Tarihte, insan uygarlığına katkı yapan pek çok medeniyet kuruldu. Büyük ve muktedir imparatorluklar, tarihin farklı dönemlerinde bütün insanlık üzerinde önemli izler bıraktı. Kimi medeniyetler bu etkiyi kurdukları kurumlarla, kimileri bilimle, kimileri de daha önce görülmemiş ordularla dünyayı değiştirdiler! Bazı medeniyetlerden geriye kalan en önemli şey ise binlerce yıl önce kurdukları şehirlerdi! Çünkü antik dönemlerdeki bazı şehirler, “medeniyet” kavramının altını dolduran pek çok özelliğe sahipti! İşte Babil İmparatorluğu’nun başkenti Babil de antik dönemlerin en önemli şehirlerinden birisiydi. Babil medeniyeti, tarihin en eski yazılı kanunlarından olan “Hammurabi Kanunları” ile hatırlanıyor. Elbette bu kanunlar o zamana kadar eşi benzeri olmayan inanılmaz bir yenilikti! Ancak Babil, bu kanunlardan çok daha fazlasına sahip bir şehirdi! İşte, antik dönemin en önemli şehirlerinden Babil’e ve Babil’deki günlük yaşama dair bilmeniz gerekenler…
Hammurabi döneminde Babil’in nüfusu 25 binden daha fazlaydı
Milattan binlerce yıl önce bugünkü Bağdat’ın güneyinde kurulan Babil zaman içerisinde 100.000’den fazla insana ev sahipliği yaptı. Böylece Mezopotamya’nın en büyük şehri haline geldi.
Hammurabi dönemindeki Babil’de insanlar kerpiç evlerde yaşıyorlardı. Evlerin çoğunda ise pencere yoktu. Ancak evlerin çoğunun içerisinde avlular vardı! Bununla birlikte Babil toplumunda aile son derece önemli bir kavramdı. Bu nedenle geniş ve kalabalık aileler birbirlerine yakın evlerde yaşıyorlardı. Ayıca Babil toplumundaki güçlü aile yapısı nedeniyle Babil’deki evler neredeyse hiçbir zaman bir başkasına satılmıyor, aileler nesiller boyunca aynı evlerde ve bir arada yaşıyorlardı. Yaşamını kaybeden aile üyeleri ise çoğu zaman evlerin ortasındaki avlulara defnediliyordu.
Babil toplumu ataerkil yapıdaydı
Ancak Babil kadınları, yüzlerce yıl sonra kurulacak Antik Yunan medeniyetindeki kadınlardan bile daha fazla hakka sahipti! Babil’deki kadınlar kendilerini mahkemelerde temsil edebiliyorlardı. Mülk sahibi olma ve miras bırakma hakları da vardı. Ayrıca Babil’deki kadınlar memur olarak çalışma hakkına da sahiplerdi…
Babil toplumunda katı bir sınıf sistemi yoktu
Ancak yine de toplum çeşitli kastlara ayrılmıştı. Babil’deki en ayrıcalıklı topluluk ise elbette kral ve ailesiydi. Onların ardından din görevlileri geliyordu. Babil’deki halk ise genel olarak üç sınıfa ayrılıştı: “Awilum” olarak isimlendirilen özgür ve varlıklı insanlar, “Mushkenum” ismiyle anılan özgür fakat yoksul insanlar, son olarak da “wardum” ismi verilen köleler. Evet pek çok kadim medeniyette olduğu gibi Babil toplumunda da kölelik vardı. Fakat Babil’deki kölelik, geçici bir şeydi. Yani bir köle, çoğu durumda ömrünün sonunda kadar köle olarak kalmıyordu. Ayrıca Babil’deki kölelerin pek çoğu başka bir kimseye borcu olan Babil vatandaşlarıydı. Bu köleler borçlarını ödedikleri zaman özgürlüklerine kavuşabiliyorlardı.
Babil şehri için arpa ve yün son derece önemliydi
Çünkü özellikle Hammurabi döneminde şehrin zenginliği, şehirdeki arpa ve yün üretimiyle ölçülüyordu. Üstelik ilerleyen yıllarda şehirdeki yün üretimi dokumacılığın ve buna bağlı olarak ticaretin gelişmesini sağladı…
Babil’de tarım arazilerinin büyük bölümü krala veya belirli din görevlilerine aitti. Ancak kendi özel tarım arazilerine sahip olan insanlar da vardı. Bu arazilerdeki tarım işlerinin çoğu ise ya köleler ya da ücretli işçiler tarafından gerçekleştiriliyordu. Bununla beraber bazı askerlere de askerlik hizmetlerinin karşılığı olarak tarım arazisi veriliyordu. Ancak bu askerler toprağın sahibi olamıyorlardı. Bunun yerine hasadın bir kısmı bu askerlere veriliyordu.
Babil’deki başlıca tarım ürünü ise arpaydı. Çünkü Babil toplumunu en önemli tüketim maddelerinin çoğu arpadan üretiliyordu. Bunun dışında, Babil’deki yün üretiminin bir sonucu olarak, şehirde on binlerce koyun yaşıyordu!
Babil toplumu birden fazla tanrıya inanıyordu
Bu tanrılardan bazıları örneğin Babil’in koruyucu tanrısı “Marduk” resmi tanrılar kategorisindeydi! Bu resmi tanrıların insanların kendi evlerinde tapındıkları kişisel tanrıları da vardı!
Marduk, İştar ve Enlil gibi resmi tanrıların ayrı ayrı ve oldukça görkemli tapınakları vardı. Ancak bu tapınaklara yalnızca din görevlileri ve tapınak çalışanları girebilirdi! Bu tapınakların her birinde, tanrıların detaylı heykelleri bulunurdu. Fakat bu heykeller, tanrıların tasviri değil kendisiydi! İster görkemli bit tapınakta bulunsun isterse mütevazı bir Babil evinde, bu heykellerin günde üç kere beslenmesi gerekiyordu! Şarap ve bira, tanrıların en sevdiği içecekler arasındaydı. Ayrıca bu tanrıların mücevherlerle süslenmesi de yaygın bir gelenekti. Önemli günlerde ise özellikle büyük tanrılar Babil’deki insanlar tarafından sokağa çıkarılır ve dolaştırılırdı.
İlginizi çekebilir: An’dan Enlil’e: En Önemli Sümer Tanrıları Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Hammurabi Kanunları’nın çoğu yürürlüğe girmedi
Hammurabi Kanunları son derece detaylı ve önemli hukuk kurallarını içeriyordu. Ticaret hukukundan işçi haklarına, evlat edinmeden mülkiyet haklarına kadar pek çok alan Hammurabi Kanunları ile düzenlenmişti. Ancak Babil’den günümüze ulaşan mahkeme kayıtları, bu kuralların çok da uygulanmadığını gösteriyor! Buna rağmen Babil’de oldukça gelişmiş bir hukuk sitemi olduğu söylenebilir. Babil’deki mahkemeler 7 hâkim tarafından idare ediliyordu. Ayrıca mahkeme kararları çoğunluğun kanaatine göre veriliyordu. Bunun yanı sıra Babil’deki herhangi bir adli olay için mahkemelerin bağımsız bir soruşturma yürütme yetkisi vardı. Elbette tanık ifadeleri de Babil’deki davaların en önemli unsurları arasındaydı. Çünkü mahkemeye çıkarılan tanıklar, tanrılara yemin etmek durumundaydı. Ve herhangi bir dava sırasında yalan söylemek akıllıca bir iş değildi!
Tüm bunların dışında, Babil’deki hukuk sistemi “kısasa kısas” ile ünlüydü! Ancak bu kısasa kısas sistemi, davalıların maddi durumlarına göre değişebiliyordu. Örneğin maddi durumları denk insanlar kısasa kısas sitemi ile cezalandırılıyorlardı. Ancak zengin bir insan yoksul bir insana karşı suç işlediğinde kısasa kısas yerine yüklü bir para cezasına çarptırılıyordu. Bu, Babil’deki sınıfsal adaletsizliği ortadan kaldırmak için kullanılan bir yöntemdi.
Babil ordusunun son derece ilginç bir savaş anlayışı vardı
Aslında, o dönemde bölgenin savaş anlayışı şimdikinden çok farklıydı demek daha doğru olur. Örneğin Babil İmparatorluğu ile komşu devletlerden birisi bir anlaşmazlığa düşerse ve savaştan başka seçenek kalmamışsa, diplomatlar bir araya gelir ve savaş için yer ve tarih belirlerdi! Yapılacak bu tek savaşın galibi de kazanan ilan edilirdi! Bundan başka, Babil ordusunda düşman askerlerini öldürmektense esir almak son derece yaygın bir uygulamaydı. Çünkü savaş esirleri yüksek ücretler karşılığında satılabiliyordu!
Kaynak: 1