Yoğun tempoda çalışmak, hayatın koşuşturmasına kapılmak, birçok sorunla aynı anda baş etmeye çalışmak günümüz insanının kaçınılmazlarından. Bir de üzerine saatlerce trafikte kalmak, kendine ayıracak vakit bulamamak… Haftasonlarını alışveriş merkezlerinde harcayıp koca hafta sonunun nasıl bittiğini anlamadığımızda her şeyden kaçmak, koşarak uzaklaşmak istiyoruz. Kendimizi dinlemeye ve bunu yapabilmek için de uzaklaşmaya ihtiyacımız var. Size hem saf doğasıyla hem de manevi değerleriyle harika birkaç gün yaşatacak bir yerden bahsedeceğiz, Çamlıbel Köyü…
Çamlıbel, yeşil bir vadiden Edremit Körfezi’ne bakan Kaz Dağları’nda bir köy.
Köyün tarihi Bizans dönemine kadar uzanıyor. Evler zamanında tahta baraka şeklinde yapıldığı için eskiden adı Tahtaköy’dü ama 1972 tarihinde Çamlıbel olarak değiştirildi.
Köyün en büyük özelliklerinden biri de zeytin ağaçlarıyla çevrili olması. Ayrıca köy halkının büyük bir çoğunluğu da geçimini zeytin ağaçlarından sağlıyor.
Çamlıbel Köyü’ne birçok ziyaretçinin gelmesinin bir diğer nedeni de Tuncel Kurtiz’in mezarının burada bulunması.
Kurtiz ölmeden önce Çamlıbel Köyü’nün yakınındaki Tahtakuşlar köyüne gömülmeyi vasiyet etmiş. Ancak Tahtakuşlar Köyü’nün yerlileri ve bazı gelenekleri sebebiyle bu istek kabul edilmemiş ve Kurtiz’in ailesi mezarın Çamlıbel Köyü’nde olmasına karar vermiş.