İnsanlar tarafından ortaya konan kötülük zaman zaman akıl almaz boyutlara ulaşabiliyor. Ancak Byberry’dekine benzer bir barbarlığa daha önce çok az rastlanmıştır… İşte, kötülüğün vücut bulduğu bir yer olan Byberry Akıl Hastanesi ve hastaların yaşadığı kan dondurucu olaylar…
Hastanenin kuruluşu ve ilk zamanları
Byberry Akıl Hastanesi veya resmi adıyla Philadelphia Eyalet Hastanesi 1903 yılında, az sayıda hastanın tedavi edilmesi amacıyla kuruldu. Başlangıçta küçük bir tesis olarak tasarlanmıştı. Ancak bu küçük tesis yeni binaların inşa edilmesiyle, gerçek bir hastane işlevi kazandı. Böylece, bölgedeki diğer akıl hastanelerinden de buraya bir hasta akını başladı…
Byberry Akıl Hastanesi nicelik olarak hızla büyürken, nitelik olarak aynı oranda gelişemedi. Kalabalık hasta topluluğuyla ilgilenebilecek yeterli sayıda personeli yoktu. Bu sebeple, hastane yöneticileri pek çok vasıfsız kişiyi işe almak durumunda kaldı. Elbette, çalışanları içinde işini hakkıyla yapan çalışanlar da vardı. Fakat ne yazık ki, onlar baskın grup onlar değildi…
3000’e yakın savaş karşıtı vicdani retçi ülke genelindeki akıl hastanelerinde çalışmak için görevlendirildi. Bunlardan bazıları, Byrberry personoline katıldı. Böylece, hastanenin çalışan kadrosu son halini aldı. Bryberry Akıl Hastanesi’nde yaşanan korkunç olaylar bu insanların çabaları sayesinde gün ışığına çıkacaktı…
Hastanede yaşanan vahşet
Yetersiz personel sayısı ve daha çok, “saf kötülük” sebebiyle akıl hastanesindeki hastalara son derece kötü şartlar sunuluyordu. Hastalar çoğu zaman yıkanmıyor ve pislik içinde bırakılıyordu. Odalar, yataklar, koridorlar ve zeminler neredeyse hiçbir zaman temizlenmiyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bakıcılar hastaları aylarca hücrelerde hapsediyorlardı…
Örneğin William Krisch adındaki hasta, Byberry’de kaldığı 3 yılın 14 ayını bu hücrelerde geçirmişti. Neyse ki ilerleyen süreçte bölge mahkemesi Krisch’in hastaneden ayrılmasına izin verdi. Krisch’in avukatı, zavallı adamın durumu hakkında şunları söylemişti: “Devletin bu genç adamı, onarılmaz şekilde yaralamadığını umuyorum. 7- 8 sene önce buraya gelmeden önce, çok daha iyiydi…” Krisch bir şekilde kötülük dolu akıl hastanesinden kurtulmayı başarmıştı. Ancak, ondan çok daha talihsiz hastalar da vardı…
Byberry’deki ölümler
Akıl hastanesinin kuruluşundan 1970’lere kadar, sırf kötü bakım ve ihmal yüzünden en az 57 hasta hayatını kaybetti… Bundan çok daha fazlasınınsa hiçbir zaman rapor edilmediği düşünülüyor.
Bir diğer taraftan Byberry’de hastaların kaçması teşvik ediliyordu. Kilitli ve kontrol altında olması gereken kapılar, bilerek açık bırakılıyordu. Bu sebeple, hastanenin olduğu bölgede yaşayan diğer insanlar, akıl hastalarını etrafta dolaşırken ya da bir köşede uyurken buluyorlardı. Bazı hastalar ise, dışarı çıktıktan sonra intihar ediyordu…
Şubat ayında hastaneden “kaçan” bir hasta, bir süre sonra hastaneye geri dönmek istedi. Ancak bu sefer de içeri alınmadı. Talihsiz hasta, bir şubat günü Byberry Akıl Hastanesi’nin kapısında, soğuktan donarak can verdi…
Byberry’deki en berbat işkence: “su tedavisi”
1946 yılında Philadelphia Record adlı gazetede “su tedavisinin” korkunç detayları anlatılıyor.
“Hasta bakıcısı, bir havluyu ıslatarak hastayı boğmaya başlıyor. Bütün kuvvetiyle asılıyor havluya. Hastadan tepki alabilmek için, ara sıra havluyu döndürüyor. Bu sırada hasta, merhamet için yalvarıyor… Ama görevli havluyu sıkmaya devam ediyor. Hastanın gözleri şişiyor, nefes alışı giderek yavaşlıyor. Nihayet, hastanın bedeni yavaşça yatağa düşüyor. Hastanın yüzünde korkunç bir beyazlık! Nefes alışı tamamen kesiliyor…”
Byberry Akıl Hastanesi’ndeki “su tedavisi” hastalar üzerinde fiziksel izler bırakmıyordu. Bu sebeple, bakıcılar tarafından sıklıkla başvurulan bir işkence yöntemiydi. Ayrıca, bir vicdani retçinin daha sonradan aktardığına göre; bakıcılar hastalara dayak atarken ve diğer işkenceler sırasında da, fiziksel izleri gizlemeye yönelik tedbirler alıyorlardı.
Bir işkence biçimi olarak ilaç ve ilaçsızlık
Hastanenin kötü yürekli personeli, hastalara hem ilaç vererek hem de ilaçsız bırakarak onlara işkence etmenin yolunu bulmuştu. Örneğin, hastalar üzerinde anestezi kullanmadan cerrahi operasyonlar gerçekleştiriyorlardı… İhtiyaçları olduğunda ise en basit bir ağrı kesiciyi bile hastalardan esirgiyorlardı…
Byberry’de kısa bir süre çalışan psikiyatrist Lerry Real’in aktardığına göre, orada çalışan doktorlar şizofreni hastalarının acı çekmediğini düşünüyorlardı!
Öte yandan, hastane personeli hastalara zorla ilaç kullandırarak da işkence ediyordu. İlaç şirketi Smith Kline- Frnech, hastanenin içinde bir laboratuvar kurmuştu. Şirket, ilaçlarını piyasa sürmeden önce buradaki hastalar üzerinde deniyordu. Hastalar işkence altında, ilaç denemeleri için gönüllü olmaya zorlanıyordu. Sonuçta, ilaç denemeleri sebebiyle Byberry Akıl Hastanesi’nde yüzlerce hasta yaşamın yitirdi…
Cinayet vakalarındaki artış
Byberry’de çalışan iki hemşire, bir hastayı işkence ederek öldürdüklerini itiraf ettiler. Cezadan kurtulmak için, I. Dünya Savaşı’ndan kalma psikolojik travma bozukluğu geçirdiklerini söylediler. “Şaşırtıcı” bir şekilde, haklarında soruşturma kararı çıkmadı. Üstelik daha yüksek bir maaşla çalışmaya devam ettiler…
Personelin acımasızca hastaları katletmesi üzerine, hastalar arasında da cinayet vakaları görülmeye başladı. Zaten ruh sağlıkları yerinde olmayan hastaların, birbirlerine zarar vermesini engelleyecek hiçbir tedbir bulunmuyordu…
Hastanenin kapatılması
Byberry, ülke çapındaki kötü şöhretine rağmen 1990 yılına kadar faaliyetini sürdürdü. Vicdani retçilerin, bazı çalışanların ve hastaneden kurtulmayı başaran hastaların çabaları ve belgeleriyle; yıllar süren mücadelenin ardından Byberry Akıl Hastanesi, 21 Haziran 1990 yılında kapatıldı…
Kaynak: 1