Charles John Huffam Dickens (1812 – 1870) İngiliz yazar ve toplumsal eleştirmen. Kendileri Victoria döneminin en başarılı yazarı olarak gösterildi. Kurguladığı karakterler ve o karakterleri romanlarına işleyişindeki olağanüstü yeteneği, eserlerinin ölümsüzleşmesini sağladı. 1859 yılında yazdığı ‘İki Şehrin Hikayesi’ adlı eseri halen ‘tüm zamanların en çok satan romanı’ olma başarısına sahip.
Dickens 11 yaşına kadar sorunsuz ve güzel bir çocukluk geçirdi ancak babası borçlarından dolayı hapse girince gidişat değişti. Yoksullaşan ailesine bakma yükümlülüğünü üstlenen Dickens, küçük yaşta boya fabrikasında çalışmaya başladı. Kararlı yapısı ve çabuk öğrenebilme kabiliyeti, kendini geliştirmesinde büyük avantaj sağlıyordu. 15 yaşında bir avukatın yanında çalışmaya başladığı sıralar kendine yarattığı boş vakitlerde stenografi (semboller ve kısaltmalar kullanan çabuk yazma sistemi) öğrendi. Bu sayede ilerleyen yıllarda ‘Morning Chronicle’ gazetesinde stenograf olarak işe alındı. Geleceğin başyapıtlarının temeli burada atılmaya başlandı diyebiliriz. ‘Boz’ takma adıyla Bozun Karalamaları başlığı altında notları yayımlanmaya başladı. 2 yıl sonrasında ise Dickens’ın tanınmaya başlamasını sağlayan ilk kitabı ‘Bay Pickvick’in‘ Serüvenleri’ yayımlandı.
Oliver Twist, İki Şehrin Hikayesi, Büyük Umutlar, David Copperfield, Bir Noel Şarkısı gibi pek çok ölümsüz eserin yaratıcısı oldu. Pek çoğumuz eserlerini okumuşuzdur veya en azından aşinayızdır. Ancak değerli şahsiyet Dickens’ın takıntıları, kendine ilham verdiğine inandığı alışkınlıkları, özel hayatına dair çalkantılı dönemleri, tutkuları, deneyimleri vb. gibi pek bilinmeyenleri var. Biraz da bunlara göz atalım. Ruhumuza dokunan, bizi düşünce furyasına iten romanlarında ki cümlelerinden alıntılar paylaşmayı da es geçmeyeceğiz elbette…
Charles Dickens, kendine özgü muhteşem üslubuyla yazdığı ‘Bir Noel Şarkısı’ romanını yalnızca 6 haftada bitirdi.
Yine büyük övgüler aldığı bu yapıt, insanlığın yitirilmiş değerlerini bizlere hatırlatıp içimize işliyor. ‘Bir Noel Şarkısı’ romanının Dickens’ın kendi el yazısını taşıyan orijinal bir sayfasının bulunması epey ilgi gördü.
“Şu dünyanın ikiyüzlülüğüne bak! Hiçbir şey yoksulluk kadar ezici olamaz. Hiçbir şey de servet peşinde koşmak kadar aşağılanmamıştır.” – Bir Noel Şarkısı
Tarih genelinde birçok önemli beynin uyuşturucu kullandığı bilinir. Yaşadığı dönemde Londra’da neredeyse herkesin kullandığı Opium’u (Afyon) Dickens’ın da uzun yıllar kullandığı biliniyor.
Kaynaklar, ölünceye dek kullandığından ve bırakmayı hiç düşünmediğinden bahseder.
“Doğa’ya ve insanlara bakıp da her şeyi karanlık ve kasvetli gören insanlar haklıdır. Ne var ki bu karanlık ve kasvet onların kendi tasalı ruhlarının ve görüşlerinin rengini yansıtır. Gerçek renkler inceliklidir. Seçebilmek için daha açık bir görüş ister.” – Oliver Twist
Dickens yazarlıkta olduğu kadar aşk hayatında da tutkulu birisiydi. Ancak 10 çocuğunun annesi Catherine Hogarth ile olan çalkantılı evliliğini, aşık olduğu 18 yaşındaki aktris Ellen Ternan için noktalarken hiç tereddüt etmedi.
Catherine hogarth’la evlendi ve tam 10 çocukları oldu. Ancak Charles 45 yaşındayken, dönemin aktrisi 18 yaşındaki Ellen Ternan’a aşık oldu ve ilişki yaşamaya başladılar. Eşi durumdan haberdar olunca avukatına bir mektup yazan Dickens, karısına ayrılması karşılığında 25 bin sterlin teklif ediyor. “Bu miktar, karımı ayrılamaya ve hep sessiz kalmaya ikna etti” diye belirtiyor. Gözü kara ve inatçı kişiliğiyle tanınan yazarımız 1870’teki ölümüne kadar Ellen Ternan ile birlikte yaşadı.
“Sana gerçek aşkın ne olduğunu söyleyeyim… Körcesine bir bağlılıktır o, sorgusuz sualsiz insanın kendi zayıflığını kabul etmesidir. Tam manasıyla ona boyun eğmektir. Kendine ve tüm dünyaya inanmak ve güvenmek, kalbini ve ruhunu o haine vermektir. Benim yaptığım gibi.”
-Büyük Umutlar
Charles Dickens sıkı bir hayvanseverdi. Tabii bu tutkusunda da sınırları zorlamayı sevdi.
Çiftliğinde iki kuzgun, yedi köpek, bir kedi, bir kanarya, bir midilli vardı. En dikkat çeken ise ‘Grip’ adını verdiği kuzgununa olan düşkünlüğü. O kadar seviyordu ki kuzgununu, öldüğünde onu gömmeyi göze alamadı ve doldurtup çerçeveletip evinin duvarına astı. ‘Grip’, Philadelphia Free Library’e giderseniz hala orada.
‘’İyi bir şeye sahip olup onu yitirmek mi yoksa ona hiç sahip olmamak mı daha iyi?’’
-Müşterek Dostumuz
Dickens’ın tuhaflıkları azımsanacak gibi değildi. Yaşadığı sürece yaratıcılığını arttıracak her türlü eyleme çok sadık kaldı.
Evrendeki enerjinin işleyişi ve bedenimize ne durumda nasıl tesir ettiğiyle ilgili konularla da yakından ilgiliydi. Gezegenin manyetik alanına göre hizalanmasının yaratıcılığına katkı sağladığına inanıyordu. Öyle ki yazı yazarken ve uyurken kuzeye dönük olduğundan emin olması gerekiyormuş. Bu sebeple yanında pusula taşırmış hep. Ne diyelim, bir pusula alsak mı diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
‘’Var olan, doğru olandır.’’ -İki Şehrin Hikayesi
Neredeyse dâhilerin ortak özelliklerindendir ‘obsesiflik’. Dickens için de durum böyleydi. Pek çok farklı takıntısı onun ayrılmaz bir parçası gibiydi.
Masa ve sandalyenin düzenli olmadığı bir odada asla yazı yazamazdı. Kendine uğur getirdiğine inandığı belli objeleri vardı ve onların odasında muhakkak durması gerekirmiş. Hatta her eşyaya üç kez dokunmak gibi tuhaf bir alışkanlığı da vardı. Cuma gününü şanslı günü olarak belirlemişti bu günde yazmaya ayrıca özen gösterirdi.
“Ne de olsa ruhlar da denizler gibidir, derinlik ancak derinliklere yanıt verir.”
-Zor Zamanlar
Hiçbir ruh yoktur ki içinde biraz karanlık barındırmasın. Charles Dickens’ın da takıntıları içerisinde ruhunun karanlık tarafını temsil eden bir alışkanlığı vardı.
Paris’de boş zamanlarında kimsesizler morguna gider ve uzunca süre cesetleri incelerdi. Bu durumu ‘iğrençliğin çekiciliği’ olarak yorumluyordu.
‘’Senin zayıf tarafın şu: Cesaretini sürdürmek için kurbanlarını ve fırsatları görme ihtiyacı hissediyorsun. Oysa hep tetikte olmalısın. Zamanı gelince kaplan kesilip şeytan olmalısın. Ama o zamanı beklerken kaplan ve şeytanı içinde zincirli tutmalısın, kimseye göstermeden. Ve her zaman her şeye hazırlıklı olarak…’’
-İki Şehrin Hikayesi
Dickens’ın yaşamına heyecan katabilen her şey vazgeçilmezi oluyordu, bunu çok net görebiliyoruz. Bu durum aşklarından tutun romanlarına hatta bazen çok daha basit şeylerde bile kendini gösteriyordu.
Her zaman buz gibi suyla duş aldığını söylerken de buna değinmiş. ‘’Soğuk su ile duş almamın en önemli özelliği, bana her zaman yaşamım için gerekli olan sınırsız heyecanı getirmesidir.’’
‘’İnsanlar bazen karşılarındakine kalben uzak oldukları için anlamakta güçlük çekerler.’’
-İki Şehrin Hikayesi
Dünya edebiyatının en önemli klasiklerinden biri olan ‘İki Şehrin Hikayesi’ romanı günümüze kadar 200 milyon satarak tekrarlanması zor bir başarıya imza attı. Dickens’ın yazdığım en iyi roman diye nitelendirip başarı beklediği yapıtının elde ettiği sonuç, dahilik sezgilerinin gerçeğe ne kadar denk düştüğünü kanıtlıyor.
Fransız devrimi esnasında Paris ve Londra arasında gelişen olay kurgusuna sahip hikayede acımasız toplum koşulları irdelenmektedir.
‘’En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı. Bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı. İnanç dönemiydi; şüphecilik dönemiydi. Aydınlığın mevsimiydi; karanlığın mevsimiydi. Umut baharıydı; umutsuzluk kışıydı. Öncemizde her şeyimiz vardı; öncemizde hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk; hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o dönem de bugünkü gibiydi; öyle ki, dönemin en gürültücü yetkililerinden kimileri, hem iyisi hem de kötüsü için ‘en’ ile başlayan karşılaştırmalarda ısrarcıydılar’’.
– İki Şehrin Hikayesi
Londra’da 1812’de dünyaya geldiği ev hala aynı yerinde eskisi gibi duruyor. Dickens okumayı, 6 yaşına kadar kaldığı bu evde öğrendi. Kendisi için ayrı bir yeri olduğunu sık sık belirtirmiş. Şu an bu ev müze olarak kullanılıyor.
Yolunuz oralara düşer ve görmek isterseniz, 22 Cleveland Street’de.
“Doğa’nın yarattığı yüzlerden kaç tanesi yıllar boyunca canınızı tazeleyecek güzellikte kalabilir ki! Dünyanın sıkıntıları, kederleri ve karşılanmamış istekleri, yüzleri de gönüller gibi değişir.”
-Oliver Twist
Adalet sisteminin sorunlarını ve çağın aksaklıklarını sıklıkla dile getirdi Dickens. Bunları romanlarına harmanlayışındaki ustalığıyla büyük saygı gördü. İdeolojilerin insanların gerçeklik kavramını yorumlama biçimini nasıl değiştirdiğini iyi bildiğinden hassasiyetle durdu bu konuların üzerinde.
Topluma yön verebilme etkisi olan bir reformcu aynı zamanda da dahi bir yazardı Charles Dickens.
‘’Cumhuriyet her şeyden üstündür ve halkın çıkarları her şeyden önemlidir.’’
-İki Şehrin Hikayesi