Bir kişi düşünün; herkes onu hem çok iyi tanıyor, hem de hiç tanımıyor. Kimse hayran olduğu kişinin aslında o olduğunu bilmiyor. Sokağa adım attı mı kameralar etrafını sarmıyor, imzasını almak için kişiler sıraya girmiyor. Ama aslında çok seviliyor. İşte böyle farklı bir hayatı yaşamış olan kişidir Belkıs Özener.
Sanıyoruz ki, en çok “Sevemedim Karagözlüm” şarkısı ile sevildi kendisi. Sesi, duygulu okuyuşu, kimselere benzemeyen tınısı ile bizleri mest etti. Ama ne yazık ki bizler senelerce onu tanıyamadık, çoğumuz adını bile bilmedik. Ne mutlu ki, aradan çok uzun yıllar geçse de, en sonunda hak ettiği sevgiyi ve ilgiyi görebildi.
Yeşilçam için verdiği tüm emeklere teşekkür ettiğimiz Belkıs Özener’in hayatını ve anılarını anlattığımız, gönüllerinizde ve kulaklarınızda sepia filtresi rüzgârları estirecek listemizde sanatçının kendi sözlerine de bol bol yer verdik, sandıktan çıkan tozlu hatıraları onun anlatımıyla okumayı arzu edersiniz diye.
1. 1940 senesinin İzmir’inde, dünya üzerinde gelmiş geçmiş en güzel seslerden birinin sahibi dünyaya geldi, Belkıs Özyenginer adı ile, iki katlı ahşap cumbalı bir evin içerisinde
Babası Erzincanlı yol müteahhidi Mehmet bey, annesi güzeller güzeli Yugoslav göçmeni Fatma hanım… Belkıs’ın ondan 6 yaş büyük Belma isminde bir ablası vardı. Ama bir de Gönül isminde, ondan 3.5 yaş büyük bir ablası vardı ki; biz onu seneler sonra Gönül Yazar ismi ile tanıyacaktık.
2. Bu üç kardeşin hayatı anne ile babalarının ayrılması ile değişti
Belma annesine, Gönül babasına verildi. Ya Belkıs? İki teyze arasında mekik dokudu… Teyzesini yıllarca annesi bildi. Fakat ilkokul çağındayken bir komşudan duydu ki; annesi bildiği kadın, aslında teyzesiydi. O günden sonra bir kolunu annem, bir kolunu babam diye öperek uyuduğu söylenir gecelerce. Kardeşleriyle ise bayramdan bayrama bir araya geldiğinde mutluluğu hissedebildi.
3. Ablası Gönül Yazar’ın evliliği ile beraber Ankara günleri başladığında 12-13 yaşlarındaydı ve burada iken yolunu üzerine çizeceği sanat dalı olan müzikle tanıştı
Gönül evlilik yapabilmek için yaşını büyütmüştü ve Belkıs da, kendi tabiri ile, ablası ile eniştesinin yanına sığındı, Ankara’ya yerleşti. Onlarla beraber radyo stüdyosuna gidip gelirken kendini müziğin tutkusuna kapılmış buldu. Bizi de o tutkuya sürükleyecekti yıllar sonra… Ankara günleri beklenmedik bir gelişme ile son buldu: Ablası boşandı.
4. Gönül Yazar’ın boşanması ile iki kardeş İstanbul günlerine merhaba dediler ve onlar için Madam Anna’nın evinde yepyeni bir hayat başladı
Belkıs Özener o günleri şöyle anlatıyor: “Tek göz bir odaya yerleştik. Ankara’daki yaşam standartlarından sonra buraya alışmakta zorlandık ama yapacak bir şey yoktu. Sıkıntılı bir süreçten geçiyorduk. Derken Gönül Ablam biraz isim yapmaya, popüler olmaya başladı. Tabi bunun kaçınılmaz sonucu olarak da hem ortamımız hem de yaşadığımız yer değişti. Madam Anna’nın evine veda edip Tokatlıyan Oteli’ne taşındık. Burası o yıllar da öyle ünlüydü ki, orada geçirdiğim ilk gecenin sabahında, ‘burası neresi, yoksa rüyada mıyım?’ diye kendi kendimi çimdiklediğimi hatırlıyorum.”
5. Gönül Yazar, Belkıs Özener’in sahneye çıkmasına bir süre izin vermedi fakat nihayetinde Tepebaşı Gazinosu’nun duvarlarında daha 15 yaşındaki bir kız çocuğunun sesi yankılandı
Belkıs Özener dönemin üstatlarından müzikal eğitimler almaya başlamış, kendini bu konusunda geliştirmişti ama ablası izin vermediği için sahneye bir türlü çıkamamıştı. Çok ısrar etti ve sonunda tavrı sonuç verdi. O gün bir yıldız parladı ve hâlâ hiç sönmedi.
1955 senesinde katıldığı müzik yarışmasında da birinci oldu. Herkes onu ileride çok tanınacak, plakları çok satacak biri olarak görüyordu ama o bambaşka bir hayatı tercih edecekti.
6. Günlük 2.5 lira kazandığı gazinodan, 16 yaşında iken tanıştığı Rauf beyle evlenerek ayrıldı ve yıllardır hasretini çektiği aile hayatını kurdu
“Bir anlamda hayatımın dönüm noktasıydı Tepe Gazinosu’nda çalışmak. Çünkü çocuklarımın babası Rauf Köksalan Beyefendi ile yolumuz burada kesişti.” (Belkıs Özener)
O tarihten sonra -kendi söylemiyle- evinin kadını olmaya karar verdi. Geçmişte yaşadıklarından dolayı, bir çocuk için annesinin onun yanında olmasının öneminin en çok kendisi farkındaydı ve bu nedenle sahne hayatının temposuna sıcak bakmadı. Ama ne mutlu ki, bizi sesinden mahrum bırakmadı.
7. Türkân Şoray’ın seslendirmesini yapan Sevim Şengül rahatsızlandığında Belkıs Özener’e apar topar bir teklif yapıldı ve Yeşilçam şarkılarında en güzel dönem başlamış oldu
1967 senesinin bir filminde, küçük ve karanlık dublör odasına Belkıs Özener tarafından ilk adım atıldı.
8. Kulaklarımız onu çok iyi tanıyor: Türkân Şoray, Hülya Koçyiğit, Belgin Doruk, Filiz Akın gibi isimlere 300 kadar filmde şarkı seslendirmesi yaptı
Belkıs Özener en az sesi kadar mütevaziliği konusunda da bizleri kendine hayran bırakan bir isim. Hep geri planda olmaktan rahatsızlık duyup duymadığı sorulduğunda şu cevabı veriyor ve ayrıca dönemin zor şartlarını da dile getirmiş oluyor: “Gençliğimin en güzel yılları o karanlık odalarda müthiş bir özveri ile şarkı dublajı yaparak geçti. Hiçbir zaman sesimi verdiğim oyuncunun önüne geçmeyi düşünmedim. Benim işim oyuncunun ruhuna ruh katmayı ve geride durmayı gerektiriyor. Bu nedenle ön planda olan daima oyuncudur. Bunu hiçbir zaman dert edinmedim. Jenerikte benim ismim yazıyor mu yazmıyor mu diye sorma şansım bile yoktu. Zamanla yarışarak çok az paralara yaptık o işleri. İnanın zaman yokluğundan bazen öğle yemeklerini kaşar peynir, helva ekmekle geçiştiriyorduk.”
9. Sevemedim Karagözlüm, Nasıl Geçti Habersiz, Adını Anmayacağım, Boş Çerçeve, Kulakların Çınlasın, Karakolda Ayna Var, Damarımda Kanımsın, İçin İçin Yanıyor ve daha nicesi… Hepsi onun sesi
https://www.youtube.com/watch?v=FD9Bab8r1-I
Daha ismini duyar duymaz şarkılar zihnimizde mırıldanmaya başlanıyorsa, bu, Belkıs Özener’in başarısından elbet. Hatta biraz daha devam edelim şarkılarını saymaya: Azize, Fosforlu Cevriye, Gözüm Sende, Hayat Sevince Güzel, Dudaklarında Arzu, Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim, Tamba Tumba, Gümüş Gerdanlık, Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak, Oyun Bitti…
10. “Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak” filmi ile Yeşilçam’a beklenmedik veda: “Bu tarz filmler aile yaşamıma uygun değildi ve bir daha kimseye sesimi vermedim”
Yine Beyoğlu Stüdyosu’na adım attığı bir gün eline bir şarkı tutuşturuldu. “Civciv Çıkacak Kuş Çıkacak” adlı bu şarkı, söylemeye alışkın olduğu bir tarz değildi. Filmin afişini de görünce içinde bir kuşku oluşmuş, üzerinden terler boşalarak şarkısını okuyarak kendini stüdyodan dışarı, İstiklal Caddesi’ne atmıştı. İçindeki kuşku doğru çıktı. Çünkü film, aile yaşamına ters bulduğunu dile getirdiği müstehcen filmlerden biriydi. Zaten o dönem Yeşilçam filmleri gözden düşmeye, oyuncular da birer birer gazinoya dökülmeye başlamıştı. Hatta Hülya Koçyiğit bunun üzerine “Biz Belkıs hanım sayesinde şarkıcılık yapabildik.” demişti.
11. Bu vedadan sonra bir süre eşinin hastalığı ile ilgilenmiş; onu da kaybedince, emekli maaşına zam gelmesini bekleyen sıradan ve unutulan bir insan olmuştu
https://www.youtube.com/watch?v=g1BbLEIFqP8
“Birkaç yıl eşimin bakımı ile ilgilendim. Ancak bu savaşı kazanamadık ve onu kaybettik. İnsan sevdiği birini kaybedince anlıyor her şeyin ne kadar manasız olduğunu. Her şeyden elimi ayağımı çektim ve bir anlamda siyah beyaz bir hayatı sürüklemeye başladım peşim sıra. Unutulmuşluğa da biraz tepkiliydim aslında. Kırgınlık vardı, hüzün vardı, vazgeçmişlik vardı.” (Belkıs Özener)
Haklı bir burukluk içerisindeydi. Ayrıca eşinin ölümü onu çok sarsmış, 40 yaşında dul kalmıştı. Yıllar sonra bir imza gününde kendi sesinden “Boş Çerçeve” şarkısını duyduğunda “Ah bu şarkı beni mahvetmiştir canlarım” deyip, şarkının kendisine ölen eşini hatırlattığını söylediğini yazmış bir ekşi sözlük yazarı. Ve devam etmiş: “Kadın, memlekette âşık olmanın adıdır.”
12. Seslendirdiği tüm şarkılar hâlâ bile dillerimize pelesenk olmuş bu isim, bir ödüle dahi layık görülmemişti; fakat 40 yıl sonra gelen bir haberle hayatı değişti
2003 yılında Murat Meriç’in “Kırkbeşlik” programındaki “Yeşilçam’da Şarkılı Filmler” bölümüne konuk olarak yıllar sonra tekrar hatırlandı Belkıs Özener. Onu ekranda gören, adını duyan birçok kişi aslında onu ne kadar iyi tanıdıklarını hiç bilmiyorlardı. Ve nihayet 2004 yılında “Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali”nde ilk kez bir dublaj sanatçısı olan Belkıs Özener’e onur ödülü verildi. Sahneye “İşte beyazperdenin gizli kahramanı” diye anons edildiğinde ayakları yerden kesilmişti. Ablasının popülaritesinin aksine kendisi çiçekleri ve ödülleri ile mütevazi bir yaşam sürerek mutlu olduğunu söylüyor.
13. Güzel haberlerin ardı arkası kesilmiyordu
Çalan telefondaki ses, Belkıs Özener’in en büyük hayalini gerçekleştireceğini söyledi: Üzerinde adının yazılı olduğu bir albüm! Arayan kişi Kalan Müzik’in sahibi Hasan Saltık’ın eşi Nilüfer Saltık idi. 9 senedir kendisine ulaşmaya çalıştıklarını söyledi. Belkıs Özener’e ait bir albüm çıkartmak istiyorlardı. Yeşilçam’ın başarılı ses teknisyenlerinden Necip Sarıcıoğlu’nun geniş arşivi döküldü ortaya bu haber üzerine. Öyle özenle saklamıştı ki o kayıtları… Belkıs Özener’in seslendirdiği 300 kadar filmden 25 tanesi seçildi ve 2006 yılında “Sahibinin Sesinden Yeşilçam Şarkıları” adıyla yayınlandı. Dopdolu, mis gibi 75 dakika geçirmek isteyenler için birebir.
14. Yıllarca filmlerde ön planda olan ve Belkıs Özener’in sesi ile şarkılarına hayat verdiği Yeşilçam sanatçılarının bu duruma tepkisi çok güzel oldu; biri hariç…
“Bakırköy’ de bir konser verdim, hemen CD çıkar çıkmaz Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın sahneye telefonla bağlanıp beni tebrik ettiler. Filiz Akın çok zarifti. Biliyorsunuz kendisi rahatsız. Ondan daha fazlasını da bekleyemezdim doğrusu. İçlerinde en kral, en mertleri de Fatma Girik’tir. Hepsini severim ama Fatma’nın yeri ayrı, o çok vefalıdır.”
En farklı tepki ise Türkân Şoray’dan gelmiş.
15. En çok Türkân Şoray’ı seslendirdiğinden olsa gerek, sesini ne zaman duysak Türkân Şoray geliyor gözümüzün önüne
Ortaya çıktığında ise Sultan, biraz kırılmış Belkıs Özener’e. Türkân Şoray ile yaşadıkları biraz buruk bir anıyı şöyle anlatıyor: “Bir TV kanalında tesadüfen karşılaştık. Ben onu görünce heyecanla ‘Türkân Hanım’ diye seslendim. O da bana dönüp “ Ben size kırgınım” dedi. O an çok üzüldüm. Bana sarılma fırsatını vermedi. Ellerim havada kaldı. Ben çok üzüldüm ve ona ‘Ortaya çıktık diye mi Türkân Hanım? Bu benim hakkım, bu ses benim’ dedim. Türkân Hanım’ın tepkisi karşısında elim ayağım titredi. Ruhat Mengü şahittir bu olaya. Gerçi Türkân Hanım ne derse desin, ben onu yine de seviyorum.”
Belkıs Özener’in seslendirdiği “Sevemedim Karagözlüm” şarkısını Youtube’da aratırsanız, karşınıza ilk olarak Türkân Şoray çıkar. Hatta Belkıs Özener’in adının geçtiği bir tane bile video çıkmaz sayfada. Ne üzücü…
16. Ardı arkası kesilmeyen ödüller, albüm derken, sıra konserlere geldi; yurdun dört bir yanından konserlere çağırıldı
En büyük sürpriz ise Pink Martini konserine çıkması oldu. Memleketin dört bir yanı dedik de, Belkıs Özener’in kendi memleketi olan İzmir’den hiçbir vefa görmemesi ve onu hiçbir konsere davet etmemeleri yüzünden ne kadar kırgın olduğunu belirtelim.
Pink Martini ile beraber iki kere konsere çıktı Belkıs Özener. Her iki konserde de, bizim değerini bilemediğimiz sanatçımızın önünde sahnede diz çökerek saygılarını ve sevgilerini sundular. Pink Martini’nin o konserlerinin havasını soluyan kişilerin yorumlarını da paylaşalım hemen:
– 19 Temmuz 2012 Pink Martini İstanbul Konseri’nde sahneye çıkmış ve videoda izleyeceğiniz üzere muhteşem bir atmosfer yaratmıştır. Kıymetini geç de olsa bilmek güzel.
– 14 Temmuz 2014 Pink Martini İstanbul Konseri’nde Storm Large ile beraber “Kırık Kalp” şarkısını söylemiş, konser alanına melankoli ve neşe yaymıştır.
– Hem grubun hem seyircinin enerjisi yüksekti. Belkıs Özener’in de sahneye çıkıp Kırık Kalp (Aşkın Bahardı) şarkısına iki sefer üst üste eşlik etmesi gecenin sürprizi oldu. Müziğe ve her dilde şarkıya doymuş bir şekilde ayrıldık Kuruçeşme’den.
17. Zeki Müren’in alt kadrosunda fasıl heyetinde musiki icra ettiği bir sırada yaşadığı bir olay ile bu hayata ayak uyduramayacağını fark ettiğini anlatıyor Özener
“Benim iki kızım, bir oğlum var. Kızlarımdan bir tanesi kızamık olmuştu ve havale geçiriyordu. Ana yüreği dayanır mı hiç? Ben de “Zeki Bey çocuğum çok hasta, havaleden gözleri kaydı. Bana birkaç gün müsaade edebilir misiniz?” dedim. O zaman o da “ Otur o zaman evinde çocuk bak” dedi bana. Ama şimdi anlıyorum ki, yıldızlık böyle bir şeymiş. Ne söylerse söylesin Zeki Müren hâlâ bir numaralı yıldız benim gözümde. Acımasızlık had safhada bizim işimizde. Acımasızlık dedim de aklıma Fahrettin Aslan geldi. Sanatçıları sahnede dövüyordu Fahrettin Bey. Ablamın (Gönül Yazar) Zeki Bey’in de (Müren) bir iki tokat yemişliği vardır. Bütün bunları görünce sahne âlemine uygun bir kişiliğimin olmadığını, dönen entrikalara ayak uyduramayacağımı anladım.”
18. Dublaj yaptığı günlerden üzücü bir hatırasını da dinleyelim Belkıs hanımdan
“Dublajın en zor yanlarından biri de senkron tutturmaktır. Pilot ses kullanılmadan çekilen bu sahnelerde besteci Metin Bükey ve ekibiyle bana çok iş düşerdi. Atıf Yılmaz çektiği bir filmdi. Başrolü Türkan Şoray oynuyordu ve onu senkronize edebilmek için yüzlerce prova yapmıştım. Bir türlü şarkı ağza oturmuyordu. Rahmetli Atıf Yılmaz da çok titiz, sesli çekilmiş gibi olsun, senkron tutsun diye bizi zorluyordu. Sonradan öğrendik ki çekimde kamera 24 kare yerine 23 kare yürümüş. Senkron tutturacağım diye neredeyse baygın düştüm. On saatlik çalışmanın sonunda artık sesim çıkmıyordu. Ses tellerim zarar gördü. Ciddi bir tedavi gördüm ve altı ay çalışmadım. Türkân Hanım’ım Murat Soydan’la başrolünü paylaştığı bu “Kölen Olayım” filmini unutamam.”
19. Hiç pişmanlık duymadı mı bu kadar arka planda kalmaktan Belkıs Özener, hiç “Şimdiki aklım olsaydı” dedi mi diye merak ettiniz mi?
Bir röportajda ona sorulan bu soru karşısında şöyle bir cevap veriyor ve bize de “keşke” dedirtiyor: “Tercih yapmak zorunda kalmayabilirdim. Eş, anne kimliklerime ek olarak da sanatçı kimliğimi sürdürebilirdim ama dediğim gibi strateji noktasında yanlışlarım oldu. Ablam Gönül Yazar sahneye çıkmam konusunda destek olmadı, izin vermedi çünkü o dünyanın zorluklarını acımasızlığını iyi biliyordu. Bu yüzden sıcak bakmıyordu benim sahneye çıkmama, bir anlamda beni korumaya çalışıyordu sanırım. Ama radyoya girebilirmişim, kariyerimi bu şekilde sürdürebilirmişim. Şimdiki aklım olsaydı kararlarım da farklı olurdu elbet. Sadece kendine güvenmeyi öğrendim hayattan. Başkalarını dinlersin ama sadece bir fikir olarak aklının bir köşesine koyarsın söylenenleri ama sadece kendine güvenirsen ancak bu şekilde ayakta kalırsın.”
Sesi kadar kendisi de güzeldi Belkıs Özener ve oyuncu olması konusunda da çok teklif almıştı. Ama bu teklifleri geri çevirdiği için ise hiç pişman değil: “Çok teklif geldi filmlerde rol almam için ama çocuklarımın babası inanılmaz kıskançtı, engelledi tabi ki. Israr edebilirdim belki, direnebilirdim ama çocuklarımı düşündüm. Eğer filmlerde rol almaya başlarsam bu benim bütün zamanımı alacak bu yüzden evime ve çocuklarıma vakit ayıramayacaktım. Bir kez daha tercih yapmak zorunda kaldım ve seçimimi ailemden yana yaptım. Pişman mıyım? Asla! Çocuklarımı iyi yetiştirdim; her biri eğitimli, meslek sahibi ve başarılı. Onların iyi yerlere gelmeleri benim için de önemli bir kazanım.”