Macera bundan yaklaşık 25 yıl önce başlıyor. Kendi kızını henüz bebekken kaçıran, tam yirmi yıl boyunca herkesten saklayarak bir ülkeden öteki ülkeye göçebe hayat yaşayan ve bipolar spektrumda olduğu teşhisi konan anne, bunu neden yaptığını anlattı. Gelin birlikte bu sarsıcı hikâyeyi okuyalım…
Koşuşturma bundan tam yirmi yıl önce başladı…
Anne Dorothy Lee Barnett, 1994 yılında boşanınca bebeğinin velayetini kaybetti. Daha sonra kendi kızını kaçırdı ve asıl koşuşturmacası da bundan sonra başladı. Bir ülkeden başka bir ülkeye durmadan seyahat ederek çocuğu babasından ve diğer herkesten gizledi.
Anne, neden böyle bir şey yapıyor ve çocuğu babasından saklıyordu?
Dorothy Lee Barnett, bu konuyla ilgili CBS’yle bir röportaj yaptı. Röportajda tüm bunları neden yapmak durumunda kaldığını anlattı. Olay şöyle başlıyordu: Güney Carolina’daki bir mahkeme salonunda, çocuğun babası, Barnett’in akıl hastası olduğunu söylüyordu. Ve eğer annesinde olduğunu iddia ettiği bu ruhsal sıkıntıların belirtileri çocukta da görülürse, onu psikiyatrik tedavi altına alabileceğini söylüyordu.
“Ben yetişkin bir kadın olarak bile eğer akıl hastası olmadığımı kanıtlayamıyorsam, daha iki üç yaşlarındaki bir çocuk bunu nasıl kanıtlayabilirdi ki?” diye konuşan Barnett’a daha önce bipolar spektrumda olduğu teşhisi konmuştu ve bununla mücadele ediyordu.
Ve dünyanın pek çok ülkesinde devam edecek macera da başladı
Hastalığını kabul etmeyen ve bununla birlikte hasta olmadığına kimseyi ikna edemeyen Barnett, çareyi kendi çocuğunu kaçırmakta buldu. Tam yirmi yıl boyunca bu kaçırma eylemini sürdüren kadının bulunması o kadar imkânsızdı ki, artık işin içine FBI girmişti.
20 yıl boyunca dünyada neredeyse uğramadıkları ülke kalmadı. Almanya, Fransa, Malezya, Singapur, Güney Afrika ve Botswana… Kimsenin onları bulamaması için bir ülkeden başka bir ülkeye kaçtı. Yıllar boyunca bu şekilde göçebe bir hayat sürdü.
Sürekli yeni sahte kimlikler çıkardı
Barnett, yakalanma korkusuyla sürekli sahte kimlikler ve sahte belgeler çıkardı. Ve tabii sadece kendisi için değil, kızı için de bunu yaptı. Ortadan kaybolduğunda 11 aylık olan kızı Savanna’nın adı bile artık Samantha olmuştu. Barnett bu süreçte bir evlilik daha yapmıştı. Kızına bu adamın kendi babası olduğunu da inandırmıştı ancak bu evlilik de gün gelecek ve bitecekti.
Ve yolun sonu…
Barnett’in dört sene önce teslimiyetinden önceki son durağı Avustralya olmuştu. ABD’deki suçlamalarla yüzleşmek için geri döndüğünde, suçlu olduğunu kabul etti. Uluslararası çocuk kaçırma suçu ve iki pasaport sahtekârlığı nedeniyle 21 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mayıs 2015’te çıkan bir kararla ise şartlı tahliyeyle serbest bırakıldı.
Kaçırılma süreciyle ilgili ortaya çıkan detaylar
Anne Dorothy Lee Barnett’in tutuklanıp serbest kalmasının üzerinden yaklaşık 4 sene geçti. Bu “çocuk kaçırma olayı”nın ardından kızın babası olan Harris Todd, Charleston TV kanalına verdiği bir röportajda şunları söyledi:
“Onu bir daha görüp görmemem açıkçası hiç umurumda değil. Ama içimde ona beslediğim bir düşmanlık da yok. O benim çocuğumun annesi ve ne olursa olsun öyle de kalacak…”
Barnett’e teşhisi konan ruhsal rahatsızlık hakkında…
Evlendiklerinde Dorothy Lee Barnett bir kabin memuruydu. Kocası Harris Todd ise bir borsacıydı. Kısa bir evlilik yaşadılar. Evlilik sürecinde Harris, Barnett’in kontrol edilemez derecede asabi olduğunu ve “akıl hastası” olabileceğini düşünüyordu.
1999’da çocuğunun annesi tarafından kaçırılmasının dördüncü yılında yapılan bir röportajda Todd, Barnett’in bu durumunu şöyle anlatıyordu: “Fiziksel şiddet, bir sıkıntı. Zihinsel istikrarsızlık da başka bir sıkıntı. Kapıdan içeri girerken kafanıza bir çiçek saksısı yiyip yemeyeceğinizi asla bilemiyorsunuz. Öyle bir şey…”
Ayrılık sürecinde Todd, Barnett’in evinden çıkmasını istemişti ancak Barnett reddetti. Çiftin boşanma sürecinde gittikleri psikiyatr ise kadına bipolar spektrum teşhisi koydu.
Barnett, 7 aylık hamileyken boşanma davası açmıştı…
Barnett, yedi aylık hamileyken boşanma davası açtı. Todd ise bunu kendisine karşı bir “istismar” olarak nitelendirerek, bu durumun ve yaşadıklarının kendisinde TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) yarattığını söylemişti. Bunun üzerine de çocuğu kendisine almak için bir velayet davası başlattı.
Bu süreçte iki psikiyatrist, Barnett’in akıl hastalığı geçirmediğini ve reçete edilen ilaçların da gereksiz olduğunu söyledi. Barnett, mahkemeye bu belgelerle birlikte katıldı. Ancak yargıç yine de davayı babanın lehine sonuçlandırdı ve çocuğun babasında kalmasına karar verdi. Barnett’in çocuğu kaçırma planları da bunun üzerine başladı.
Bir TV programı kadına ilham vermiş
Amerika’da yayımlanan bir haber programı olan “60 Minutes”i izleyen Barnett, bu programda Los Angeles’ta bir sokaktan kolayca sahte belgeler çıkarılabildiğini öğrenmişti. İki sahte doğum belgesi almak için buraya gelen Barnett, daha sonra da Houston’a giderek taktığı bir perukla yeni bir ehliyet, kendisi ve kızı için de sahte kimlikler ve pasaportlar düzenletti.
Nisan 1994’te, annenin mahkemece çocukla vakit geçirilmesine izin verildiği bir sırada, Barnett, erkek kardeşinin de yardımıyla kızıyla birlikte havalimanına gitti. Küçük kızın geri götürülmesi gereken zamanda ise anne kız çoktan Paris’e varmıştı…
FBI ajanı Chris Quick, aramaların başladığı ilk zamanlarda bir haber dergisine verdiği demeçte “Ben Lee Barnett’in çocuğuna zarar vermiş olabileceğini düşünüyorum. Kaçakların çoğu ne yapacağını şaşırır, hata yaparlar çünkü terk ettiklerini düşündükleri hayatı aslında hiç terk edemezler. Barnett’in durumunda ise bu geçerli değil. Kendisi, buradaki hayatıyla tüm bağlarını koparmış” demişti.
Barnett, kaçtıktan bir sene sonra yeni bir evlilik yaptı
Barnett, kaçtıktan bir sene sonra, 1995 yılında Güney Afrika’da mühendislik jeolojisti Juan Geldenhuys’la evlendiğini ve ona her şeyi anlattığını söyledi. Çiftin bu evliliğinden bir de erkek çocuğu dünyaya geldi ve ardından çift Botswana’ya taşındı.
Kızı kaçırılınca babası yasa boğulmuştu
Baba Todd, kızının kaçırılmasından dolayı büyük bir üzüntü içindeydi. 1999’da verdiği bir röportajda “Barnett bunu kızım Savana’yı kurtarmak için değil, sırf beni incitmek, bana zarar vermek için yaptı” diyordu.
Barnett’in bu seyahati, nerede olduklarına dair sır verdiği bir arkadaşının bunu Todd’a söylemesiyle sona erdi. Barnett kolluk kuvvetlerinin kapıyı çalmalarından hemen sonra ikinci evliliğini de sonlandırdı.
Barnett’in yakalanmasından sonra…
Kolluk kuvvetleri Barnett’in yakalanmasından sonra kızıyla ilgili detayları öğrenebilmişti. Kız, annesinin akıl hastası olmadığını düşünerek şunları söyledi:
“Annem hakkında bana söylenen hiçbir karakteristik özellik doğru değildi. Hiçbir şey. Bipolar olduğunu söylediler. Yani bu benim için inanılmaz derecede şaşırtıcı bir şeydi. Ve bunlar bana söylendiğinde kabalaştım açıkçası ve sadece yüzlerine güldüm. Ne bileyim, güldüm işte. Ve onlara, asıl siz yanılıyorsunuz, dedim.”
Kız, olayların aslı ortaya çıkınca babasıyla tanıştı ve bir baba kız ilişkisine de sıcak bakıyor. Ancak ekliyor: “Hiçbir şey beni annemden ayıramaz.”
20 yıl sonra kızının babasıyla ilişkisini reddetme konusunda Barnett’e pişmanlık duyup duymadığı sorulduğunda Barnett, “Ne pişmanım ne de değilim.” diye yanıt veriyor. Ve ekliyor:
“Bende bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum. Yanlış hiçbir şey de yapmadım. İki tane inanılmaz derecede sağlıklı, zeki ve mutlu çocuk yetiştirdim. E, şimdi kim doğru, kim yanlış?”
Kaynak kanal: https://www.cbsnews.com
Kaynak kanal: https://abcnews4.com
Kaynak kanal: https://people.com