Ulusça gurur duyduğumuz eşsiz askeri zaferlerden biridir Çanakkale Zaferi. Çanakkale Deniz Savaşları ve Çanakkale Kara Savaşları olarak ikiye ayrılan zafer, Mustafa Kemal’in de yıldızının parlamasını sağlayacak olan ve ününü tüm ülkeye duyurduğu bir zaferdir.
Avrupa’nın Hasta Adamı olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti’nin gerek Afrika’daki topraklarını kaybetmesi, gerekse Balkanlar’daki başarısızlıkları ülkeyi yormuş ve ciddi bir yönetim krizi ile karşı karşıya getirmişti. Dünyanın o zamana kadar gördüğü en büyük savaş olup siyasi haritaların yeniden şekillendirilmesine sebep olan Birinci Dünya Savaşı da sömürgecilikte salyasını silemeyen devletlerin milyonları katletmesine meşru zemin yaratmış, Osmanlı topraklarının da işgalini hazırlamıştı.
Ne yapacağını bilemeyen Osmanlı Devleti, Rusya çekincesi ile İttihat ve Terakki’den dolayı süreçte yol katetmişti.
İngiltere ise Rusya’yı açık denizlere ulaştırmak ve ülke ile bağlantıyı koparmamak adına Çanakkale’den geçecek bir armadanın amaca uygun bir taktik olduğunu benimsemişti.
İşler umdukları gibi gitmese de binlerce insan ölmüş, doğa tahrip edilmiş ve saçma sapan sebeplerden doğan bir savaş daha tarihin hafızasında yerini almıştı.
İngiltere deniz sefası yapmayı planlıyordu
Dünyadaki bütün denizlere hakim olmaya çalışan İngilizler, Osmanlı Devleti kontrolündeki boğazları ele geçirmek için sadece donanmayı kullanacağını düşünüyordu. Çanakkale Boğazı’nda konuşlu Türk askerini bu derece küçümseyen İngilizler, Rusya’ya “merak etmeyin, biz geliyoruz” diyordu ama olacakların şokundan yıllarca çıkamayacaklarının farkında değillerdi.
Plan güzel de orada Türkler var ama İngilizler bunu görmezden gelmek istedi
Bahriye Nazırı Churchill’in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklendi. Savaşın sonuna doğru İngiltere’nin Çanakkale’den çekilmesi gerektiği konusunda ülkeyi uyaracak olan amiral Lord Fisher bu planı onaylamadı ve uygulanamaz gördü. Ancak Churchill aynı kanıda olmadığından kimse Fisher’ı ciddiye almadı.
İngiliz donanmasının silah ve teçhizat anlamında reddedilemeyecek bir üstünlüğü vardı ki Fransa’nın desteği bu farkı daha da açmıştı.
19 Şubat’ta ilk bombardıman başlıyor
19 Şubat’ta bombardıman başladı. Özellikle 19 Şubat ve 25 Şubat arasındaki bombardıman, giriş tabyalarının geri hatta çekilmesi emrinin verilmesiyle sonuçlandı. Emri veren Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Çobanlı oldu.
19 Şubat rövanş tarihiydi
Saldırının başlama tarihi olan 19 Şubat bir rövanş tarihiydi. İngilizler kasıtlı olarak bu tarihi seçmişlerdi. İngiltere Rusya müttefikliğinin olduğu 1807 yılında Osmanlı Devleti Rusya ile savaşıyordu. İngiltere, Rusya’ya destek olmak istemiş ve bunun için Osmanlı sınırına donanmayı yollamıştı.
Amiral Duckwort komutasındaki donanma Çanakkale önüne gelerek 19 Şubat’ta boğazı geçmiş ve İstanbul önüne gelmişti. Prens Adaları’nın açıklarında bir ay kadar kalan donanma İstanbul yönetimini tehdit etmişti. Fakat, saray tehdide rest çekince umduğunu bulamayan donanma intikam yeminleri ederek geldikleri gibi gitmişlerdi.
İlk bombayla Truva’ya gönderme yapıyorlardı
Çanakkale önlerinde ilk mermiyi Agamemnon zırhlısı atmıştı. Bu zırhlıya ilk bombanın attırılmasının sebebi ise yine tarihe gönderme yapmaktı.
Homeros’un İlyada destanında Truva’ya saldıran ve Truva Atı ile bölgeyi ele geçiren Yunan kralının adı Agamemnon’du. İngilizler ve diğer düşman güçleri savaş boyunca, kendilerini İlyada destanının Truva’ya gelen Yunan ordusu ve tabii ki Türkleri de Truvalı olarak gördüklerinin mesajını vermek istiyorlardı. Hatta bu durum Türk tarafını da etkilemişti. Yeni Mecmua’da yayımlanan bir makalede bu durum şöyle karşılık buluyordu: “Truva bir hayaldi, Çanakkale gerçek!” Bu durum daha sonra da sürmüştü; 31 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi aynı Agamemnon zırhlısında imzalanmıştı.
Sabrı kalmayan İngilizler mağlubiyete doğru yüzerken
18 Mart’a kadar geçen süre içinde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları zarar görmüştü. Bu durum onları ne kadar heyecanlandırsa da savaş bitmemişti ve karşılaşılacak bir direniş öngörülmüyordu.
15 Mart’ta Amiral Carden sağlık sorunlarını ileri sürerek görevden affını istedi. Bunun üzerine bir gün sonra Amiral De Robeck komutanlığa getirildi. Geçen süre İngilizler’i telaşlandırdığı için 18 Mart’ta son darbenin indirilmesi ve boğazın geçilmesi yönünde karar verildi. Halbuki bu son darbe kendileri için altın vuruş olacaktı.
Amiral de Robeck’in atanmasıyla uygulamaya konulacak son plana uygun olarak 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1. tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu.
18 Mart 10:30’da gök gürlerken Türkler direniyordu
Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemilerinden oluşan 1. tümen saat 10:30’da boğazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı. Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabeth hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelson’un hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi.
Düşman gemileri Kumkale’den gelen ateş hattının menziline girmişlerdi. Türk tarafındaki toplardan donanmaya ateş yağıyor ancak aradaki mesafeden dolayı ciddi bir refleks görülmüyordu.
Çarpışma öğlen saatlerinde şiddetleniyor
Saat 12:00 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye yara almıştı. Büyük savaş gemilerinden oluşturulan 3. tümen, 1. tümenin arkasından harekete geçti ve hat önündeki yerini aldı.
Karşılıklı olarak şiddetli bir şekilde süren çatışmalarda aradaki bataryalar susturulmuş ama merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı.
Triumph ve Prince George iki İngiliz gemisi Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını bombalamak üzere hazır bekliyorlardı. Rumeli Mecidiye Tabyası, topçuların şehit edilmesi sonrası susmuştu.
Bouvet 603 kişiye mezar oldu
Kendinden emin olan İngilizler “5 çayını İstanbul’da içeceklerini” söylüyorlar, donanma da bu işe yaramayacak plan doğrultusunda bombardımana devam ediyordu ancak saat 14:00’e doğru boğazdan uzaklaşan Suffren isimli zırhlıyı takip eden Bouvet’de patlamalar yaşandı. Batık zırhlıdan sadece 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 denizci denize gömülmüştü.
Ağır yara alan Inflexible kendini Bozcaada’ya atıyor
15:30 sularında mayına çarpan Inflexible’ın durumu kötüydü. Topallayarak kaçan bir mafya üyesi gibi Bozcaada’ya sığındı.
Neye uğradıklarını şaşıran İngilizler
Anadolu Hamidiye Tabyası, enziline giren İrrisitible’i bombalıyor ve onu kaçmaya zorluyordu. Gemi, Nusrat’ın daha önceden döşediği mayınlardan birine çarpınca donanma kaçmak için çıkış noktası aramaya başlamıştı.
Amiral de Robeck, 2. tümenin geri çekilmesi için emir verdi.
Bu sırada Seyit Ali Onbaşı Ocean’ı vuran topları yuvasına yerleştiriyordu. Yaralanan Ocean, 18:05’te mayına çarptı ve kaçınılmaz sona razı oldu. Gemideki askerler, muhriplerce kurtarıldı.
İngilizler, ava giderken avlanmış ve beklemedikleri sayıda kayıp vermişlerdi. Geri çekilmeleri, Çanakkale Deniz Zaferi’nin ilanı anlamına geliyordu.
Seddülbahir ve Kilitbahir
Seddülbahir, savaşın önemli cephelerinden biridir ve anlamı denizin önüne konulan settir. Adına yakışır bir direnç gösteren bu cephe ağır kayıpların da verildiği bir bölge olmuştur.
Kilitbahir ise denizin kilidi anlamına gelir ve Faith Sultan Mehmet döneminde yaptırılan Kilitbahir Kalesi’nin olduğu alandır.
Dünyanın en ünlü mayın gemisi Nusrat Mayın Gemisi
Nusrat ‘ın döşediği mayınlar 18 Mart 1915’te Bouvet, HMS Irresistible ve HMS Ocean zırhlılarının batmasını sağlamıştı.
Nusrat, dünyanın en ünlü mayın gemisi olarak bakın isminden nasıl bahsettiriyor:
İngiliz Generali Oglander’in “Çanakkale-Gelibolu Askerî Harekâtı” (Military Operations Gallipoli, Official History of the Great War) adlı eserinin 1. cildinden: “Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez.”
Ccolyen Corbet’in, “Deniz Harekatı” adlı eserinin ikinci cildinden: “Felaketlerin hakiki sebebi keşif ve tayin olununcaya kadar çok geçmedi. Gerçek şu idi ki, 8 Mart gecesinde Türkler, haberimiz olmadan Erenköy Koyu’na paralel olarak 26 mayın dökmüşler ve keşif gemilerimiz, aramaları esnasında bunlara rastlamamışlardı. Türkler bu mayınları özel amaçla manevra sahamıza koymuşlar, gösterdiğimiz bütün ihtiyata rağmen baş döndürücü bir zafer kazanmışlardır.”
Sonradan İngiltere Başbakanı olacak olan Churchill ise “Revue de Paris” dergisine 1930’da verdiği demeçte: “Birinci Dünya Harbi’nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından o gece atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı demir kaptır.”