fakat her gün kadına şiddet ve tecavüz haberleriyle uyandığımız ülkemizde bu denli korkunç karikatürlerin yarattığı algı maalesef tartışılmaz düzeyde
Peki medyanın toplum üzerindeki etkisi ne kadar ciddi? Yrd. Doç. Dr. D. Ali Arslan’ın hazırladığı araştırmadan hareketle medyanın bireyin derinliklerinde izler bırakabilecek kadar ciddi bir etkiye sahip olduğunu söylersek yanlış olmaz
“Sistematik olarak ve periyodik bir şekilde yinelenerek sergilenen görüntü ve imgeler bireylerin, özellikle de çocukların ve gençlerin cinsiyet, meslek ve siyasetle ilgili eğilim, tutum, duygu, değer, beklenti ve davranışlarında yoğun bir şekillendirici ve belirleyici etkiye sahip”