Stefan Zweig’in en çok satanlarda yer alan nikayesi ‘Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat’ adlı hikayesi bizleri 83 sayfalık kadınların tutku ve arzularının spesifik çözümlemelerine götürüyor. Bir otelde başlayan hikaye daha sonra Zweig’in kısa hikayelerdeki akıcı anlatımıyla bir solukta bizleri etkisinde bırakmayı başarabiliyor.
1. “İnsanları yönetmek, düzene sokmak yerine onları anlamaktan daha büyük sevinç duyarım.”
2. “Kişinin kendini tanımaya başlaması aslında kendini savunmaya başlamasıdır ve bu, çoğu zaman beyhude bir savunmadır.
3. “Bir insan için bütün yaşamınızı bir kenara itiyorsunuz, o ise elinin tersiyle kayıtsızca kovduğu bir sinekten daha fazla değer vermiyor size.”
4. “Kendimden vazgeçmiştim, belli bir hedefi kalmayan her hayat bir hatadır.”
5. “Acı da korkak bir yan var ve yaşama isteğinin gücü karşısında geriler. Çünkü bedenimizin yaşama arzusu, ruhumuzun ölüme tutkusu karşısında ağır basar.”
6. “Minnettarlık, insanlarda bu duyguyu görmek çok enderdir ve özellikle en çok minnet duyan insanlar bu minnetlerini ifade edemezler.”
7. “Birbirimizden iki metre uzaklıkta nefes alıyorduk: Gözlerimi ona dikmiştim, fakat o beni fark etmemişti. Beni görmüyordu, hiç kimseyi görmüyordu.”
8. “Ama bir kadının hisleri ,kelimeler ve bilinç olmadan da her şeyin farkındadır.”
9. “Kibirle, şımarıkça, ruh, fikir, duygu dediğimiz, ıstırap dediğimiz şeylerin aslında ne kadar da zayıf, zavallı, acı veren şeyler olduğunu korkuyla hissediyorum.”
10. “Hakikatin yarım yamalak ortaya konması kıymetli değildir, kıymetli olan hakikatin bütünüdür.”