Bertha Von Suttner, bugün tüm dünyaca bilinen Nobel Barış Ödülü’ne dair bilinmesi gereken bir isim. Yalnızca bu ödülü kazanan ilk kadın olmasıyla ilgili değil bu. Avusturyalı yazar, birbiri ardına pek çok maceranın da başrolü. Yazdığı meşhur savaş karşıtı romanından, çalkantılı aşk hayatından, Nobel’in kurucusu Alfred Nobel’le olan ilişkisinden, barışın tesisi için giriştiği mücadelelerden bir pencere açacağız.
1. İlk yıllar
Bertha Von Suttner, 9 Haziran 1843’te o gün Bohemya Krallığı, bugünse Çek Cumhuriyeti olarak bilinen bölgede, Prag’da dünyaya gelir. Varlıklı, aristokrat bir aile geçmişi olan Suttner’in babası bir Avusturya – Macaristan Mareşali, annesi zengin bir aileden gelen soylu bir kadındır. Aristokrasinin gerektirdiği dönem koşullarına göre yetiştirilen Suttner yeni diller öğrenmek, sanat bilgisini derinleştirmek açısından nitelikli bir eğitim alır.
2. Bertha Von Suttner ve müzik sevgisi
Çocukluğundan itibaren müziğe özel bir eğilimi olan Bertha Von Suttner, operaya ayrıca tutkundur. Doğup büyüdüğü dönem ve coğrafya da aslında ona sanatla ilgilenmesi için oldukça imkân tanıyabilecek bir kapasiteye sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’nın öncesinde ve hatta biraz sonrasına kadar da Viyana, Paris gibi kentlerin sanatla iç içeliği bilinir. Çocukluğunda müzikle ilgilenen ve coğrafî şansı da olan Suttner’in operacı olma hayalleri buna rağmen gerçekleşmez.
3. Engellenen aşk hayatı
Avusturyalı yazar öğrendiklerini, bildiklerini çevresine aktarmayı seven, hatta bunu kendine görev edinen bir karaktere sahiptir. Bu açıdan, özellikle iyi öğretmenlerin sahip olduğu bu nitelik Suttner’de de olduğundan belki bu nedenle mürebbiye olmaya karar verir. Kendi çağında kadınların zaten başka bir iş yapmasının da pek mümkün olmaması bir diğer nedendir. Avusturyalı Baron Von Suttner’in dört kızına mürebbiyelik yapmaya başlar ve ailenin evine taşınır. Burada, kalbini vereceği Arthur Gundaccar’la tanışır ve ona aşık olur. Fakat Arthur’dan büyük olduğu gerekçesiyle aile bu ilişkiye mani olur.
4. Paris ve Alfred Nobel zamanı
İşinden ve engellenmese belki de müstakbel eşinden ayrılmak zorunda kalan Bertha Von Suttner soluğu Paris’te alır. Buraya yeni bir iş bulma ümidiyle gelen yazarın gördüğü bir gazete ilanıyla tüm hayatı farklı şekillenecektir: İlanı veren kişi, Nobel’in kurucusu, kimyager Alfred Nobel’den başkası değildir ve kendi işlerine yardımcı olması maksadıyla bir asistan aramaktadır. Bertha Von Suttner, Nobel’in yanında yalnızca sekiz gün çalışır ve arkasında bir mektup bırakıp, sevdiceğine, Arthur’a döner.
5. Aileden gizli evlilik macerası
Suttner, Paris’te görece rahat bir yaşamdan vazgeçmesi ve engellerle dolu bir serüvene atılmasına dair şunları aktarır: ‘’Çok değerli pırlanta bir haçım vardı. Onu bozdurmaya gittim. Aldığım parayla otel faturasını ödedim, bir sonraki Viyana ekspresine bilet aldım ve bir miktar da naktim kaldı. Dayanılmaz bir baskı altında, rüyadaymışım gibi hareket ediyordum. Delilik olduğunun farkındaydım, belki de bir mutluluktan kaçıp bir mutsuzluğun kollarına atıyordum kendimi. Tüm bunlar bilincimde şimşek gibi çakıyordu, fakat yapamıyordum, başka türlü davranamıyordum…’’ Nobel’in yanından sessiz sedasız ve aniden gitse de, daha sonra iki yakın arkadaş olurlar. Arthur’la olan evliliklerindense ailelerin haberi yoktur ve ikili 10 yıl kadar Kafkasya’da yaşar.
6. Savaş karşıtlığına doğru
Bertha Von Suttner, henüz bekar, genç bir kızken savaşın kötü ama zaruri bir durum olduğunu düşünür. Bu fikrinin değişmesi içinse biraz daha zamana ihtiyaç vardır. Anavatanlarından ve ailelerinden uzakta yaşayan Arthur – Suttner çifti, yine de mutludur. Bu zaman diliminde geçimlerini özellikle yazarlıkla sağlayan ikili savaşlara da tanıklık eder. Kafkasya’daki evlilik yıllarında, 1877 – 78 Osmanlı – Rus savaşına şahit olur. 1885’te aileleriyle barışan ikili, Güney Avusturya’daki Harmannsdorf çitliğine yerleşerek topraklarına geri dönmenin mutluluğunu yaşar. Gelgelelim, Suttner’in kendisini barışa adayacağı o kişisel yolu da oluşmaya başlar. Zira 1859, 1864, 1866 ve 1870’te dört ayrı savaş görür. 1886 – 87 kışını Paris’te geçiren ikili burada yazar, hukukçu, siyasetçilerle bir araya gelir ve yeni bir savaşın kapıda olup olmadığını tartışır.
7. Barışın romanı
Paris’teki bu toplantıları sırasında Suttner’e 1880’den bu yana Londra’da bir barış hareketinin olduğu, bu hareketin uluslararası sahada barışı tesis etmeyi amaçladığı söylenir. Kendini inşa etme sürecinde barışı önceleyen Bertha Von Suttner için şimdi toplumsal boyutta da harekete geçme vaktidir. Böylelikle, dünyaca ünlü ‘’Die Waffen Nieder!’’ (Silahları Bırakın!) romanını yazar. Üç – beş senelik aralıklarla dört savaş yaşayan o günün dünyasında bu roman büyük yankı uyandırır. Yazarın, akademisyen titizliğiyle araştırmalar yaparak yazdığı eser, daha sonra 12 dile çevrilir.
8. Barış bakanı
Romanına Tolstoy gibi büyük isimlerce gelen övgülerin yanı sıra, kendisiyle alay edenler, onun barış talebini küçük görenler de olur. Ancak bu karalamalar Suttner’i bu çabasından döndürecek şeyler değildir. 1891’de Viyana’da Barış Derneği’nin Avusturya kolunu kurar ve ilk döneminde de başkanlığını yapar. İsviçre’nin Bern kentinde de ‘’Bern Barış Bürosu’’nun kurulması için çalışmalar başlatan yazar 1892’de Berlin’de de Barış Derneği kurar.
9. Barış konferansına katılan tek kadın: Bertha Von Suttner
İsminde ‘’barış’’ın geçtiği, uzlaşmayı önceleyen bir konferansta kadınların olmaması bu amacın yetersizliğini zaten gözler önüne serer. Her ne kadar o dönemde hala kadının toplumsal yapıdaki yeri ikinci planda kalsa da Suttner, bunu aşabilen yegâne kadınlardan biri olur. 1899’da Lahey Barış Konferansı’na katılan tek kadın olur. Bu anlamda aslında Suttner iki mücadelenin simgesi haline de gelmiş olur: Savaş karşıtlığı ve kadınların eşitlik mücadelesi.
10. İnsanca politika
Kadınların eşitliği bağlamında, oy hakkı üzerine de şunları söyler: ‘’İşçi kadınlar Viyana’da kadınların oy hakkı için dev bir gösteri düzenlediler. Binlercesi, büyük bir düzen ve sessizlik içinde caddelerden geçtiler. Gartenbau salonunda konuşma yaptılar. Bu arada Adelheid Popp da şunları söyledi: ‘Aynı zamanda cinayetlere, kardeşin kardeşi vurduğu savaşlar için milyonların harcanmasına karşı da savaş vermek istiyoruz. Ölümcül silahlanmanın son bulmasını ve bu milyonların halkın ihtiyaçları için harcanmasını istiyoruz!’ Kadınca politika mı? Hayır: İnsanca politika!’’
11. Nobel Barış Ödülü’ne önayak olması
Açılışta, Nobel Barış Ödülü’nü alan ilk kadın olduğunu ama bu ödüle dair tek vasfının bu olmadığını belirtmiştik. Kısaca bahsetmek gerekirse; Alfred Nobel, dinamiti icat eder ve bu icadı sayesinde tüneller, barajlar daha çabuk inşa edilebilmeye başlar. İnşaat, ulaşım gibi alanlarda yeni bir dönem başlar. Alfred Nobel de bundan memnundur. 1888’de erkek kardeşi öldüğünde ise Alfred Nobel’in öldüğü sanılır ‘’Ölüm taciri öldü!’’ gibi gazete manşetleri atılır. Bunu gören Nobel, şaşkınlıkla üzüntü içerisindedir ve bu kanıyı değiştirmek için Nobel Ödülleri’ni kurar. Tıp, fizik, kimya, edebiyat ve barış alanlarında verilen Nobel’in barış alanında da açılmasına vesilen olan şey hem Nobel’in hakkında çıkan bu haberlerdir hem de bir süre onun yanında çalışan ve sonra da onun dostu olan Suttner’dir.
12. Sona doğru
Bertha Von Suttner, barışın ve silahsızlanmanın sembol isimlerinden biri olarak hayatının sonlarına gelir. Yakalandığı ağır bir hastalık nedeniyle 21 Haziran 1914’te, Birinci Dünya Savaşı’na çok az kala Viyana’da hayatını kaybeder. O dönem bir başka barış savunucusu, Alman Barış Hareketi’nin kurucularından Alfred Hermann Fried’e göre Suttner’in son sözleri şöyledir: “Silahları bırakın! Bunu herkese söyleyin… herkese…”