Cinselliğin karanlık tarafı denildiğinde akla gelen ilk isim kuşkusuz sadizmin babası; Marquis de Sade’dır. Döneminin en karanlık cinsel hikayelerini yazan Sade, zaman içerisinde fantezilerini kaleme aldıkça, başlarda toplumun dikkatini çekmeyi başarmışsa da zamanla tepki görmüştür. Bunun sonucu olarak da zenginliğine ve asilzadeliğine rağmen, akıl hastanesi ve hapishanenin yolunu tutmaktan kurtulamamıştır.
Şiddet dolu cinsel fantezilerini dört duvar arasında kendi kanıyla yazmaya devam eden Sade, karanlıklar prensi olmasına rağmen, ironik bir şekilde günümüz cinsel dünyasına da yıllardır ışık tutmaya devam ediyor. Sade’a göre cinsel hazzın arka planında aslında “acı” yatıyor. Bir başka deyişle, acının ve şiddetin olmadığı bir cinsel hayat, bir süre sonra monotonlaşacak ve bu da kişiye zevk ve haz vermemeye başlayacak. İçinde acının olduğu bir cinsel ilişki korku, merak ve heyecan gibi duyguları bir arada yaşattığından, birliktelik sırasında alınan haz da bir o kadar fazla olacak.
Cinsel üstünlük
Bir tarafın diğerinden üstün olması, çeşitli şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Buna asimetrik güç de denilebilir ve örnek olarak, öğretmen-öğrenci, patron-çalışan, yetişkin-genç, patron-sekreter gibi ilişkiler verilebilir. Cinsellikte ise bu durum sahip-köle, efendi-itaatkar gibi farklı biçimlerde karşımıza çıkıyor. Bu biçimler içinde, üstün olan tarafın baskıladığı güç aşırıya kaçtığında, cinsel istismar, aşağılama gibi yasa dışı durumlar da oluşabiliyor.
Bu kadar büyük çaplı olmasa da benzer bir ilişki olması durumunda; bir diğer deyişle fantezi dünyası içinde, yasalara uygun bir şekilde cinsellik yaşanması halinde dahi taraflardan biri mutsuz olabiliyor. Kısacası işin dengesini kaçırmamakta fayda var. Claire Richard’a göre, her şeyin bir politika içinde yürütülmesine gerek yok. Bizi heyecanlandıran şeyleri, tıpkı bir broşüre yerleştirir gibi, hayatımızın içine yerleştirmiyoruz.
Müzakere sanatı
İnsanoğlunu heyecanlandıran pek çok unsur var. Bunların birçoğunun aslında gri alan içinde olduğu düşünülüyor. Yani bir sonraki adımın ne olacağını bilmemek, sürekli bir bilinmezin içinde yer almak, heyecan verici görünüyor. Ancak Paul Preciado isimli düşünür, söz konusu cinsellik olduğunda durumun bu şekilde ilerlememesi gerektiğini öne sürüyor. “Arzuyu değiştirmemiz gerek. Cinsel özgürlüğü öğrenmemiz şart. Gölgeler olmadan cinsellik olamaz. Ancak gölgenin (eşitsizlik ve şiddet) tüm cinselliği yönetmesi gerekmiyor” diyerek, bu konuya farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
Bu durumda, cinsellik sırasında güç denemeleri yapmanın, şiddet içeren davranışlarda bulunmanın, haz almak için verilen aşırı acının yerine, müzakere yoluyla iki tarafın da ne istediğini anlayan bir birlikteliğin oluşturulması daha faydalı olabilir düşüncesi devreye giriyor. Rollerin önceden belirlenmiş olması, gücün kimde olduğunun bilinmesi yerine, eşit haklara sahip ve kurgusuz bir cinsel birliktelik çok daha fazla haz verebilir.
Cinsel bilgi
Eşitliğin söz konusu olduğu bir cinsel birliktelikte her iki tarafın da cinsel bilgisinin yeterli düzeyde olması da bir başka önemli konu. Zira, BDSM gibi kavramların eyleme geçtiği durumlarda, bilgi çok önemli. Yanlış yapılacak herhangi bir şey, karşı tarafın bedeninde çeşitli hasarlar bırakabilir. Tabii bu durum sadece beden için değil, aynı zamanda insan ruhunun da zarar görmesi söz konusu.
Cinsellikle ilgili bilgi sahibi olmanın bir diğer gerekliliği de pek tabii ki birliktelik sırasında bunu kullanabiliyor olmak. Yabancı dil bilmeden başka bir ülkeye gidildiğinde, nasıl ki zorlanılıyorsa, aynı şekilde doğru bilgiye sahip olmadan cinsel birliktelik yaşamanın da benzer sonuçlar doğurduğu öne sürülüyor. Partnerden sürekli izin istemek, sınırlar çizmek ya da bu sınırların hangi durumlarda geçilebileceğini hesap etmek, cinselliğin doğasına aykırı şeklinde yorumlanıyor.
Belirlenmiş roller
Bunun yerine, her iki tarafın rollerinin önceden belirlenmiş olması, kimin neyden hangi durumda ne kadar hoşlandığının bilinmesi, hazzı artırmak için çok daha önemli. Bu durumda kimse herhangi bir davranışından ötürü suçlanamayacak, korku ve endişe gibi duyguların yerini, güven ve sadakat alacak şeklindeki düşünceler şu an daha hakim görünüyor. Buna sebep olarak çeşitli toplumlarda, özellikle kadınlar üzerindeki baskının da rolü var. Bir başka deyişle, küçük yaşlardan beri cinsellikle ilgili korkutulan kadınlarda, partnerleri ile birliktelikleri esnasında da bu korkular gün yüzüne çıktığından, birlikteliğe de yansıtmaları halinde sağlıklı bir ilişkiden bahsetmek güçleşebiliyor.
Tabii tüm bu düşünceler kişilere ve toplumlara göre değişebilir. Bir zamanlar Marquis de Sade gibi bir çılgının yazdıkları, yüzlerce yıl sonrasında dahi milyonlarca insan tarafından benimsenmişken, bugün bir takım farklı düşünceler de yine birçokları tarafından kabul edilebilir. Karanlık ve gerilim dolu bir cinsel birliktelik yerine, sınırları belli, gri ve hatta beyaz alanların olduğu bir birliktelik daha tercih edilebilir.