Günümüz koşullarındaki yoğun tempoda hepimiz en önemli varlığımız olan kendimizi çoğu kez unutuyoruz. İşe hayatı ve yapılacaklar listesinin arasında yaşayıp duruyoruz. Peki, bu kısırdöngüden nasıl kurtulacağız? İnsanı oluşturan muhteşem üçlü “Beden-Zihin-Ruh” dengesini yakalayarak elbette. Çünkü eğer dengemizi bu denli bozabilecek bir gerçek dünyanın içinde huzurlu bir hayat sürmek istiyorsak bu üçünün dengesini bulmak zorundayız.
Eğer siz de iş hayatı, koşuşturmalar ve sorumluluklar derken dengenizi yitirmiş; pek çok konuda huzursuz, rahatsız, hatta belki de zaman zaman kaybolmuş hissediyorsanız bu yazı size bir yol haritası çizmeniz için ilham olabilir.
1. BEDEN: “Ne yersek, ne içersek, ne hareket yaparsak O’yuz”
Yaşımızı aldığımızda ve emekli olduğunuzda güneye yerleşme ve sakin bir hayat sürme hayalleri var ya hani hep, o hayal için şimdiden sağlığınıza yatırım yapmak zorundasınız. Çünkü o hayal için paranız olsa dahi sağlığınız yerinde olmadığında, birikmiş paranız pek de anlam ifade etmeyecektir.
Ne yersek ve içersek O’yuz
Gün boyu bol şekerli içecekler, koruyucu maddeler içeren hazır gıdalar ve yağlı kızartmalarla bu bedeni besleyerek toksin yaratmak ve organlarınıza zarar mı vermek istiyorsunuz, yoksa fiziksel bedeninizin farkında olup ona iyi gelecek besinleri mi seçmek istiyorsunuz?
Kan tahlili yaptırıp bir uzmandan size özel besin önerileri alabilir ve market alışverişinizi artık bu bilinçle yapabilirsiniz. Böylece hem siz hem de çocuklarınız hazır abur cuburdan sağlıklı sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme düzenine geçebilirsiniz.
Ne hareket yaparsak O’yuz
Eylem ve eylemsizlik. Eylemsiz olduğunuz zamanlar iş ve görevler dolayısıyla çoğunluktaysa, kalan zamanlarda bolca adım atarak günü fiziksel aktiviteyle değerlendirmemiz gerekiyor. Mümkünse fırsat buldukça doğa yürüyüşü yapabilirsiniz.
Tüm organların ve hücrelerin de dinlenmeye ihtiyacı olduğu bilincine ulaşmak kaydıyla uyku gereksiniminizi de göz önünde bulundurmanız gerekiyor.
2. ZİHİN: Ne düşünürsek O’yuz
Zihnimizin günde 20 bin ile 50 bin adet düşünce ürettiğini biliyor muydunuz? Bilinçaltımızda o kadar çok dosya var ki sürekli gün içinde yaşadığımız, gördüğümüz ve kokladığımız her şeyle tetiklenip bilince çıkmak isteyen. Susmak bilmiyor, öyle değil mi? Öyle ki bu düşüncelerin sizi yönettiğini bile söyleyebiliriz.
Oysaki sağlıklı düşünüp karar verebilmemiz ve gerçek kendimizi yaşayabilmemiz için zihnimizi yalınlaştırmamız gerekiyor. Bilinçli Farkındalık ve Mindfulness teknikleri, günümüzde bu yalınlaştırma için önemli önerilen yöntemlerden.
Zihniniz sakinleştiğinde sizi ve yaşam kalitenizi negatif etkileyen “Ben yapamam, ben hak etmiyorum” gibi inanç sistemlerini duymaya başlayacaksınız. İşte bu düşünceler NLP ve Kuantum gibi farklı yöntemler kullanarak bilinçli bir şekilde kendinizden arındırmanız gerekenler. Zihin yararsız inanç sistemlerinden kurtulduğunda kalbiniz zaten size gerçekten ne yapmak istediğinizi, neyle mutlu huzurlu olacağınızı fısıldıyor olacak, rahat olun. O arınmış zihinle işinizi, ilişkinizi ve finansallarınızı daha kolaylıkla tasarlayabilirsiniz. Kalp ve zihin birleştiğinde gerçek SEN düşüncelerine sahip olabilirsiniz.
3. RUH: Ne hissedersek O’yuz
Ruh bizim soyut tarafımız. Görmediğimiz, sadece duygularımızla hissettiğimiz. Duygular inişli çıkışlı ve dengesiz olduğunda “Ruh sağlığı yerinde değil” diyoruz.
Ruh sağlığımız için en önemli temel konu, korku kaygı ve endişelerimiz üzerinde çalışmak: Ruhum nelerden korkuyor? Nelerden endişe ediyor? Huzursuzluk veriyor? Ruhuma iyi gelmeyenler neler? Ruhumu huzura kavuşturmak için nelere ihtiyacı var? Affetmeye mi? Şükretmeye mi? Güzel sözlerle okşanmaya mı? Ruhunuzun neye ihtiyacı varsa önce onu siz ruhunuza verin. Ona ne kadar değerli olduğunu söyleyin mesela. Ona suçlu olmadığını belki de…
Unutmayın, sözler tılsımlıdır, bir kodlamadır. Söylediğiniz her şey evrende bir titreşimdir.
Titreşimleriniz güzel, dengeli, huzurlu ve mutlu olsun…