Bu sene 71.’si düzenlenecek olan Cannes Film Festivali sinema severler ile 8 ile 19 Mayıs tarihleri arasında buluşacak. Sinema dünyasının en saygın festivallerinden biri olarak kabul gören festivalde bu sene usta yönetmenlerin yanı sıra genç yönetmenlerin filmlerini de ana yarışmada görüyoruz. Cannes film Festivali’nin tarihi boyunca, ana yarışmanın ödülünün ismi 1939-1954 ve 1964-1969 tarihleri arasında Grand Prix du Festival International du Film (Uluslararası Film Festivali Büyük Ödülü) olarak değiştirildiyse de saygınlığı hep aynı kaldı. Bu sene Türkiye’den Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filmiyle yarışacağı bölümde daha önce birden fazla kez bu önemli ödülü kucaklamış yönetmenleri listeledik.
1. 1946 & 1951 Alf Sjöberg (İsveç) – Torment & Miss Julie
İsveçli tiyatro ve film yönetmeni Alf Sjöberg 1946 yılında Torment, 1951’de ise Miss Julie fimleriyle ödüle layık görüldü. Her ne kadar sinemada başarılı işlere imza atmış olsa da tiyatrodan da hiç bir zaman vazgeçmedi. İsveç Kraliyet Tiyatrosu’nun ilk yönetmeni olarak 1930-1980 yılları arasında görev alan Sjöberg, 1980 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti.
2. 1974 & 1979 Francis Ford Coppola (ABD) – The Conversation & Apocalypse Now
Efsane yönetmen 1974’de The Conversation, 1979 yılında ise Apacalypse Now filmleriyle ödülün iki kez sahibi oldu. Apacalypse Now’da cameosu olan yönetmen, Godfather serisi gibi kült filmlere imza atmaya devam etti. Hatırlatmış olalım, The Conversation’ın Rotten Tomatoes oranı yüzde 98, Apocalypse Now’ın ise yüzde 96.
3. 1988 & 1992 Bille August (Danimarka) – Pelle the Conqueror & The Best Intentions
Danimarkalı yönetmen Billie August 1987’de Pelle the Conqueror filmi ile Palme d’Or (Altın Palmiye)’un yanı sıra Akademi Ödülü ile Altın Küre’nin de sahibi olmayı başarmıştı. 1992’de ikinci kez ödülü kucakladığı filmi The Best Intentions’in senaristliğini usta yönetmen Ingmar Bergman üstelenmişti.
4. 1985 & 1995 Emir Kusturica (Sırbistan) – When Father Was Away on Business & Underground
Boşnak kökenli Sırp yönetmen Emir Kusturica, karakterlerini detaylarıyla yansıttığı kara mizah dolu When Father Was Away on Business ile 1985’te, İkinci Dünya Savaşı’ndan Yugoslav Savaşı’na kadarki Yugoslav halkının tarihine ışık tuttuğu kült filmi Underground filmiyle de 1995 yılında ödüle layık görülmüştü. Filmleri kadar politik duruşuyla da farklı çevrelerden eleştirilen Kusturica, 2001 yılında Sırp dergisi Vreme tarafından Underground filminin eski lider Milosevic tarafından finanse edildiğini iddia ederek dava açmıştı. Karşı dava açan yönetmen, 2003’te aleyhine açılan davayı kazandı.
5. 1983 & 1997 Shohei Imamura (Japonya) – The Ballad of Narayama & The Eel
Palme d’Or iki kez kazanan tek Japon yönetmen olan Immaura, doktor bir aileden geliyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında yasadışı maddeler satarak geçimini sağlamış. Üniversitede okurken sinemaya usta yönetmen Yasujirō Ozu’nun asistanı olarak başlayan Imamura kariyerine belgesel ve kurmaca filmlerle devam etti. 2006’da hayatını kaybetti. 1983’te The Ballad of Narayama, 1997 yılında ise The Eel filmleriyle ödülü iki kez kucakladı.
6. 1999 & 2005 Luc ve Jean-Pierre Dardenne (Belçika) – Rosetta & The Child
İşsizliği 17 yaşındaki genç bir kızın alkolik annesiyle yaşadıkları üzerinden anlattıkları filmleri Rosetta ile 1999 yılında ilk kez Palme d’Or kazandılar. Kariyerlerine göçmenler ve işsizler gibi toplumun dışında kalanlar üzerine yoğunlaşan filmler çekmeye devam eden Dardenne Kardeşler 2005 yılında The Child ile ikinci kez ödülü kucaklamayı başardılar.
7. 2009 & 2012 Michael Haneke (Avusturya) – The White Ribbon & Amour
Cannes Film Festivali’nin şüphesiz aranan yönetmenlerinden biri olan, sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden Michael Haneke, kariyerinin ilk Palme d’Or’unu 2009 yılında The White Ribbon ile almıştı. Gerçekçiliğin en vurucu hallerini filmlerinde yansıtan usta yönetmen, bu stilini Amour’da da devam ettirdi ve 2012 yılında ikinci kez büyük ödülün sahibi oldu. En son fimi Happy End ile de geçtiğimiz sene ana yarışmada yarıştı ancak eli boş döndü.
8. 2006 & 2016 Ken Loach (Birleşik Krallık) – The Wind That Shakes the Barley § & I, Daniel Blake
Bağımsız sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Ken Loach, sosyal içerikli filmleri ve gerçekçiliği merkezine alan sinema dili ile farkını ortaya koymayı başarıyor. 2006’da The Wind That Shakes the Barley ile ilk Palme d’Or’unu kazanmayı hak eden İngiliz yönetmen, on sene sonra I, Daniel Blake ile ikinci kez bu ödüle layık görüldü.