Bugün babalar günü; annelerimizle birlikte yaşamımızdaki en önemli iki kişiden biri olan, bizler için gece gündüz çalışan ve hiçbir özveriden kaçmayan babalarımızın günü. Daha önce de söylediğimiz gibi, bu tür sevgilerin bir tek güne sığdırılmasına ve kapitalist sistemin dayatmalarına alet edilmesine karşı olsak da ünlü şairlerimizin babaları veya kaybettikleri çocukları için yazdıkları şiirleri paylaşarak babalarımızın gönlünü anmak istedik.
Bir Amerikan İç Savaşı gazisinin kızı olan Sonora Smart Dodd, 1910 yılında Anneler Günü gibi babaların da bir günü olması gerektiğini düşünür. Çünkü Dodd’un babası annelerinin yokluğunda altı çocuğunu tek başına büyütmüştür. Sonora babasının doğum günü olan 5 Haziran’ın Babalar Günü ilan edilmesi için çalışmalara başlar ama bu çalışmalar o tarihe yetişemeyince kutlamalar haziran ayının üçüncü pazar gününe ertelenir ve kutlanır. 1966 yılında dönemin ABD Başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayınlar.
1. Ah Nijad
Hasret beni cayır cayır yakarken
Bedenimde buzdan bir el yürüyor.
Hayaline çılgın çılgın bakarken
Kapanası gözümü kan bürüyor.
Dağda kırda rast getirsem bir dere
Gözyaşlarım akıtarak çağlarım.
Yollardaki ufak ufak izlere
Senin sanıp bakar bakar ağlarım.
Güneş güler, kuşlar uçar havada,
Uyanırlar nazlı nazlı çiçekler.
Yalnız mısın o karanlık yuvada?
Yok mu seni bir kayırır, bir bekler?
Can isterken hasret oduyla yansın,
Varlık beni alil alil sürüyor.
Bu kaygıya yürek nasıl dayansın?
Bedenciğin topraklarda çürüyor!
Bu ayrılık bana yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım.
Ya gel bana, ya oraya beni çek,
Gözüm nuru oğulcuğum Nijad’ım!
Recâizade Mahmud Ekrem
Tanzimat Dönemi Edebiyatının önemli temsilcilerinden olan Recaizade Mahmut Ekrem duygu yüklü bu şiirini çok genç yaşta kaybettiği oğlu Nijad Ekrem için yazmıştır.
2. Kimseyi Böyle Perişan Etme
Kimseyi böyle perîşan etme Allahım yeter
Uyku tutmaz, bir ümit yok, gelmiyor hiçbir haber
Ağlamaktan gözlerim etrafı artık görmüyor
Hâzret-î Yâkûb’a döndürdü beni hûkm-i kader
Rahmi Duman
1970’li yılların başında devrin en popüler ruh doktoru Rahmi Duman’ın 15 yaşındaki oğlu, yasa dışı bir örgüt tarafından fidye için kaçırılır. Rahmi Duman parayı zorlukla denkleştirir ve fidyeyi öder, oğlunu kurtarır. Oğlunun rehin tutulduğu günlerde bir baba olarak yaşadığı kaygı ve acıyı ifade ettiği bu dizeleri bestekâr Alâeddin Yavaşça tarafından bestelenir ve bir babanın evlat sevgisini, hasretini ve acısını çok dokunaklı anlatan bir şarkı çıkar ortaya…
3. Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici hep, hep acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezberledim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40’ı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a
Bir helalleşmek ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim…
Can Yücel
4. Sizin Hiç Babanız Öldü mü?
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu, kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü, kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi, kör oldum
Taşlara gelince, hamam taşlarına
Taşlar pırıl pırıldı, ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm
Bir şey gibiydi, bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu, kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Cemal Süreya
5. Baba
Küçük işler peşinde harcadın
Altmış üç yılını
Mum sattın, kürek çektin
Kul oldun sonunda bir kapıya
Çıkarı olduğu halde işinin
Kaplarını doldurmadın vaktinde
Sessiz sedasız göçtün aramızdan
Ne ölümün geçti gazeteye
Ne dokuz göbek soyun
Kötü mü olurdu
Beş on para ayırsaydın bir kenara
Kara günler için
Hiç olmazsa başımızı sokacak
İki göz bir ev bıraksaydın
Sokakta kalmış değiliz
Adını herkese hatırlatacak
Bir dikili çöpün bile yok yeryüzünde
Mezar taşından gayrı
Büsbütün unutulup gideceksin
Seni üç aydan üç aya hatırlatan
Elimizdeki cüzdan da olmasa
Bizi yukardan konuşturacak
Ne han bıraktın, ne hamam
İki karışlık arsa da kalmadı
Yangın yerinde
Borcun bile yoktu ödenmeyecek kadar
Neyinle övüneyim
Şöyle böyle bir memurdun
Kolculuktan yetişme
Kimlerin yanında lafını edeyim.
Rıfat Ilgaz.
6. Baba
Baba!
Her yılbaşında
Sana söyleyecek
Bir tek
Sözüm var
“Seni ne kadar çok seversem
O kadar
Çok olsun ömründen geçen yıllar”
Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
Başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
Eğilir başım
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım
Nazım Hikmet
7. Babadan Oğula
Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?
Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti
Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kim bilir ve hatta;
Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde
Necip Fazıl Kısakürek
8. Baba
Yalnızlığımdır hep bıçakların kestiği
Akşam çayında galetalarla yenen
Koyu atlar götürür terkisinde
Ne kadar kaçkın varsa evden
Uykumdur sokaklarda sürünür
Ya da düşer bir kadının elinden
Yorgunluğumdur daha çok aşk
Gelip gider o şehrin gemilerinden
Esmerdir akşamlarda babam
Çok esmer güler resimlerden
O kadar yakın bilmediğim
Ölüme çok uzak günlerinden
Ellerimdir dalgınlığında hep
Hep bardaklarda, sular dururken
Sürahilerde akşam vakitleri
Akşam çayına gelmeyen
Bir baba, aydınlıksız odalarda
Çok esmer güler resimlerinden
Ali Püsküllüoğlu
9. Ağlamalar
Gördüm babaların ağlamasını
Dalları düğüm düğüm
Gövdesi kahve falı
Bir zeytin ağacını köklemek var ya
Sökmek var ya sarp yamaçtan ardıcı
Kazma vurmak var ya beş yüz yıllık meşeye
Acısını duymak var ya kopmanın
Babaların ağlaması işte o
Babaların ağlaması öyle zor
Gördüm babaların ağlamasını
Anaların ağlaması bir başka
Anaların ağlaması bir ayrı
Anaların ağlaması bir beter
Dövülen döş
Yolunan saç
Kan damlayan bir çığlık
Ağustosta çam ormanı yangını
Sokaklar alanlar evler kapılar
Mutfaklar kilerler ocaklar ağlar
Zıbınlar beşikler uykusuzluklar ağlar
Ağlaşırken analar
Dağ taş toprak ağaç su yıldız
Yeşeren buğday ağlar savrulan saman ağlar
Ağlaşırken analar
Kanın umudun hakkı
Sütün ekmeğin hakkı
Ne söylersin bre ozan
Durur tek tel üstünde inceden sızlaşmaya
Bütün bir evren ağlar
Ağlaşırken analar
Gördüm babaların ağlamasını
Anaların ağlaması bir başka
Anaların ağlaması bir beter
Hasan Hüseyin
10. Babadan Oğula
Gülersen gönlümde çiçekler açar,
Sevgiyle getirdik dünyaya seni.
İnsanlar şüphesiz ümitle yaşar,
Tanrı o ümide bağlaya seni.
Gerçekten olmadık para düşkünü,
Cihanın bir pula sattık köşkünü,
Yaktıksak kalbinde sanat aşkını,
Yüceltmek istedik dehaya seni.
Sen dönme yolundan çatılsın kaşlar
Ey oğul aldırma, yarılsın başlar
Kaç yıldır dört yana attığın taşlar
Getirdi Eşref’le hizaya seni
Bak dünya ne güzel, bu sitem niye,
Ettim ben adımı sana hediye.
Mutluyum ey oğul babanım diye,
Çarptırma hicvinle cezaya beni!
Lütfi Oğuzcan
Ümit Yaşar’ın babası Lütfi Oğuzcan’ın şiirde oğluna sitem etmesinin nedeni, Ümit Yaşar’ın sık sık intihara kalkışmasıdır. Söylenenler göre Ümit Yaşar yirmi üç kez, kendi sözlerine göre de üç kez intihara kalkışmıştı ve ne yazık ki bu ruh hali başta babası olmak üzere tüm aileyi üzmüş ve etkilemiştir.
11. Galata Kulesi
6 Haziran 1973
Pırıl pırıl bir yaz günüydü
Aydınlıktı, güzeldi dünya
Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Ömrünün baharında
Bütün umutlarıyla birlikte
Paramparça oldu
Bir adam benim oğlumdu…
Gencecikti Vedat
Işıl ışıldı gözleri
İçi
Bütün insanlar için sevgiyle doluydu
Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa
Kendini bir anda bıraktı boşluğa
Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün
Zaman durdu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu
“Açarken ufkunda güller alevden”
Çıktı, her günkü gibi gülerek evden
Kimseye belli etmedi içindeki yangını
Yürüdü, kendinden emin
Sonsuzluğa doğru
Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusu buydu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu
Küçüktü bir zaman
Kucağıma alır ninniler söylerdim ona
“Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni”
Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat
6 Haziran 1973
Galata Kulesi’nden bir adam attı kendini
Bu nankör insanlara
Bu kalleş dünyaya inat
Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona
“Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat”…
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Karamsar bir ruh haline sahip olan ve sürekli intihar eğiliminde bulunan Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bu ruh hali büyük oğlunu da olumsuz etkiler. Babasının hayata bakış açısı ve bunu uygulama çabası, Vedat Oğuzcan’ın da aklında ‘intihar’ fikrini dolaştırır. Ve bir gün 17 yaşındaki Vedat Oğuzcan, Galata Kulesi’ne çıkarak kendini aşağı bırakır… Rivayet odur ki, cansız bedeni yerde yatarken avucundaki kağıtta bir not yazılıdır: “Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir!” Bu olay, şairin ruh dünyasında tamiri mümkün olmayan hasara yol açar. O zamandan sonra kendini “Acılar Denizi” olarak tasvir eder.
12. Benim Babam
Bu adam benim babam
Sekiz köşe kasketiyle
Omuzunda sekosuyla hey!
Cebinde yok parası
Bafra’dır cıgarası
Yüreğindedir yarası
Altı çocuk büyütmüş
Bir işçi maaşıyla
Bu adam benim babam hey!
Fatih Kısaparmak
13. Haluk’un Bayramı
Baban diyor ki: Meserret çocukların, yalnız
Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;
Fakat sevincinle
Neler düşündürüyorsun, bilir misin? … Babasız,
Ümitsiz, ne kadar yavrucakların şimdi
Siyah-ı mateme benzer terâne-i îdi!
Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir;
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin;
Biraz güzellensin
Şu ru-yı zerd-i sefalet… Evet meserrettir
Çocukların payı; lâkin sevincinle
Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor… Halûk, dinle!
(meserret: sevinç, terâne-i îd: bayram şarkıları, ru-yı zerd-i sefalet: yoksulluğun sarı yüzü)
Tevfik Fikret
Servet-i Fünûn dönemi şairi olan Tevfik Fikret birçok şiirini oğlu Haluk’a ve onun şahsında gördüğü tüm gençlere yazmıştır.
14. Ölür…
Bütün babalar ölür
Biraz ebemkuşağı
Yeşil zeytin gözlerinde hüzün
İncir ağacının altında yatan narin
Kaşlarının kıvrımı Çandarlı Körfezi
Bin yıllık zeytin ağacının kırılan dalları
Kırılan bir ömrün yapraklarıyla öylece durur
Ölür
Bütün babalar ölür.
Halim Yazıcı
Babaların evlatlarıyla yaşaması ve hiçbir çocuğun babasız kalmaması dileğiyle tüm babaların gününü kutluyoruz…