Klasik Mitoloji’yi ortaokul öğrencilerine öğretmek hayli zor. Okuduklarıyla yetinmeyip altındaki bit yeniği nedir, diye merak eden öğrencilerin, mitolojinin o büyülü dünyasındaki cinsel içerikli hikayeleri öğrenmesi hiç de zor değildir çünkü. Erken dönem uygarlıkları günümüzün “erdemlilik taslama” ikiyüzlülüğüne başvurmuyordu. Klasik dinleri oluşturan ve bilinçaltımızın bir yansıması olarak ortaya çıkan, genelde şiddet ve tecavüz ile harmanlanmış mitolojik hikayeler son derece müstehcen ve gülünç olduğu kadar aslında dramatik de… Zeus’un t-avlamak (!) istediklerine yönelik orantısız güç kullanarak, kurbanlarının karşı koyamadığı bir cazibeye sahip, birbirinden değişik ve ilgi çekici hayvana dönüşmesi gibi bulduğu taktikleri takdirimiz de bir yere kadar… Onun güzellik dışında neredeyse hiçbir standart gözetmeksizin uçana kaçana hallenme arzusunu anlatan hikayeler artık tavsamış geliyorsa size; söyleyelim ki, onlar zaten buzdağının sadece ucu. Bu listede derlediğimiz klasik mitolojilerdeki efsanelerden bazılarını, çok daha müstehcen ve hatta ahlaksız bulmanız olası…
1. Antik Mısır’ın yaratılış hikayesi, Tanrı’nın mastürbasyonuyla başlıyor.
Antik Mısır’ın birden fazla yaratılış efsanesi var fakat bunlardan biri özellikle göze çarpıyor. İncil gibi başlıyor fakat muhtemelen hiçbir ortaokul müfredatında görülmeyecek ek bir ayrıntıyla… Hikaye; başlangıçta İlk Tanrı Atum ortaya çıkana kadar hiçbir şey olmadığını söylüyor. Bu hiçlik de bir Tanrı olarak tanımlanıyor elbette… Atum kendisini Nun’dan; yani geçmişi bu yaradılışın öncesine inen ezeli karanlık sulardan yaratmıştı. Her iki cinsiyete de sahip olan bu Tanrı “kadın kısmını” elinde tutardı. Buraya dikkat ediyoruz şimdi. İlk tanrıları yarattıktan sonra bunu nasıl yaptığını ayrıntılı bir biçimde kainata şöyle açıklıyor: “Kendi elimle birleştim. Gölgemi aşkla kucaklayıp, kavradım. Tohumumu ağzıma döktüm ve kendimden açığa çıkan tanrıları, Shu ve Tefnut olarak gönderdim.” Veee böylece kainat başlıyor.
2. Afrodit, Uranos’un cinsel organlarının kesilerek denize atılmasından doğuyor.
“Şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar.” Afrodit’in doğuş hikayesi Romeo ve Juliet’in bu meşhur repliğini doğrular nitelikte. “Herkesin Anası” olarak kabul edilen Gaia, Kyklopları doğurduğunda kocası Uranos, görünüşlerinden ve tavırlarından rahatsız olup, onları Gaia’nın bedenine geri iter. Sancısı ikiye katlanan ve yükünden usanan Gaia, çakmaktaşından bir orak yapar ve çocukları olan Titanları, babalarına başkaldırmaya kışkırtır. Yalnız en küçük oğlu Kronos bu çağrıya yanıt verir ve annesiyle yatmaya gelen babası Uranos’un cinsel organınlarının tamamını annesinin yaptığı orakla keserek denize atar. Organlar denize çarptıkları andan itibaren okyanusta oluşan beyaz bir köpükle dolmaya başlarlar. Mitler bu beyaz köpüğün ne olduğunu hiçbir zaman açıklamıyor, bu sorunun cevabı kişinin hayalgücüne kalmış… “Deniz köpüğü” anlamına gelen afrodlardan aşk, güzellik ve cinsel ayrıcalığın tanrıçası Afrodit doğuyor.
3. Loki, halat çekme oyunu için testislerine bir halat bağlarsa…
Bu mit, tanrılarıların bir dev olan ve kartal formuna girebilen Thjazi’nin öldürülmesini kutlamak için parti düzenlemesiyle başlıyor. Ancak onun intikamını almak isteyen Thjazi’nin kızı Skadi gelince parti durur. Fakat her nasılsa tanrılar Skadi’ye sundukları tekliflerle onu bu amacından vazgeçirmeyi başarırlar. Baş Tanrı Odin, Thjazi’nin gözlerini gökyüzüne atar ve onları birer yıldıza dönüştürüverir. Zenginlik, doğurganlık, deniz ve deniz yolculuğu tanrısı Njord, Skadi ile evlenmeyi kabul eder. Böylelikle karanlık, soğuk ve ölümün kuvvetleri sayılan bu dişi dev tanrıça statüsü kazanır. Loki’nin görevi ise, Skadi’yi hayal edilebilecek en çılgınca şeyi yaparak güldürmektir. Loki halatın bir ucuna bir keçi bağlar, çabucak pantolonunu çıkartır ve halatın diğer ucunu da testislerine bağlayarak keçiyle karşılıklı halat çekme oyunu oynamaya başlar. Skadi kıkırdamaya başladığı için Loki’ye yardım edemez.
4. Tecavüzün çocukları: Centaurlar
Hakkında çok az bilgi olsa da Ixion, Yunan mitolojisinde ilk kan döken insan olması bakımından temel figürlerden biri. Savaş tanrısı Ares’in soyundan gelen Phlegyas oğluydu ve Teselya’daki Lapiths kralıydı. Kayınpederi Deioneus’u, gelini için ödemesi gereken başlık parasını takdim etmek üzere davet eder. Davete icabet eden Deioneus, Ixion tarafından kamufle edilmiş yanan kömürlerle dolu bir çukura düşer. Zeus Ixion’a acır ve onu bu ilk günahtan arındırmakla kalmaz, konuk olarak da Olimpos’a davet eder. Fakat Ixion bu bu iyilikle dolu misafirperverliğe ihanet etmekte gecikmez ve ev sahibinin karısı Hera’yı çok çekici bularak ona tecavüz etmeye kalkar. Zeus, Ixion hakkındaki bu dedikoduların doğru olup olmadığını anlamak için, buluttan bir Hera imgesi yaratır. Ixion, Hera ile yattığını düşünerek bu bulutla seks yapar ve bulutu hamile bırakır. Centaurlar ilişkiye hiçbir biçimde rızası olmayan bir buluttan ve şeref taşımadığına inanılan bir tanrının sevilmeyen canavar çocukları olarak görülürler. Babalarının tecavüzcü ününü yaşatmaktan geri kalmazlar. Neredeyse hepsi cinsel olarak yırtıcıdır. Centaurların en ünlülerinden biri olan Nessus, Herkül’ün karısı Deianeira’ya tecavüz etmeye kalkar, başarısız olur ve kadın onu öldürür. Fakat son ana kadar korkunçluğunu sürdüren Nessus, kadına aşk iksiri olduğunu söyleyerek zehirli kanından almasını ve bunu Herkül’ün üzerinde kullanmasını söyler. Son nefesini, bu iksirin işe yaraması için kendi menisi ile karıştırılması gerektiğini söyleyerek harcar. Bu kandırmaca işe yarar ve sonunda Herkül’ün ölümüyle sonuçlanır.
5. Osiris’in penisini balıklar mı yedi?
En eski dini metinler, Osiris’i ölülerin büyük tanrısı olarak nitelendirir ve onun bir zamanlar insan biçimine sahip olduğunu ve yeryüzünde yaşamış olduğunu okuyucunun kavrayacağı varsayılır. Osiris, Mısır’ın esas kralı olan Geb tahttan vazgeçtiği zaman onun ilk oğlu olarak tahta geçer. Osiris, iyilik ve ikna etme yöntemini kullanarak yöneten Mısır’ın en büyük tanrı-kralıdır. Mısır’a öğrettiklerini diğer insanlara öğretmek için karısı İsis’i tahtın naibi olarak bırakıp diğer toprakları dolaşır. Onun yokluğunda İsis, Seth’in kendisini ve Mısır tahtını elde etmek için yaptığı planlarla mücadele etmek durumunda kalır. Egemenliğinin yirmi sekizinci yıldönümünde, Osiris’in Mısır’a dönüşünden kısa süre sonra, onun şerefine parti düzenleyen Seth ve 72 komplocu onu öldürür. İlahi bedeninin bulunduğu sandığı Nil’e atar. Isis; Neftis, Anubis ve Toth yardımıyla ve sihir yoluyla sandığı bulmayı başarır. Bunu öğrenen Seth, İsis’i engellemek için bu sefer Osiris’in vücudunu 14 parçaya ayırarak Mısır’ın farklı yerlerine dağıtır. İsis, penisi dışında Osiris’in bedeninin tüm parçalarını bulmayı başarır. Nil’deki balıklar yediği için artık kurtarılamaz durumda olan penis yerine yine büyüsünü kullanarak altın bir penis yaratır. Neftis’le birlikte Mısır’ın güneyindeki Abidos Adası’na gelirler ve Osiris’in parçalarını birleştirip beyaz bir bezin içine sararlar. Bu, Mısır’ın ilk mumyasıdır. Hem Osiris’e yaşamdan zevkli bir an daha hediye edebilmek için, hem de Horus’u doğurabilmek adına İsis, sihir yaparak Osiris’in bedenine yapıştırdığı altın penisi gece boyunca okşar ve en sonunda onu canlandırmayı başarır. Penis bir kuş gibi öttüğünde, onunla kendini döller. Böylece Seth’in tahta geçmesini önleyecek mirasçı yaratmayı da başarmış olur.
6. Priapus’un sürekli ereksiyon hali…
Priapus, çoğu kitapta bahsedilmeye lüzum görülmeyen bir Antik Yunan tanrısı. Bazı kaynaklara göre o, Dionysos ve Afrodit’in, bazılarına göre ise Zeus ve Afrodit’in oğluydu ve kalıcı bir ereksiyon haline sahipti. Priapus’un bu benzersiz görünümü, Afrodit’in rahmini lanetleyen Hera’dan geliyor ve Afrodit de “cinsel organları poposunun üzerinde yükselen” bu çocuğu doğuruyor. Kalıcı olarak erekte olan Priapus’un her hikayesi sürekli olarak herhangi bir şeyle seks yapmaya çalışmasıyla ilgili. Bu tuhaf Yunan tanrısı Priapus, muhtemelen Antik Mısır tanrısı Min’den geliyordu. Min, erkek cinselliğinin koruyucusuydu ve genellikle sol elinde tuttuğu dikey penisiyle tasvir edilirdi.
7. Horus ve Seth’in meni savaşı
Osiris ve İsis’in oğlu şahin başlı tanrı Horus tahta geçtikten sonra elbette amcası Seth bu durumdan oldukça mutsuz olur ve tahtı ondan almak için bir plan yapmaya başlar. Mısırlılar, kadın gibi kullanılan bir erkeğin firavun olamayacağına inanıyorlardı. Bu yüzden Seth, Horus’un taht üzerindeki hakkını ortadan kaldırmak için ona tecavüz eder. Horus, Seth’in boşalan menisini elinde saklar, eve döndüğünde annesi İsis’e gösterir. Annesi elini kesip suya atar. Sonra oğlunun sertleşmesini sağlayarak bir çanağı onun menisiyle doldurur. Seth’in bahçıvanıyla konuşan İsis, onun sadece marul yediğini öğrenince Horus’un menisini bu marullara akıtır. Ertesi gün marullarla kahvaltısını yapan Seth, yeğeninin bebeğine hamile kaldığının farkına bile varmaz. Horus’un ırzına geçtiğini söylemek üzere tanrılar meclisine gider. Tanrı Thoth, bu iddianın kanıtlanması için Horus’un üzerinde Seth’in menisinin aranmasını ister ama meni sudan çıkar. Seth’in tecavüzünün kanıtını yok etmek için elsiz kalan Horus tahtta kalırken, Horus’un çocuğu, onun simgesi olan bir Güneş kursu olarak Seth’in kafasından doğar.
8. Poseidon’un tecavüzünün cezasını Medusa’ya kesmek…
Poseidon bir gün Medusa adlı güzel bir kızın peşine düşerek onu tanrıça Athena’nın tapınaklarından birinden kıstırır. Sunakta tanrıça heykelinin altında Athena’ya kendisini koruması için dua ederken yakaladığı kıza oracıkta tecavüz eder. Kendi tapınağında yaşanan bu olaya öfkelenen savaş, bilgelik ve güzel sanatlar tanrıçası bakire Athena, bu tecavüzün cezasını Medusa’ya keser ve onu başında saç yerine yılanlar olan çirkin yeşil bir Gorgon’a çevirir. Niyeyse erkeklere karşı birbirlerine en çok destek olması gereken kadınların, aksine rekabet ve düşmanlık içinde olmaları bize hep tuhaf ve saçma gelmiştir. Halbuki erkekler haksız olsalar bile genelde birbirlerini korurken, erkeklerin zulmüne karşı mücadelelerinde kadınlar, babaları, kocaları, abileri, sevgilileri olan erkekler yerine, anneleri, ablaları, arkadaşları ve hatta yine sevgilileri olan hemcinslerinden yana tavır alsalar ne güzel olmaz mıydı? Haklı olarak pek tabii… Bundan sonra Medusa’nın bakışıyla karşılaşacak her insan taş kesilir ve bu durum yarı-tanrı bir Zeus oğlu olan Perseus onu öldürene kadar sürer. Poseidon’un bu tecavüzünden Medusa, kanatlı at Pegasus’u ve Khrysaor adlı devi doğurur. Pegasus’un, kafası kesilerek öldürülen Medusa’nın kafasından ya da toprağa sıçrayan kanlarından doğduğu gibi iki farklı söylence bulunur.
9. Afrodit’in Ares ile kaçamağı tanrılar katında alay konusu olursa…
Güneş tanrısı Helios, Afrodit ile Ares’i birbirine sarılmış görünce, durumu Afrodit’in zorla evlendirildiği kocası Hephaistos’a haber verir. Demircilik zanaatıyla uğraşan ateş tanrısı Hephaistos, aynı zamanda tanrılar arasında en çirkin olandır, iki ayağı birden sakattır fakat hem tanrılar hem de insanlar tarafından da en çok sevilendir. Çok çalışkandır; aynı zamanda mucittir. Olimpos’taki görkemli saraylar onun elinden çıkmış, tanrılar ve kahramanlar için en güzel silahları yapmıştır. Afrodit’in ünlü göz kamaştırıcı kemeri, Ares ve Afrodit’in yasak aşklarından olma kızları Harmonia’ya düğün hediyesi olarak yaptığı lanetli gerdanlık, Zeus’un emriyle insanları cezalandırmak için gönderilen ilk kadın Pandora, hep onun eseridir. Etna dağına çalışmaya gittiği zamanlar, karısı tarafından aldatıldığını öğrenen Hephaistos, bir düzenek hazırlar ve zina yapan çiftin yataklarına bunu yerleştirir. Ares ve Afrodit tekrar birlikte olduklarında düzenek çalışır ve iki farklı anlatıya göre, yatağı görünmez bir ağla sararak çifti o halde kıstırır veyahut da her ikisini de yatağa zincirler… Hephaistos, diğer tanrıları da toplayarak sevişirlerken yakalanan çifti rezil eder. Çiftin zina yaparken yakalanmış haldeki o manzarası tüm Olimpos alemini kahkahalara boğar.
10. Loki’nin Sleipnir’i doğuruşu
Aesir tanrı ve tanrıçalarının göksel kalesi Asgard, yüksek, koruyucu bir duvarla kuşatılmıştır. Bu duvar, tanrıları düşmanların saldırılarından korur. Ama duvar her zaman orada değildi. İşte bu efsane o duvarın nasıl inşa edildiğini anlatıyor. Bir gün buz devlerinden biri Asgard’a gelerek, tanrıları her türlü kötülükten koruyabilecek böyle bir duvarı, üç mevsimde örebileceğini söyler ama karşılığında Güneş’i, Ay’ı ve aşk, cinsellik, güzellik, savaş tanrıçası Freya’nın kendisine eş olarak verilmesini ister. Tanrılar bu teklifi tartışırlar; Freya karşı çıkar, Loki ise anlaşmanın kabul edilmesini fakat, bir kış mevsiminde, atından başka hiçbir yardım almadan duvarların bitirilmesi şartının konulmasını teklif eder. Tanrılar, Loki’nin önerisini kabul ederler. Elbette hiçbirinin devin istediklerini vermek gibi bir niyeti yoktur, bu görevin başarılmasının imkansız olduğunu düşünürler. Ancak dev, duvarın vaktinde bitirilmesi halinde pazarlığa konu olanların verilmesine ve Asgard’da çalıştığı süre boyunca güvende olacağına dair tanrılara söz verdirir. İş başladıktan sonra, tanrılar yapının son derece hızlı ilerlediğini görünce paniğe kapılırlar. Daha da şaşırtıcı olanı, devin aygırı Svadilfari’nin devden iki katı fazla iş görüyor olmasıdır. Tanrılar, devin görevi bitirmesini engelleyecek bir yol bulması konusunda Loki’yi tehdit ederler. Loki, devin duvarı zamanında bitirmesini önlemek için aygırı baştan çıkaran beyaz bir kısrağa dönüşür. Anlaşmaya göre yükümlülüğünü yerine getiremeyen devin kafası Thor’un çekiciyle paramparça olurken, aygırın şehvetinden kaçamayan Loki, gebe kalır. Kısa bir süre sonra gri renkte sekiz bacaklı Sleipnir’i doğurur. Bu at daha sonra Odin’in küheylanı olacaktır.
BONUS: Roma’nın kurucularının hikayesi ve Sabin kadınlarının kaçırılışı
Roma’nın kurucuları sayılan Romulus ve Remus, Latium bölgesinin devrik kralının kızı Rhea Silvia’nın çocuklarıdır. Varisler doğurmasın diye amcası Amulius tarafından Vesta bakiresi olmaya zorlanan Rhea Silvia, nehir kenarından su almaya gittiği bir gün, uykusunda savaş tanrısı Mars’ın tecavüzüne uğrar. O sırada Rhea Silvia, düşünde kendisini Troya’da görmektedir. Saç tokasını düşürdüğü yerden tıpatıp iki ağaç çıkmakta, fakat ağaçlardan yalnızca biri tüm dünyaya gölge vermeye yetecek uzunluğa ve kalınlığa ulaşmaktadır. Rhea Silvia uyandığında gebe olduğunu anlar. Çocuklar doğunca Amulius, kadını zindana atar, ikizleri de Tiber nehri kıyısına bırakır. İkizleri bir kurt emzirir, Faustulus adında çoban ise onları büyütür. Kimliklerini bilmeden büyüyen çocuklar, daha sonra kraliyet soyundan geldiklerini öğrenince, dedeleri Numitor’un tekrar tahta çıkmasına yardım ederler. Romulus ve Remus’un bu yardımın karşılığı olarak büyüdükleri tepelerde bir kent kurmalarına izin verilir. Romulus kentin yöneticisi seçilir ve kentin sınırlarını belirleyecek bir sur ördürerek üstünden atlamaya kalkışacak herkesi öldüreceğini söyler. Şaka olsun diye bunu yapan kardeşi Remus’u kılıcıyla biçerek bu akıbetin örnek teşkil etmesini sağlar. Kenti tek başına yönetmeye başlayan Romulus, nüfusu artırmak için sadece sürgünlere kapılarını açmakla yetinmez. Adamlarına eş bulmak için komşu topluluklara başvurur fakat geri çevrilir. Bunun üzerine hasat tanrısı Consus onuruna bir şenlik düzenler. Komşu kabilelerden biri olan Sabinler kalabalık halde bu şenliğe icabet ederler. Gösterileri izledikleri sırada, Romulus’un verdiği işaretle adamları, gözlerine kestirdikleri kadınları yakalayıp kaçırırlar. Kabilenin önderleri, kadınlarının kaçırılıp ırzına geçilmesinden ötürü Romulus’e savaş açarlar. Ama Romalı kocalarının ve çocuklarının, kabile üyesi babaları ve kardeşleriyle dövüşmelerine dayanamayan koca yürekli Sabin kadınları araya girer ve varılan anlaşmayla kabile mensupları Roma yurttaşı ilan edilerek savaşa son verilir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Mitoloji, NTV Yayınları, 3. Baskı, 2010. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11