Elif Şafak romanları genelde, çok sevenler ve çok kötü eleştirenler olmak üzere ikiye bölünür. Biz her iki tarafın da haklı olduğu noktalar olduğunu düşünenlerdeniz. Ama Bit Palas için konuşacak olursak, kötü eleştirileri kabul edemiyoruz, çünkü bu roman herkesin hakkını vermesi gereken bir eser. Kitaptaki karakterler, kurgu, sözcüklerin kullanımı, bir bütün halinde okuyucuyu tatmin eder.
Bonbon Palas apartmanının Bit Palas’a dönüştüğü, hepsi birbirinden zıt karakterlerin çok tanıdık geleceği enfes bir roman düşünün. O güzel romanın duygularımıza hitap eden cümlelerinden birkaçını derledik.
1. “Arkama yaslanıp, bir sigara yaktım. Nedense karıncalar yok bu akşam. Soluduğum duman havaya karışırken, aniden, kendiliğinden, küçük, bit kadar küçücük bir fikir geldi aklıma.”
2. “Bir insanı sevmek, gamhanesinde bir türlü huzura erememiş hikayeleri tomar tomar çıkartıp, birer birer temize çekmek demektir.”
3. “En kötü yaratığı arıyorsan, gözlere dikkat etmelisin. Gözlerine bakabildiklerin, gözlerinin içini göremediklerin kadar kötü değildir.”
4. “Hakikatten ne kadar uzaksa, yalandan da o kadar uzaktır saçmalık.”
5. “Şimdi önünde iki seçenek var. Ya atlayacaksın denize, dalgaları filan unutup, sen de bir katre olacaksın onun içinde…”
“…Ya da kıyıda oturup, bekleyeceksin. Dalgaların kıyıya vurup, parçalanmasını seyreyleyeceksin. O zaman da onlar birer katre olacak gözlerinin önünde. İki türlü yaşanır hayat eğer bir şeye benzeyecekse. Ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatını yok edeceksin kendinde.”
6. “Ne demeye sürdürüyordu bir olamadıklarıyla birlikte olmayı?”
7. “İnsanı kirleten ağzına giren değildir. Ağzından çıkandır insanı kirleten.”
8. “Gelenekçi kadınların temizlikleri, evin düzenini korumak adına yapılan bir faaliyet değil, düzenin ta kendisidir…”
“…Radikal kadınların temizlikleri, bir düzen sağlamak şöyle dursun, evlerinde hüküm süren düzensizliğin başlıca sebebidir.”
9. “Mesele de buydu zaten, bu aynılık…”
“…Çünkü yerleşmek üzere yeni, yepyeni bir yere gidip de, eski hayatının solgun çehresiyle karşılaşmak orada, hayal kırıklığı yaratır insanda.”
10. “Yaptıkları hazırlığın farkına bile varmayacak bir erkek için hazırlık yaptıklarının farkına bile varmamak, kadınlara has bir muammadır.”
11. “Bir insanın acısını yürekten paylaşabilmemiz için, bizimle aynı hakikati paylaşıyor olması gerekir öncelikle.”
12. “Ölüme bunca yakın olan yaşlılarla ölüme bunca uzak olan çocukların intiharları kadar kafa karıştırıcı bir şey yoktur.”
13. “Şu hayatta azalması gerektiğini öğrendiği an, inadına çoğalan bir şey varsa, o da evhamdır…”
“…Korkunun bile bir son merhalesi, doyma noktası vardır. Evhama gelince, o dipsiz bir kuyunun ağulu suyudur. Ne bir doz aşımı, ne de kendine özgü bir panzehiri vardır. Korkunun kaynağı ne kadar somut ve malum ise, bir o kadar soyut ve müphemdir evhamınki de. Bu yüzden insan, niçin korktuğunu zorlanmadan tespit edebildiği halde, tam olarak neden ötürü hep böyle evhamlı gezdiğini saptayamaz.”
14. “İki türlü yaşanır hayat, eğer bir şeye benzeyecekse. Ya kendini yok edeceksin hayatın içinde, ya da hayatı yok edeceksin kendinde.”
15. “Yalan, hakikati ters yüz eder. Saçmalık ise, yalanla hakikati ayırt edilemeyecek biçimde birbirine lehimler.”
16. “Çocukluklarının ne kadar olağanüstü bir güzellikte geçtiğinin daha çocukken bile farkında olanların onulmaz hastalığına yakalanmıştı;”
“…hayata çıtası yüksekte başlayanların hastalığına… Şimdi yaşadığı tüm güzellikler hep o çıtanın altında, tanıştığı tüm insanlarsa gölgesinde kalıyordu.”