Bazen kısa bir anlığına olsa da dalıp gitmek tarihin tozlu sayfaları arasında kabak gibi parlamanıza neden olabilir. İşte tarihe mâl olan ve o tozlu sayfalara kazınan muntazam gaflar.
1. Ya o ara ay sonu bilançolarını çıkartıyodum, şey oldu falan
Henry Ford modern otomobil imparatorluğunu kurmak için gerekli olan krediyi istemek üzere bankaya girdiğinde müdür John efendi ketılda su kaynatmaktaydı. Elini kahve almak için dolabın üst kapağına atıp açma girişiminde bulunduğunda bir de ne görsündü? Evet, hiçbir şey. Hiçbir şey göremeyip hüzünlere gark olmuştu ve Ford da tam bu esnada otomobilin ne kadar da süpersonik bir şey olduğunu kendisine anlattıkça anlatmakta fakat karşılık alamamaktaydı…
2. Bi dakka bi dakka, şimdi her şey derken renkli televizyonu, faksı, bilgisayarı falan kastetmedim
Charles o sabah kan ter içinde uyanmış ve yatağında tavana bakarken öylece kalakalmıştı. Beyninin içinde “yaa üff şimdi kim daireye gidecek” düşünceleri dolanırken dilinin, damağının kuruduğunu ve artık ayılıp yola çıkması gerektiğini fark etti. Mutfağın yolunu tuttu, musluğu açtı, irkildi… Duyduğu ses hava ve hayal kırıklığı ile karışık guruldama sesiydi. Sular kesikti ve mutfak tezgahı üzerindeki boynu bükük kahve fincanı Charles’ı izlemekteydi. Koca Michigan’da 5 kiloluk şaşal söyleyebileceği bir sucu bile yoktu, daha nelerdi… İşte o günün ardından bir daha hiçbir şey Charles için aynı olmadı.
3. İyi, hoş diyosun da bi kere taş plağın sesi daha bi yoğun azizim
Bay Kelvin şatosunda üzerindeki röpdöşambırın ve soy ağacının kendisine verdiği yetki ile tüm asilzadeliğiyle gezmekte, ısı akışı ile ilgili hipotezlerini şöyle bi gözden geçirmekteydi. Diğer yandan da “bir şey eksik ama ne eksik, ne ne ne???” diye düşündüğü esnada bir aydınlanma yaşadı ve “hah buldum, müzik” nidası şatonun taş duvarları arasında yankılandı. Mozart’ın Requiem maxi single’ını pikabına takmadan önce yanında kahve iyi gider diye düşündü. Sonrasında kahve mahseninden kahve getirmesi için yardımcısı Beatrice’e ricada bulundu. Beatrice de eteklerinden tutup minimal reveransını yaptıktan sonra kapıdan çıktı fakat Mars’tan gelen dev bir hashtag tarafından kaçırılarak ufukta kayboldu…
4. Açıklamamın çarpıtıldığını düşünüyorum. Tam olarak böyle söylememişimdir
Daryik o akşam ofisten kahvesini bile içemeden aceleyle çıkmıştı. Eve gidip gelecek misafirleri için hazırlanacaktı. Twentieth Century binasından çıkar çıkmaz karşısında muhabirleri görünce şaşırdı. Ona televizyon hakkında görüşleri soruluyordu. Tüm iyi niyetiyle kısa kesmek için verdiği cevaptan sonra hiç bir şey onun için aynı olmadı.
5. Bizim çocuk bilgisayar diye tutturmuştu, çareyi böyle buldum
Bay Olson mutfağa gitti. Kahve için su kaynatmaya başladığı sırada çocuğu yanına geldi ve ondan bilgisayar istedi. İstedi. İstedi ve sürekli istedi. Olson bundan bunalıp kahvesini içemeden evden çıkmak zorunda kaldı ve işe giderken yolda buna bir çözüm getirmesi gerektiğini düşündü. Bu düşüncesi ona pahalıya patladı diyebiliriz.
6. Bir yandan devlet yönetip bir yandan icatları yorumlamak gerçekten kafa karıştırıcı olabilir. Anlayamazsınız
Güzel bir bahar günüydü. Rutherford Beyaz Saray bahçesinde biraz dolaştıktan sonra oval ofise doğru yöneldiğinde danışmanlarından biri yanına gelip ona telefondan bahsetmişti. “Yeni bir icat. İletişimi kolaylaştırabilir. Belki de her şey değişir.” Rutherford bu güzel bahar gününde bunları dinlemekten bunalmış şekilde iç çekmekteydi ama bitecek gibi değildi. Danışmanı ısrarla devam ediyordu. Sonunda dayanamayan ABD Başkanı, bir anlık dalgınlıkla tarihe geçecek o soruyu sordu…
7. Sınıf dolusu yaramaz çocukla uğraşıyorum çoğunu mezun ediyorum ve bir tanesi için söylediklerimle mi hatırlanıyorum?
Öğretmenler odasındaki ketıl bozulmuştu. Elinde kahve paketi ile kala kalan öğretmen son derse girip ardından veli toplantısına başlamıştı. Herkese tek tek yorum yaparken dalgınlığa yenik düşüyordu. Sıra Einstein’ın babasına geldiğinde öğretmenin dalgınlığı artık başka bir boyuta ulaşmıştı ve kendisini de bambaşka boyutlara ulaştıracak, ketılın bozulmasına sövdürecek bir cümle kurmaya sevketmişti…
8. Hem ağlarım hem gülerim. Kendim ettim kendim buldum. Hem söyledim hem tersini yaptım
Orville o sabah bunaltıcı düşlerinden uyandığında kendini devcileyin bir kahvesi kalmamış insana dönüşmüş olarak buldu. Evet gerrçekten kahve almayı unutmuştu. Üzerinde ki dalgınlığı atamadan kardeşine mektup yazmaya koyuldu. Yüzlerce denemeden sonra hala uçağı havalandırmayı başaramamıştı. Olacak gibi değildi. Ve işte bütün bu olumsuzlukların üstüne kardeşine o cümleyi yazdı… Kendisini tarihe bir şekilde yazacak o unutulmaz sözü..
9. Bakın bazen hepimiz yoğun günler geçiririz. Üstüme çok gelindiği için böyle bir çıkış yaptım
Henry ofise gelip toplantı için hazırlanmıştı. İş arkadaşları geldiğinde gündemleri tabii ki sesli filmdi. Henry diyafona basıp “Bana bir kahve, lütfen.” dedi. Ama karşıdan bir ses yoktu. Görevli yerinde değildi. Kaderini kabullenip toplantıya dönen Henry iş arkadaşlarının sürekli sesli film konusunda ısrar etmelerini dinleyip sıkılıyordu. Dalgın dalgın bakınırken sözün bir anda ona geldiğini, herkesin bir şey söylemesini beklediğini fark etti ve gerçekten konuşulacak bir şey söyledi…
10. Tarzları sonradan oturdu onların, siz tabii bilmiyosunuz
Decca Records her zamanki gibi o gün yine genç yeteneklerle dolup taşıyordu. Yönetici vasat şeyler dinlemekten bıkıp dalgınlaşmıştı. Kahve içip kendine gelmek için çıkacağı sırada Beatles geldi. Bu gençler çok iddialıydılar. Şans verilmesini istediler ve kendilerini dinlettiler. Tabii o sırada kafası başka yerde olan ve bi an önce çıkmak isteyen yönetici klişe bir kaç cümleyle onları başından savdu. Başına konacak olan talih kuşuna kışt dedi yani…
11. Ben server olarak çok yoğun olduğu için ara ara çökmeler olabilir demek istemiştim
Robert sabahlara kadar çalışıp yeni bir şeyler yapmak istiyordu ve yaptı da. İnterneti icat edenlerden biri oldu. Ancak o sabahlara kadar çalışmalı geceler kahvesiz geçmiyordu. İcadı tanıtıldıktan sonra bu büyük buluşla ilgili görüşlerini her yer ayrı ayrı merak ediyordu. Yine sabahladığı bir gün röportaj yapmaya gelen gazetecilerden fırsat bulup kahve içemedi. Bütün gün ve gecenin dalgınlığıyla son gazeteciyle söyleşirken o talihsiz açıklamayı yaptı…
Bir anlık dalgınlık tarihte bu gaflara mâl oldu, aman siz siz olun; #bidaldım demeyin…
Yoksa kendinizi Amazon Düğün salonunda eşin, dostun saadetini paylaşmak yerine vahşi yağmur ormanlarındaki kabilelerle damat halayı oynarken bulabilirsiniz. Siz iyisi mi bi’ NESCAFÉ içip, şuradan kendinize gelin.