Sır gibi ölümü, kendine has dövüş teknikleri ve nev-i şahsına münhasır karakteriyle bir süper kahraman: Bruce Lee. Bundan 42 sene önce, daha çok genç bir yaşta aramızdan ayrılan Lee, yaşasaydı 75. yaşını kutlayacaktı. Hızlı yaşayan, hızlı ölen, dövüş dünyasının efsane ismini doğum gününde anıyoruz.
Onunla büyüdük
Zihin – beden koordinasyonunu en yüksek seviyede kullanabilen bir Uzak Doğu dövüş sanatları ustası Bruce Lee –gerçek adıyla Lee JunFan- . Çocukluğumuz kendisini taklit ederek, hayranlıkla izleyerek hatta sarı siyah çizgili pijama giyerek geçti. Lee, sadece dövüş ustalığı değil oyunculuğuyla da sinema tarihine adını altın harflerle kazıdı.
Sandığımız gibi saf bir çinli değil
Bruce Lee saf kan bir Çinli değildi. Babası Lee Hoi-Chuen Çinli, annesi Grace Lee yarı Çinli yarı Kafkas’tı. Hatta büyükbabasının anne tarafı yarı Alman’dı. Anlayacağınız kozmopolit bir ailede dünyaya gelen Lee, babası ve annesi Çin operasında oyuncu olduğu zamanlarda Amerika’da turnedeyken doğar.
Kung fu eğitimi genç yaşta başladı
Dövüş eğitimine ailesinin de isteğiyle çok genç yaşta başlar. Altı yaşındayken bile ilerideki hırçın, sert karakterini sergiler. Kung Fu tekniklerini bilinçsiz bir şekilde öğrenmeye başladıktan sonra, 1954’de ünlü Kung Fu Ustası Yip Man’ın öğrencisi olarak Wing Chun sistemini çalışmaya başlar. Bunun diğer bir nedeni ise bir sokak kavgasında küçük düşme korkusunu yenebilmektir. İlerleyen zamanlarda da Wing Chun sistemine boks çalışmalarını da ekler. Wing Chun tekniğinin en önemli özelliği hızdır. Hız ise biliyorsunuz ki Lee’nin ikinci adı.
Mahallenin bıçkın dövüşçüsü
Sık sık karıştığı sokak kavgalarından dolayı 19 yaşındayken semtin korkulan delikanlısı olur. 1959’da ailesi onu doğduğu Amerika Birleşik Devletleri’ne kendi arkadaşlarının yanına gönderir. Seattle’de otururken bir restorantın çatı katında garsonluk yapar ve orada yaşar. Washington Üniversitesi’nde Felsefe bölümüne girer ve geceleri restaurantta çalışmaya devam eder. Dövüş sanatının felsefeden beslendiğini düşünürsek bu bölüm seçimi hiç şaşırtıcı gelmeyecektir.
Kendine has dövüş tekniğini yaratır
Ustası Yip Man’den öğrendiği Wing Chun tekniğine ileriki yıllarda İngiliz Boksu’ndan bazı teknikler de ekler. Kendi karma metodunu oluşturur. Bu kendi tekniğini Jet Kune Do olarak isimlendirir. Tekniğin temel prensibi basit ve hızlı hareketlerle rakibi ekarte etmeye dayanır. Bu döbüş tekniğini bulmasında Kung Fu, Wing Chun, Karate, Boks, Tayland boksu, Jujutsu, Kick Boks, Aikido, Judo, Eskrim, Güreş ve Taekwondo gibi birbirinden iddialı dövüş teknikleri ve sporlar konusunda eğitim almış olmasının etkisi büyük.
Tam bir dans sevdalısı
Dövüş sanatındaki sert ve agresif tarzıyla tanıdığımız Lee, dövüş sanatlarında olduğu kadar latin danslarında da oldukça başarılı bir performansa sahiptir. Çoğu insan bilmez ama kendisinin 1958’de Hong Kong Cha Cha şampiyonluğu kazanmışlığı bile var. Dans dengesi ve ayak hareketlerinin çoğu onun daha sonra dövüş stilinde etken olmuştur.
Viral videolarını bile gerçek sandığımız adam
Çok konuşulan ping pong videosu reklam amaçlı çekilmiştir ancak birçoğumuz bu videonun gerçek olduğuna tüm kalbimizle inanırız.
Kendi okulunu açıyor
Bir yandan eğitimine devam ederken, bir yandan da Amerikalılara Çin Kültürü’nün zenginliğini anlatmak için o güne kadar Çinlilerden başkasına öğretilmesi yasak olan olan Kung Fu dersleri vermeye başlar. Bu amaçla kendi adını taşıyan Jun Fan Kung Fu adında bir okul açar. Bu spor okulu 1963 yılına kadar açık kalır, ardından Oakland’da ikinci okulunu açar. Burada geniş bir kitleye, Amerikalılara yabancı olan bu sanatın ne kadar geniş içerikli ve derin felsefeye sahip olduğunu ispatlar.
Oyunculuğa geçiş
Bruce Lee, Ed Parkers’la 1964 yılında ilk uluslararası çıkışını yapar. Sonrasında Green Hornet adlı dizide oynamaya başlar. Bruce, bunun kendisi için bir çıkış olacağını düşünürken dizi bir sezon sonra yayından kaldırılır. Ancak o vazgeçmez. Daha sonra James Garner’in oynadığı “Marlowe” adlı filmde küçük bir rol kapar ve birkaç bölümünde görünür. İlk uzun metrajlı filmi; Çinli prodüktör Raymond Chow’un yeni kurduğu film şirketi Golden Harvest ile çekilen Big Boss (Büyük Patron) filmidir. Filmin patlamasıyla onu Fist of Fury, Way of The Dragon takip eder. Ve Lee hızlıca gönüllerin kahramanı olur.
Bize bıraktığı özlü sözleri
“Su gibi şekilsiz ol.” gibi birbirinden önemli cümlelere imza atmış, birbirinden özlü sözler bırakmıştır ardında. Bir örnek de aşağıda yer alıyor. Üzerine derin düşüncelere dalabilirsiniz.
“Size yapılan güçlü bir atağa karşı daha güçlü bir cevap verebilmek bir ilke ve stratejidir, yani stratejik bir ilkedir. darbeye en fazla maruz kalabileceğiniz an saldıramayıp metodsuz kapandığınız veya bitmesini isteyip kaçma hesabı yaptığınız veya birilerinin kavganızda sizi ayırmasını istediğiniz andır. Aksine, saldırıyorsanız düşmanın saldırısını engelliyorsunuzdur ve bu en iyi müdafaadır. Güvence, kaçmak değil cesarettir. Sen kaçmaya sığınırsan, düşmanın en az iki kat cesaretle kovalamaya sığınır. Hayatını arkana alma, önüne koy… İstediği yere konamayan bir kuş, havada esirdir.”
Jackie Chan’i şöhret yapan isimdir
Jackie Chan’i bir filminde figüran olarak oynatıp beyaz perdeye taşıyan isimdir aynı zamanda. Jackie Chan’in oyunculuk kariyerinde dublörlük ve figüranlık yaptığı pekçok film vardır. Ne şanslıdır ki bunlardan biri de Bruce Lee ile olan Ejder Kalesi’dir.
Bir sır perdesi gibi ölümü
Lee, dördüncü filmini çekerken Amerikalı yapımcılardan başrol oynayacağı bir film teklifi gelir. Bunun üzerine sanatçı Ölüm Oyunu filmini yarıda bırakarak, Çin-Amerikan ortak yapımı olan Enter The Dragon (Ejder Kalesi) filmini çeker. Bu yıllarda sırtından çok ciddi bir şekilde rahatsızlanır. Doktorları ona dövüş sanatlarını kesinlikle bırakmasını ve iyileşmesi için yataktan çıkmaması gerektiğini söylerler. Altı ay boyunca sırtüstü yatakta kalır. Bu Bruce Lee’nin hayatında en kötü dönemlerinden biridir çünkü yatakta durmak onun için çok zordur. Yatmak zorundadır ama beynini çalışmaktan alıkoyamaz. Bu zaman diliminde “Jeet Kune Do Tao” adlı kitabı yazmaya başlar. Ancak bitiremeden hayata veda eder. Kitabını ölümünden sonra karısı tamamlar. 20 Temmuz 1973’teki Bruce Lee’nin ölümünü çevreleyen koşullar Asya’da bir bilinmezlik fırtınası ve dünyanın her tarafında ölümüne dair bir sürü iddianın gezindiği bir trajedi olarak kalır.
Halk onun ölümünü kabul etmedi
Ölümünün beynindeki tümörden olabileceği söylenir. Bunun doğuştan mı yoksa daha sonra mı ortaya çıktığı meçhuldür ama kafasında her an patlamak üzere olan hasar görmüş bir damarla birlikte de çok vakti yoktur. Hatta ölümünden 2 ay önce bir beyin travması geçirmişti. Bruce Lee’nin ölümüyle Hong Kong yasa boğulmuş, binlerce insan sokaklara dökülüp, son yolculuğunda onu yalnız bırakmak istemez. Kalabalığı durdurmak için polis tarafından barikatlar bile kurulur.
Genç yaşta ölmek bu ailede bir gelenek
Kendi gibi aktör olan oğlu da çok genç yaşta (28) ölmüştür. Başarılı dövüş ustasının oğlu Brandon Lee 31 Mart 1993’te Amerika’nın Kuzey Carolina eyaletinde “The Crow” filminin çekimleri sırasında kameralar önünde karnından vurularak ölür. Bruce Lee Amerika’nın Seattle eyaletinde Lake View mezarlığına gömülür. Daha sonra 3 Mart 1993’te Brandon Lee’de babasının yanına defnedilir. Hergün kendisinin ve oğlunun mezarı dünyanın dört bir tarafından gelen insanlar tarafından ziyaret ediliyor.
Bu da BONUS
https://www.youtube.com/watch?v=3WCQGghedDM
Sadece tek elin iki parmağı üzerinde şınav çekmeyi başarabilmiş nadir insanlardandır.