Halk arasında “Bedlam” ismiyle bilinen Bethlem Kraliyet Hastanesi, oldukça insani bir felsefeyle, ihtiyacı olan herkese yardım etmek için kurulmuştu… Ancak Orta Çağ özellikle akıl hastaları için, tarihin en korkunç dönemlerinden birisiydi. Kısa sürede kuruluş felsefesinden uzaklaşan hastane, hastaların sürekli aşağılandığı, bir sergi nesnesine dönüştürüldüğü ve korkunç işkencelere maruz kaldığı bir yer haline geldi! Buna rağmen hastanedeki hastaların sayısı inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu sebeple yeni bir hastane inşa edildi. Ancak, sanki içerideki olayları örtbas etmek istercesine inşa edilen bu yeni yer, bir “saraydan” farksızdı. Yine de bu “saray” Bedlam’ın korkunç tarihini gizlemeye yetmeyecekti…
Bedlam Akıl Hastanesi’nin kuruluşu
Bethlem Kraliyet Hastanesi veya yaygın adıyla Bedlam Akıl Hastanesi, 13 yüzyılın ortalarında Bethlemli Aziz Mary’nin öğretilerini takip eden bir tarikat tarafından kuruldu. Tarikatın çabalarıyla 1247 yılında, “kendi kendine bakamayacak herkes için bir sığınak” oluşturmak için bir manastır inşa edildi.
Orta Çağ’da akıl hastalarının aileleri tarafından terk edilmeleri ve toplum tarafından dışlanmaları, oldukça yaygındı. Bu sebeple manastır kısa süre içinde pek çok akıl hastasına ev sahipliği yapmaya başladı. Bethlem’deki akıl hastalarını sayısı her geçen gün artmaya devam etti. Nihayet, 14. yüzyılın sonlarında kendine bakamayacak herkes için bir sığınak olmaktan çıktı ve İngiltere’nin “ilk” akıl hastanesi unvanını kazandı…
Bethlem’in “saraya” dönüşmesi…
İngiltere’nin ilk akıl hastanesi olma özelliğini taşıyan Bethlem Akıl Hastanesi, sadece akıl hastalarının “tedavi” edildiği bir yer değildi. Dönemin İngiliz toplumu “sokakta görmek istemediği” herkesi buraya kapatmak arzusundaydı. Bu sebeple pek çok akıl hastasıyla beraber fiziksek engeli bulunan insanlar, yoksullar ve suçlular da Bethlem’de yaşamaya mahkûm ediliyordu. Bethlem’in sürekli artan hasta sayısı, yeni bir binanın inşa edilmesini kaçınılmaz hale getirdi…
Bunun sonucunda, 1600’lü yıllarda hastane için yeni bir yer inşa edildi. Üstelik bu yeni inşa edilen yer sıradan bir hastane binası değil, görkemli bir “saraydı!” Göz alıcı bahçelere ve muhteşem yürüyüş yollarına sahip bu yeni yer, “deliler sarayı” olarak adlandırılıyordu…
Bir eğlence biçimi olarak “deliler sarayı”
Saray, sözde hastalara verilen önemin ve yardım severliğin bir sembolüydü. Ancak gerçek, hiç de öyle değildi… Hastalar için bir saray inşa edilmesinin gerçek nedeni, hastaneye daha fazla sayıda “ziyaretçi” çekebilmekti! Çünkü hastane, masraflarının önemli bir bölümünü buradaki hastaları “izlemek” için gelen “ziyaretçilerden” aldığı paralarla karşılıyordu! Bugünkü tahminlere göre, yılda yaklaşık 100.000 insan, hastaları görmek için hastaneye gidiyordu!
Hastalar ziyaretçilerin daha fazla “eğlenebilmeleri” için, “tuhaf hareketler” yapmaya zorlanıyorlardı! Öte yandan sadece yaşayan hastalar değil, hayatını kaybeden insanlar da bu “eğlencenin” bir parçasıydı. Hastaların ölü bedenleri üzerinde yapılan insanlık dışı deneyler de ziyaretçiler tarafından ilgiyle takip ediliyordu…
İşkencelerle dolu bir saray
Adeta içerideki vahşeti ve insanlık dışı koşulları gizlemek için inşa edilen saray, Bethlem’in kötü şöhretini ortadan kaldırmaya yetmeyi. Bethlem Akıl Hastanesi her ne kadar bir “saraya” dönüşse de içerisinde korkunç olaylar yaşanmaya devam ediyordu!
Örneğin en yaygın “tedavi yöntemlerinden” biri, hastaların tavandan sarkıtılan bir sandalyeye oturtularak uzun süre “döndürülmesiydi!” Bu yöntem sayesinde, insanların akıl hastalıklarından kurtulacağına inanılıyordu!
Ayrıca pek çok hasta, gününün büyük bir bölümünü zincirlerle bağlı bir halde geçiriyordu. Öte yandan “dayak” ve “aç bırakma” da önde gelen tedavi yöntemleri arasındaydı. Bu “tedavilere” maruz kalan sayısız insan giderek daha çok hastalanıyor ve yaşamını kaybediyordu.
Yaşamını kaybeden hastaların bedenleri, “sarayın bütçesine” katkıda bulunmak için “kadavra ticaretinde” kullanılıyordu! Ayrıca yine hastaların bedenleri üzerinde, günümüzde kabul edilmesi mümkün olmayan incelemeler ve deneyler yapılıyordu…
Sarayın “Bedlam’a” dönüşmesi ve yıkılması…
İşte bu sebeplerle İngiltere’de “karmaşa” ve “kaos” gibi anlamlara gelen “bedlam” kelimesi ortaya çıktı. Kelime, zaman zaman herhangi bir kötü durum için de kullanılıyor. Daha sonra hastane bu isimle anılır oldu…
Ancak, sarayın tıpkı ruhu gibi bedeni de “çürüktü!” Dış cephesinde meydana gelen çatlaklar ve temelindeki sorunlar sebebiyle saray 1815 yılında yıkıldı! Böylece dünyanın en korkunç ve en gösterişli akıl hastanelerinden biri ortadan kalkmış oldu… Ancak hastanenin karanlık geçmişine dair izlere günümüzde bile rastlanıyor. 2013 yılındaki bir kazı çalışmasında, hastanedeki hastalara ait olduğu düşünülen onlarca toplu mezar bulundu!
Bedlam’ın günümüzdeki durumu
İngiltere’nin ilk ve en gösterişli akıl hastanesi olan Bedlam Akıl Hastanesi, bütün kötü mirasına rağmen bugün bile varlığını sürdürüyor! Ancak bu defa, “gösterişsiz ama iyi bir şekilde…”
Hastane, 1815 yılında yıkıldıktan sonra farklı bölgelerde ve farklı binalarda faaliyetlerini sürdürdü. Günümüzde ise Bedlam, geçmişteki kötü hatıraları unutturabilmek adına, İngiltere’nin kırsal bir bölgesinde akıl hastalarına “gerçekten” yardımcı olmaya çalışıyor…
Kaynak: 1