Edebiyatımızın en kıymetli yazarları arasında yer alan Cemil Kavukçu, öykülerinde önemli bir yazınsal süreç yaratır. Onun yapıtlarında karşımıza çıkan dünya her zaman için yaşayan ve nefes alıp veren birikimlere sahiptir. Pek çok öyküsünde özellikle deniz ve deniz yaşamına dair karakterler yaratan yazar, herkes tarafından bilinmeyen ya da az bilinen alanlarda dolanır. İnsanın içinde büyüttüğü her şey Kavukçu’nun kaleminde görünür ve anlaşılır bir hal alır. Böylesi bir süreç, edebiyatı temellendirmek için de önemlidir.
Cemil Kavukçu‘nun eserlerinden alıntıladığımız cümleler, öykünün ve hayatın ayrıntılarına ince dokunuşlar yapıyor.
1. “Çünkü kendisinden olmayan her canlıya, her nesneye düşmandır deniz. Ya hep ya hiç, der fısıltıyla. Martılar hariç!”
2. “Sonuçta öykü kedi gibiydi, sen onu okşamak istediğin zaman değil de, o kendini sevdirmek istediği zaman yanına geliyordu”
3. “Boş beyaz bir kâğıt, ressamın tuvali gibidir benim için; hiçbir köşesi boş bırakılmayacak biçimde doldurulması gereken kutsal, davetkâr bir alan”
4. “Öğrendiğinde, keşke bunları bilmeseydim, diyeceğin, geri dönüşü olmayan bir sırrı vardı denizin. Omuzlarına yüklenen, taşıyamayacağın, anlatmazsan rahatlayamayacağın, anlatırsan cezalandırılacağın bir yük”
5. “Beni hayata bağlayan ya da hayattan koparan anlaşılabilir bir neden yok. Keşke ciddi bir vicdan azabım olsa da ona tutunsam”
6. “Kocaman bir kuş kondu pencereme. Gagasında taşıdığı kendisinden de büyük silgiyi pervaza bıraktı. Her şeyi sil, dedi sonra ben yine geleceğim”
7. “Kendine varmanın yolu biraz da başka şeylerden vazgeçmek değil midir?”
8. “Nereye varacağını bildiğin bir yolda yürümek birçok şeyi görmeden ilerlemektir”
9. “En büyük gücün karşındakini dinlemek olduğunu ne zaman öğrendim bilmiyorum ama bunu çok iyi kullandım ve kullanıyorum”
10. “Kitaplığımız hafızamızın arşividir. Okuyup raflarına yerleştirdiğimiz kitapların her biri, düşünce coğrafyamızın, düşsel yolculukların belgeleridir”
11. “Hiçbir şey tesadüfi değildir ve bazen bir musibet bile beklenmedik bir hayra vesile olur”
12. “Artık ölsem, yaşamanın bir tadı kalmadı falan deriz ya, hepsi laf yiğit, boş laf. Ölümü bir gören yaşama deli gibi sarılır”