Ülke olarak dünyayı biraz geriden takip ediyor olabiliriz. Mesela dünya nükleer santralleri yıkmaya başlamışken biz nükleer santral yapmak için yola koyulmuş olabiliriz. Aynı şekilde yöneticilerimiz beton kokusunu en sevdikleri koku ilan ederken, beton mikserinin çalışma sesi kulaklarına bir melodi gibi gelirken dünya betondan kurtulmanın türlü türlü yollarını aramaya başladı bile. Ülkede yönetimde bulunan kimselerin ve halkın bir kesiminin yol, otoyol, köprü, vb. şeylerle övündüğü bir zaman diliminde size yolu yeşile döndüren bir projeden bahsedeceğiz. Biz yeşili katledip betonlaştırma derdine düşmüşken bakın birileri nasıl griyi yeşil yapma telaşında.
Cheonggyecheon, Güney Kore’nin başkenti Seul’ü Kuzey ve Güney olarak ortadan ikiye bölen 8.5 km uzunluğunda bir dere.
Şehrin içinden akıp geçtikten sonra Jungnangcheon deresiyle birleşip Han Nehri’yle buluşuyor ve hep beraber Sarı Deniz’e dökülüyorlar.
Derenin ilk başlardaki ismi Gaecheon, yani “Açık Dere”, Joseon Hanedanlığı zamanında bildiğimiz kanalizasyon olarak iş görüyor.
Taejong egemenliğinden, Joseon Hanedanlığı’a kadar geçen sürede derenin etrafına binalar, fabrikalar, üzerine köprüler inşa ediliyor.
Daha sonra Kore’nin Japon kolonisi olduğu dönemde adı Cheonggyecheon olarak değiştiriliyor, maddi imkansızlıklar yüzünden kendisiyle ilgilenilmiyor.
Devlet başkanı Park Chung-hee zamanında yol yapımı için derenin üzerine beton dökülüyor…
Kuzey-Güney savaşının ardından 1958 yılında nüfusu hızla artan Seul’ün ihtiyaçları doğrultusunda dere üzerine yükseltilmiş bir otoban inşa edilmeye başlanıyor.
5.6 km uzunluğundaki, 16 m genişliğindeki yerden yüksekteki otoban 1978 yılında tamamlanıyor, bölge Seul’ün en endüstriyel ve modern bölgesi olmaya başlıyor.
Ta ki 2003 yılına kadar… O zamanın Seul belediye başkanı Lee Myung-bak, otobanı kaldıracağını ve derenin ıslah edileceğini açıklıyor.
Bunun için derenin yatağı değiştiriliyor ve otoban komple yıkılıyor, her gün 120 bin ton su Han Nehri’ne pompalanıyor.
Belediye otobanın kaldırılmasının ardından yerine konabilecek projeyle ilgili olarak üniversitelerle, STK’larla, bilim insanlarıyla görüşüyor.
“En iyisini ben bilirim” de diyebilirdi, ama dememiş işte ilginç.
Dere üzerindeki iki tarihi köprü Gwangtonggyo ve Supyogyo orijinallerine sadık kalınarak restore ediliyor.
Oysa bu iki köprü yıkılıp yerlerine barok tarzda yenileri yapılabilirdi, ama yıkmamışlar ilginç.
Projede en çok dikkat edilen husus doğal çevreye hiç zarar verilmemesi ve tarihi dokunun olduğu gibi korunması olmuş, etrafındaki iş yerleri bilgi teknolojileri, dijital firmalar, vs. ile desteklenmiş.
Ve yenilenen bu alan 2005 Eylül ayında açılmış, ilk başlarda şüpheyle yaklaşan halk Cheonggyecheon’un yeni haline bayılmış.
Bölge bir anda Seul’ün en çok sevilen, en çok rağbet gören yeri haline gelmiş.
Projenin en büyük başarısıysa temiz bir dere ve etrafında doğal yaşam alanları ortaya çıkarmak olmuş.
Öyle ki bu dere etrafındaki bölgenin sıcaklığının ortalama 3.6 derece düşmesini sağlamış. Seul merkezine giren araç sayısı %2.3 düşmüş, toplu taşıma kullanan insan sayısı yaklaşık %5 artmış. Bütün bunların sonucunda bölgenin havası da daha temiz bir hale gelmiş.
Uzun yıllardır şehrin içine girmeyen kuşlar, balıklar ve diğer yaban hayatı projenin tamamlanmasıyla birlikte tekrar geri dönmüş.
Projenin bir başka faydası ise şehrin kuzeyi ile güneyi arasında bir dengenin oluşması olmuş.
Bu modernizasyon çalışmasıyla kuzey ve güney olarak ikiye bölünen şehir yeniden bir parça haline gelmiş.
İki bölge arasındaki ekonomik farkların kapanmasının yanı sıra insanları bir araya getiren bu yer sosyal anlamda da bir birlik oluşturmuş.