Beyin yüzyıllardır sırrı asla tam olarak çözülemeyen fenomenlerden biri. Ne kadarını kullanıyoruz, kullanabiliyoruz, beynimizi kullanarak yapabileceklerimizin sınırı nedir ya da bir sınırı var mıdır? Beynin halihazırda olduğu durum bile yeterince karmaşıkken onun hasar almış hali olayları bambaşka yerlere taşıyor.
Mutlaka duymuşuzdur geçirdiği kazadan sonra, çarpmadan, tökezlemeden, şimşek çarpmasından sonra hayatı değişen insanları. İşte bugünkü konumuz beyninde hasar oluştuktan sonra aniden ‘dahi’ olma yoluna giden kişiler.
Yorgunluk ve sıkılmanın yaratıcılığa etkisi
Nereden geliyor bu yaratıcılık? Nasıl daha yaratıcı olunur sorusu uzunca bir süredir düşünülen konular arasında. Bilim insanları gerekli açıklamayı yaptı ve yorgunluk veya sıkılma gibi birçok etkenin yaratıcılığın gelişmesine neden olabileceğini söyledi. Yani neden yeteri kadar yaratıcı olmadığınızı düşünüyorsanız belki de kendinize yeterince sıkılıp sıkılmadığınız sorusunu sormalısınız.
Ani savant sendromu her şeyi tersine çevirebiliyor
Yaratıcılığın, beyinde başladığı ve buranın hasar almasıyla körelebileceği düşünülüyordu. Ancak ani savant sendromu denilen durumda tam tersi gerçekleşebiliyor. Şimdiye kadar 25 kişide görülen sendrom beyin hasarının ardından kişide olağanüstü beceriler geliştiriyor.
1. Ortopedi cerrahı Tony Cicoria birden piyanist oluveriyor
1994 yılında New York’ta ortopedi cerrahı Tony Cicoria’yı yıldırım çarpıyor, hem de tam kafasından. Cicoria yıldırım sonrası bir uyanıyor ve içindeki şiddetli piyano çalma isteğine kapılıyor. Önce başkalarının bestelerini çalan ortopedi cerrahı sonraları zihnindeki melodileri parmaklarına döküp kendi bestelerini yapıyor. Şu an ortopedist olmanın yanında piyanist ve besteci olarak devam ediyor hayatına.
2. Masör Jon Sarkin eline fırçasını alıp ressam oluyor
Masör Jon Sarkin inen inme sonucu resim yapmaya başlıyor. Eserleri şimdiye dek New York Times gazetesinde, müzik albümlerinde ve bir kitapta yer aldı. Resimlerin her biri 10.000 dolara satılıyor.
3. Kafasını Pi’ye takan Jason Padgett
Yaratıcılık konusundaki en net örneği Jason Padgett’te görüyoruz. Padgett 2002 yılında barda saldırıya uğruyor ve sonrasında okulu bırakıyor. Önceleri partilerden çıkmayan, kızların peşinde koşan biriyken aniden matematiğe ilgi duyup formüllerin resmini yapmaya başlıyor. Kafasını pi’ye takan geometrik şekil avcısı, saldırıdan sonra; ‘Her şey tuhaf görünüyordu. Verdikleri ağrı kesici ilaçlardan sandım önce. Ama ertesi gün uyanıp musluğu açtığımda akan su teğet çizgiler halinde görünüyordu.’ diyor. Ve hayatını saldırıdan öncesi – sonrası diye ayırdığını ekliyor.
Peki bunun sebebi ne olabilir?
Konuyla ilgili görüşler ikiye ayrılıyor. Birincisi, darbenin etkisi LSD etkisine benzetiliyor. Başta LSD olmak üzere halüsinasyon görmeye neden olan uyuşturucuların beyindeki mutluluk hormonu (serotonin) seviyesini artırarak yaratıcılığı güçlendirdiği düşünülüyor. Yani beyinde birden fazla kısım aynı anda harekete geçip duyular birbirine giriyor ve ta daaa: ‘sinestezi’.
4. Pazartesi günlerini açık mavi algılayan Geoffrey Rush
Tabii çok çok düşük olsa da bu durum uyuşturucu almadan gerçekleşebiliyor. İnsanlığın yüzde 5’i bu sinestezi halini yaşıyor. Bunlardan en bilindik olanı tıpkı Geoffrey Rush’ın başına geldiği gibi yazı birimi ve renklerin birbirine karışma durumu. Mesela aktör Geoffrey Rush Pazartesi günlerini açık mavi algıladığını söylüyor.
Yeni bağlantılar kuruluyor
Çok Duyulu Araştırma Laboratuvarı’ndan nörolog Berit Brogaard şöyle açıklıyor; beyin hasar aldığında ölü ve ölmekte olan hücrelerden etraftaki dokulara serotonin hormonu sızar. Bu durum fiziksel olarak beynin farklı bölgeleri arasında tıpkı LSD gibi yeni bağlantılar kurulmasını teşvik eder. Zihinsel olarak ise kişi bağlantısız şeyler arasında bağlantı kurmaya başlar. Brogaard sonunda eklemeden edemiyor: ‘Beyinde daha önce olmayan bağlantıların fiziksel olarak oluştuğunu gördük.’
5. Bunadıktan sonra ressam olan ‘5 no.lu Hasta’
1998’de bir grup nörolog bunama yaşayan beş hastalarının aniden gelişen resim yeteneğini fark ediyorlar. Frontal ve temporal demans yani beynin sadece belli bölümleri etkilenen bu hastalarda yaratıcılık kısmı etkilenmezken dil ve sosyal beceri kısımları hasar görüyordu. ‘5 no.lu Hasta’ kod adlı 53 yaşındaki kişi önceleri hiç aklından geçmezken resim kursuna yazılıyor. Bu olaylar tam da demans hastalığının yani bunamanın başladığı döneme takbül ediyor. Kısa süre sonra huzursuz ve farklı davranmaya başlayan hastada konuşma sorunu ortaya çıktı. Hatta ilginç şekilde yolda para arama gibi takıntılı davranışlara başladı. Bu hastalık ilerlerken resim yeteneği ilerleyen 5 no.lu Hasta çocukluk dönemindeki binaları resmetmeye başladı.
Sağ yarım küre mi, sol yarım küre mi?
Üç boyutlu beyin taramasında beş hastanın dördünde beynin sol yarıküresinde lezyonlar oluştuğu görülüyor. Sağ yarısı yaratıcılıkla sol yarısı ise mantık ve dil becerileriyle ilişkilendirilen beyinde, sol taraf daha baskın durumdadır. Brogaard’ın ‘Marjinal, orijinal veya yaratıcı düşünmeyi bastırma eğilimindedir; çünkü sağlıklı karar verme ve normal bir yaşam sürme açısından gereklidir bu.’ açıklaması üzerine çeşitli teori geliştiriliyor. Bu hastalarda beynin sol yarıküresi giderek hasar gördüğünden sağ yarıküre gelişip serpilme olanağı buluyor. Teoriyi destekleyen diğer araştırmalardan birinde sağlıklı deneklerin sol yarıküresi kısa süreli pasif hale getirilip sağ yarıküre biraz daha aktifleştirildiğinde yaratıcı becerilerin geliştiği görülüyor.
6. Einstein, Newton, Mozart, Darwin ve Michelangelo
Onda birinde ‘savant sendromu’ olduğu düşünülen otizmli kişilerde yaratıcılık yönünün güçlü olduğu biliniyor. Hatta Einstein, Newton, Mozart, Darwin ve Michelangelo gibi bazı dahilerin otizm spektrumunda yer aldığı söylenenler arasında. Bir teoriye göre; çocukluk döneminde beynin sol yarıküresinde düşük düzeyde serotonin hormonu salgılanmasının bu bölgenin gerektiği şekilde gelişmesini engelleyip otizme yol açtığı düşünülüyor. Ani savant sendromundaki gibi bunda da beynin sağ yarısı aktifleşiyor. Bu arada ani savant sendromlu kişilerin birçoğunda saplantılı davranış bozukluğu, sosyal ilişki sorunları ve bir şeye fazla ilgi gibi otizm semptomları görülüyor.
Jon Sarkin: ‘Resim yapmayı seviyorum gibi bir duygu değil, sanki resim yapmam gerekiyor gibi hissediyorum.’
Kaynak: 1