Boris Johnson, İngiltere’nin Başbakanı oldu. İngiltere’deki muhafazakar kitleyle yarışacak şekilde fazla fazla sevinen başta Çankırılı birçok vatandaşımız ise yüzlerce kilometre öteden duygusal bir bağ kurdu. Elbette tek taraflı…
Obama’nın seçim sürecinde uygulanan ve gayet tabii işe yarayan “ben sizden biriyim” mesajı alıcıya ulaşmış ve Ortadoğu ile ülkemizde de büyük umutlar suni bir şekilde yeşermişti, sevinç gösterilerini izlemekten helak olmuştuk. Sözün özü; gelin güvey olmak gerçekçi bakmaktan çok daha önemli hale gelince etil alkol etkisi baş gösterdi geniş bir coğrafyada…
Peki, Boris Johnson kimdir ve neden böyle bir gurur kaynağı oldu bizim için?
Boris Johnson kimdir?
Tam adıyla Alexander Boris de Pfeffel Johnson, 19 Haziran 1964 yılında doğdu. İkizler burcunun etkisiyle midir bilinmez dengesizlikleri olduğu itiraf edilmesi gereken İngiltere’nin yeni lideri, gazeteci kökenli ve ideolojik olarak da muhafazakar gözlüğü kullanmakta.
Oxford mezunu gazeteci Johnson
Dünya’nın saygın üniversitelerinden olan Oxford’da yetişti ve mezuniyetinin ardından The Times’ta çalıştı. Buradan The Daily Telegraph’a geçen Johnson burada editör yardımcılığı görevi yaptı. Milenyuma ramak kala 1999’da The Spectator gibi önemli bir dergide editör oldu. Bu tarihten iki yıl kadar sonra 2001 Genel Seçimleri’nde Avam Kamarası’nda koltuk sahibi oldu. Mücevher olduğu anlaşıldığında kariyer basamaklarını da süratle tırmanmaya başladı ve Henley milletvekili olarak siyasete adım attı. Ardından Muhafazakar Parti’nin adayı olarak 1 Mayıs 2008 itibariyle Londra Belediye Başkanı seçildi ve 8 yıl boyunca bu görevde kaldı. Selef Başbakan Theresa May tarafından ülkenin Dışişleri Bakanı olarak boy gösterdi. Muhafazakar Parti’nin liderliğini aldığı 23 Temmuz tarihinden bir gün sonra istifa eden May’in yerine ülke liderliğini ilan etti.
Ali Kemal’e gelelim
Ali Kemal ki; nam-ı diğer Artin Kemal karakteri Osmanlı Devleti’nin son döneminde ilginç profil çizen bir isim oluyor. Biyografisini vererek konuyu uzatmaktansa ana hatlara değinerek kısa bir tanıtım paragrafı Ali Kemal’in neden Artin Kemal olarak anıldığını ve akıbetinin hazin nitelikli bir sona ulaştığını anlatmaya yardımcı olabilir.
Boris Johnson’un dedesi ve Jön Türkler
Çankırı kökenli bir ailenin çocuğu olan Ali Kemal, Jön Türkler ile kendisi hakkında çıkarılan sürgün kararına uymamak adına Paris’e kaçtı ve burada dönemin baskıcı rejimini protesto eden Jön Türkler ile bağlantı kurdu. Hatta buradaki sıkı fıkı ilişkilerini İstanbul’a taşıdı ve 2. Abdülhamit ile Jön Türkler arasında bir anlamda arabulucu olarak süreçte yatıştırıcı unsur olmaya çalıştı.
Bu arada yazının girizgahında “…başta Çankırılı birçok vatandaşımız ise duygusal bir bağ yarattı yüzlerce km öteden…” dememizin nedeni ortaya çıkıyor. Değil mi?
İttihat ve Terakki ile arasının bozulması
Ali Kemal, İstanbul’da hüküm sürdü ve kendi ideolojisine uygun havayı soluyunca şehre yerleşiverdi. İkdam gazetesinin başyazarlığını yürüten Ali Kemal, aynı zamanda Darülfünun’da siyasi tarih dersleri verdi.
Ama ne hoca… Muhalif soru ve konuşmalardan rahatsız olan, muhattaplarını gerektiğinde hedef gösteren… Dikkat çekmesi sayesinde Osmanlı Ahrar Fırkası’na girdi ve Padişah’tan hatırı sayılır bir miktar para alınca İttihat ve Terakki üyelerinin tepkisine mazhar oldu. Ali Kemal de boş durur mu? Ona göre İttihat ve Terakki, ağır eleştirileri hak eden bir yapılanmaydı. Gazetedeki yazılarında dilin kemiği olmadığını kanıtlayan yazılar sayfalar dolusu oluyordu.
Ali Kemal ve 31 Mart Vakası
Ali Kemal, tek başına etken olmasa da büyük pay sahibiydi bu ayaklanmada. Tahrik unsuru taşıdığı iddia edilen yazıları dinamikleri harekete geçirmeye yardımcı oldu.
Dönemin gazetelerinden Serbesti gazetesinin başyazarı olan Hasan Fehmi Bey, 6 Nisan 1909’da öldürüldü. Ali Kemal, bu olaydan yalnızca bir gün sonra Darülfünun’da bir konuşma yaptı ve galeyana getirdiği kalabalığa yön gösterdi: İstikamet Babb-ı Ali… Yürüyüşe geçen on binlerce kişi, güvenlik güçlerinin ateşiyle karşılaşınca tepki büyüdü ve 31 Mart Vakası, tarih sayfalarındaki yerini aldı.
İşgal dönemi bakanlarından Ali Kemal
İnkılap Tarihi konularından aşina olduğumuz Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın genel sekreteri tanıdık bir isim oldı: Ali Kemal.
Ali Kemal, sekreterlik görevinin 3. ayını doldururken yeni bir göreve getirildi ve Osmanlı Devleti Birinci Maarif Nazırı oldu. Takip eden Mayıs ayında kurulan İkinci Damad Ferit Paşa Hükümeti’ndeki Dahiliye Nazırı yine Ali Kemal oldu.
Mustafa Kemal ve Milli Mücadele karşıtlığı
Kabinede göz dolduran Ali Kemal, görevi sırasında tam bir işgalci uydusu oldu. Gerek Kuva-yi Milliye gerekse Mustafa Kemal ile yıldızı hiç barışmayan İtilaf düşkünü Ali Kemal, milli mücadele karşıtı birçok emir yayımladı.
Gün oldu devran döndü Ali Kemal tutuklandı
Kurtuluş Savaşı, ihtimal dahi verilmezken imkansızın başarılabileceğini müjdeledi. Hal böyle olunca gün oldu, devran döndü ve Ali Kemal tutuklandı.
Ankara Hükümeti’nin emriyle tutuklanan Ali Kemal yargılanmak üzere Ankara’ya doğru asker nezaretinde yola çıktı.
Sakallı Nurettin Paşa’nın Ali Cengiz oyunu
Dönemin karışık atmosferinden faydalanan Sakallı Nurettin Paşa bir Ali Cengiz oyunuyla Ali Kemal’i sorguya çekti ve kendisine “Milli Mücadeleye olan aleyhtarlığını” sordu. Bunun üzerine cevap veren Ali Kemal’in dudaklarından kendini ölüme götüren o sözler duyuldu: “Ben bir gazeteciyim ve gerekeni yaptım.” Bunun üzerine sükunetini korumayı geri plana atan Paşa; “Dışarıdaki kalabalık da gerekeni yapacak” diyerek tutukluyu karargahın dışında bekleyen ve genç subayların çoğunlukta olduğu birliklerin önüne yem etti.
Bugünden bakıldığında vahşi yöntemlerle linç girişimi başladı. Ali Kemal, 6 Kasım 1922 tarihinde kafası çekiçlerle ve taşlarla ezilerek linç edildi. Ardından çıplak vücudu ayaklarına ip bağlanarak sokaklarda dolaştırıldı.
İsmet Paşa olayı Lozan yolunda öğrendi
Lozan Barış görüşmelerine katılmak üzere yola çıkan İsmet İnönü, Ali Kemal’in naaşını istasyona asılmış bir şekilde gördü ve yaşanan bu durumu eleştirerek naaşın derhal oradan indirilmesini emretti. Bu emir üzerine Ali Kemal’in cansız bedeni İzmit’te isimsiz bir şekilde gömüldü.
Ta ki, 1950’lerdeki incelemelere kadar… Bu tarihlerde Ali Kemal’in mezar taşı resmi varaklara işlenebildi.
Atatürk’ün tiksindiği cinayet
Siyasi cinayetlerden hoşlanmadığı ve hatta bu tip vakaları eleştirdiği bilinen Mustafa Kemal cinayet haberini alınca durumdan rahatsız oldu ve Falih Rıfkı Atay’a göre cinayetin özellikle işleniş biçiminden tiksinerek bu vahşeti eleştirdi.
Son notlar
Çankırı’dan başlayan ve ülkenin geneline yayılan iktidar sevincinin toplumsal değerlendirmesi bir yana Başbakan Johnson’un 2005’teki bir demeci bu yazının son notlarına dahil olsun: “Babamın dedesi Türk’tü ancak benim o yanım zayıf…”