Çiçek hastalığının tarihi geçmişi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Tarihin her döneminde, dünyanın her bölgesinde görülen bu hastalık, gelmiş geçmiş en ölümcül salgın hastalıklardan biri kabul ediliyor. Çiçek semptomları arasında yüksek ateş, sırt ağrısı, titreme ve kusma gibi belirtiler bulunuyor. Aynı zamanda virüsle enfekte olan hastanın tüm vücudunda ağır bir deri döküntüsü ortaya çıkıyor. Poxvirus grubundan bir virüsün neden olduğu bu hastalık, hava yolu ve temas ile kolayca bulaşabiliyor. Bu nedenle ilk vaka görüldükten sadece birkaç hafta sonra hastalık, büyük bir salgına dönüşebiliyordu. Çiçek aşısı üretilene kadar tarihte birçok salgın dönemi yaşandı.
Hiç kuşkusuz salgın dönemlerinin en kötüsü geçtiğimiz yüz yıl ortaya çıktı. 20. yüzyılda çiçek hastalığı nedeniyle tam 300 milyon kişi hayatını kaybetti. En kötü etkilenen ülkelerin başında ise Amerika Birleşik Devletleri geliyordu. Hastalığın yayılmasını azaltmak için müthiş bir aşı kampanyası başlamıştı. İnsanlar, kamusal alana girerken çiçek aşısı izlerini yetkililere göstermek zorundaydı. İşte tarihin ilk aşı pasaportu böyle bir atmosferde ortaya çıktı. Gelin, detaylara birlikte bakalım.
20. yüzyılın başında Amerika Birleşik Devletleri tam anlamıyla çiçek hastalığı salgınının pençesine düştü
Hükümet, 1899’dan 1904 yılına kadar 164.283 çiçek vakası görüldüğünü iddia ediyordu. Ancak sağlık yetkilileri bu sayının beş kat daha fazla olduğunu söylemekte ısrar etmekteydi. Çiçek virüsü o kadar hızlı bulaşıyordu ki yetkililer sadece aşılama yapılırsa bu salgının biteceğini belirtiyordu. Bu nedenle ülke genelinde bir aşılama kampanyası başladı. İşe ve okula gitmek, trene binmek ve hatta tiyatro bileti alabilmek için resmi aşı sertifikası gerekiyordu.
Zorunlu aşılama uygulaması, kişisel özgürlüklerini savunan birçok aşı karşıtı Amerikalıyı kızdırmıştı. Sağlık görevlileri, zorunlu aşı için genellikle bir polisin refakatiyle kapı kapı dolaşmaya başladı. Bazı aşı karşıtı aktivistler ise sahte aşı sertifikalarıyla yetkilileri kandırmaya başlamıştı. Bir süre sonra yetkililer sahte sertifikalar düzenlendiğini tespit etti. Geriye yapılacak tek bir şey kalıyordu. İnsanlardan fiziksel kanıt yani aşı izi göstermeleri talep edilecekti.
Çiçek aşısı ilk defa 18. yüzyılın sonunda Edward Jenner tarafından geliştirildi. Jenner’ın tekniği 20. yüzyıla kadar sayısız değişikliğe uğradı
Çiçek aşısı, kol derisinin neşter ya da bıçakla kaldırılmasıyla yapılıyordu. Aşı olan kişinin kolundaki yara büyük bir kabuk oluşturuyordu. Yara iyileşip, kabuk düştükten sonra bölgede iz kalıyordu. Böylece yetkililer kimin aşı olup olmadığını kolaylıkla saptayabiliyordu. Aşının yapılma şekli son derece acımasızdı. Aşı karşıtları, böyle bir uygulamanın tetanoza yakalanma riskini artırdığını düşünüyordu. Bu nedenle çiçek aşısından kaçmaya çalışan birçok insan vardı. En yaygın taktik ise sahte aşı sertifikası almaktı. Devlet okullarına giden çocuklar aşılanmak zorundaydı. Toplu taşıma araçlarına aşı sertifikası göstermeden binilmiyordu. Ancak ebeveynler, küçük çocukların çiçek aşısı için uygun olmadığını düşünüyordu. Bu nedenle sahte aşı sertifikası ticaretinde adeta patlama yaşanmıştı.
New York ve Boston gibi şehirlerde çiçek virüsü ölümcül bir hızla yayılıyordu. Sağlık çalışanları, aşılama emrine uymayan vatandaşlara polis eşliğinde aşı yapıyordu
Aşılamaya karşı direniş o kadar yaygındı ki sağlık çalışanları bu durumdan çok sıkılmıştı. Bu nedenle artık aşı sertifikaları görmezden geliniyordu. Yetkililer, vatandaşlardan doğrudan yara izini göstermelerini talep ediyordu. 1901 yılında Chicago’nun en saygın doktorlarından Dr. James Hyde, vatandaşları ellerinden gelen her şeyi yapmaya çağıran bir yazı kaleme aldı. Bu yazıda aşı izlerini, kamusal alanlara giriş bileti yani “pasaport” olarak kullanmayı öneriyordu. Dr. Hyde’ın önerisi gerçekten çabuk dikkate alındı. Sağlık ve güvenlik görevlileri için aşı izi artık pasaport niteliği taşıyordu.
Aşı pasaportunu göstermeyen kişiler o an olduğu yerde aşılanıyordu
1903 yılında geldiğinde bir kararnameyle aşı izi olmayanların çalışması tamamen yasaklandı. O yıl yasaklar peş peşe geldi. Ancak aşılama karşıtı gösteriler hiçbir zaman dinmedi. Fakat artık sahte aşı sertifikası üretilemiyordu. Bu sefer insanlar kezzap olarak bilinen nitrik asitle kollarında yara izi oluşturmaya başladı. Aşı pasaportunun sahtesi her ne kadar acı verici olsa da insanlar yetkilileri bu şekilde kandırmayı başarıyordu.
Kaynak: 1