M.S. 60 civarında, bir adam öldürülmek üzere İngiltere’nin ücra noktalarından Cheshire’da bir bataklığa götürüldü. Adam yirmili yaşlarının ortalarındaydı. Sakalı tıraş edilmişti ve kahverengi saçlara sahipti. Tilki kürkünden yapılmış bir kol bandı dışında tamamen çıplaktı. Muhtemelen iki ya da daha fazla kişi tarafından tutsak edilmişti. İlk önce adamın kafasına künt bir cisimle vuruldu. Sonra boynuna bir ip dolandı ve bu sırada boğazı kesildi. En sonunda sırtının küçük bir tarafına keskin bir tekme atıldı ve adam bataklığa itildi. Olay gerçekleştikten yaklaşık 2000 yıl sonra bu zavallı adamın bedeni Lindow Moss’ta kazı yapan işçiler tarafından bulundu. Dünyanın en ünlü bataklık cesetleri arasında yer alan Lindow Adamı, bugün görenleri hayrete düşürüyor.
Lindow Adamı olarak bilinen bu mumya, gömüldüğü bataklık sayesinde mucizevi bir şekilde korunmuştu. Bu mumyaların bazıları Taş Devri’nde bazıları ise İkinci Dünya Savaşı’nda hayatını kaybetmiş. Ancak pek çoğunun ölümü M.Ö. 700 ile M.S. 200 yılları arasına tarihleniyor. Ölüm tarihlerinin arasında binlerce yıl olsa da bataklıkta bulunan cesetlerin tamamı oldukça iyi korunmuş. Birçoğu işkence, sakatlama ve parçalanma gibi korkunç travma izlerine sahip. Tüm bunlardan sonra hepimizin aklına aynı soru geliyor: Bu insanlar neden öldürüldü? Antik dönem yazarlarının metinleri, arkeolojik kanıtlar ve cesetlerin adli muayenesi tek bir nedene işaret ediyor. Bu insanlar kurban edilmiş ve orada bırakılmışlardı. Peki bataklık cesetleri hakkında daha fazla neler biliniyor?
Bataklık cesetlerinde dikkat çeken ilk şey onların olağanüstü korunmuş olması
Uzmanlar bataklıktan çıkarılan cesetlerin vücut ve kafasının röntgenini çektiklerinde oldukça iyi korunmuş olduğunu gördüler. Mumyalara sıradan bir ceset gibi otopsi yapıldı. Daha sonra cesetlerin bağırsaklarını çıkardılar ve iç organlarının tamamen yerinde olduğunu gördüler. Neredeyse tüm cesetlerin iç organları ve ciltleri bozulmadan günümüze ulaşmıştı. Örneğin en ünlü bataklık mumyası olan Tollund Adamı, yüzü ve kafası tamamen korunduğu için “mükemmel ceset” olarak adlandırılıyor. Tollund Adamı, ölmeden önce işkence görmüştü. Ancak yüzünün sakinliği bugün gören herkesi şaşkına çeviriyor. Bulunduğu gün orada olan Danimarkalı arkeolog P.V. Glob, onu şöyle anlatıyor: “Yumuşak bir ifadeye sahipti. Gözleri hafifçe kapalı, dudakları sessizce dua ediyormuş gibi büzülmüştü.”
Bataklık cesetlerinin bozulmadan günümüze ulaşmasının en temel sebebi, sphagnum adı verilen bir bitki bileşeni
Sphagnum, bakteri metabolizmasını bloke eden polisakkaritleri serbest bırakıyor. Polisakkaritler deri, ahşap, kürk ve tekstil ürünleri gibi organik maddelerin çürümesini engellemek için kullanılıyor. Bataklıklarda doğal olarak bulunan bu bileşen, cesetlerin muhteşem bir şekilde korumasına sebep oluyor. Öte yandan cesetlerin bulunduğu bataklıklar, çok az oksijen içeriyor. Bu durum ise bakterilerin üremesine engel oluyor. Sonuç olarak var olan az miktardaki bakteri ise sphangnum tarafından yok ediliyor.
Bataklık cesetlerinin çok iyi şekilde korunması, araştırmacılar için ek zorluklar oluşturuyor. Örneğin 1983 yılında Lindow Moss’ta bir ceset bulunduğunda, polis önce cesedin yakın zamanda öldürülen bir kadına ait olduğunu düşündü
Mumya, tesadüf eseri karısının kaybolduğunu iddia eden adamın kulübesinden sadece bin metre ötede bulunmuştu. Ancak adam cesetle yüz yüze gelince, karısını öldürdüğünü itiraf etti. Sadece birkaç ay sonra cesedin kaybolan kadına değil iki bin yaşındaki bir adama ait olduğu ortaya çıktı. Tüm bu karışıklıklara rağmen, bataklık cesetleri üzerinde çok sayıda adli veri bulunuyor. Adli veriler, bu bireylerin hayatta kim oldukları, sosyal statüleri, tıbbi geçmişleri ve hatta yedikleri yemekler hakkında çok şey söyleyebilir. Örneğin Tollunda Adamı’nın son akşam yemeği yulaf lapasıydı.
Bataklık cesetleri incelendiğinde çoğunun yetersiz beslendiği anlaşıldı. Bazılarının elleri manikürlü bazılarının ise özenle hazırlanmış saç stilleri vardı
Bu cesetler arasında karnabahar kulaklı insanlar, bir cüce, bir dev ve fazladan başparmağı olan bir adam bulunuyor. Uzmanlar, “görsel olarak özel insanların” kasıtlı olarak hedeflenmiş olabileceğini düşünüyor. Bataklık mumyalarının neredeyse hepsi aşırı derecede kötü muameleye maruz kalmışlardı. Kemerle boğulan, boğazları kesilen, kolları kırılan, derisi yüzülen ve hatta yüzü ezilen bir çok mumya bulunuyor. Tüm bu detaylar, bataklık mumyalarının sıradan bir cinayete kurban gitmediğini düşündürüyor. Strabon, Tacitus ve Julius Caesar da dahil olmak üzere birçok Romalı yazar, kuzey Avrupa halklarının insan kurban ettiklerini anlatıyor. Öte yandan o dönemde ölüleri yakma geleneği vardı. Ancak bu cesetler tamamen korunmuş durumda. Cesetler üzerinde araştırma yapan uzmanlar da bu cesetlerin tanrılara kurban edilmiş insanlar oldukları konusunda hemfikirler.
Bu içeriğimiz ilginizi çektiyse;
Bataklıklarda Bulunan 11 İlginç ve Şaşırtıcı Şey
başlıklı listemize de göz atmak isteyebilirsiniz?