Christy Brown beyin felcinin bir kurbanı olarak Dublin’de dünyaya geldi. Ancak o hiçbir zaman bu etiketi çevresindeki insanların aksine kendine yakıştırmadı. Doktorlar başta Brown’un zihinsel engelli olduğunu düşünseler ve öleceğini söyleseler de, annesi doktorların sözlerine aldırış etmeden oğlunun eğitilebileceğine dair sonsuz bir ümit besleyip durdu. Nitekim işler anne Brown’un umduğu gibi de oldu…
Christy Brown sol ayağını kullanarak birbirinden güzel resimlere ve büyük başarılara imza atmış olan kitabı Sol Ayağım’ı yazan mucizevi bir çocuk. Yaşamı boyunca yardıma muhtaç olması, onun İrlanda edebiyatının devleri arasına girmesine engel olmamış gördüğünüz gibi…
Brown 1981 yılında hayata gözlerini yumdu. Ancak onun hayat hikayesinin tüm ayrıntılarına yer verdiği kitabı “Sol Ayağım” hala kitaplığımızın en özel köşesinde yerini koruyor.
Şimdi sizleri Brown’un ilham verici hayatından izler taşıyan kitabı, Sol Ayağım’ımla baş başa bırakıyoruz…
1. Tüm bu gürültü patırtının ne olduğunu merak eden bir grup heyecanlı çocuğun yanında, tekerlekli sandalyesininin kenarında oturuyordu.
2. Aramızda garip, hatta anlaşılmaz bir bağ vardı; bir göz kırpmasıyla diğerimizin ne hissettiğini anlayabiliyordu.
Bir örümceğin kesilmiş iki bacağının, birbirlerinden ayrı olsalar bile ikisinden birinde hayat olduğu sürece hareket edebilmesi gibi bir durumdu bu.
3. Yalnızdım, kendi dünyama hapsolmuştum, diğerleriyle iletişim kuramıyordum; varlığımı onların varlığından ayıran, beni onların hayatı ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki.
4. Ayak parmaklarım arasında sıkışmış bir parça kırık sarı tebeşirle yere çizdiğim o tek harf yeni bir dünya için yolumdu, zihinsel özgürlüğümün anahtarı.
5. Asıl olan şeyin inanmak olduğunu biliyordu ama bunu kanıtlamak başka bir şeydi.
6. Ah, önemli olan kavanozun üzerindeki süslü etiket değil, içindeki lezzetli bir parça reçeldir.
7. Sarhoş değilim baba. Tanrı kadar gerçek bu, sarhoş değilim, böyle bir şey yapmam, sadece birkaç şişe, o kadar, sarhoş değilim baba, Tanrı kadar gerçek…
8. Madem, dans etmenin zevkini tadamıyordum, yaratmanın büyüsünü yaşayabilirdim.
9. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü.
Karnımızı doyurmak, zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti. Zihnim hala boyalar ve fırçalarla ifade edemediğim fikirlerle doluydu.