Corleone Ailesi’nin adını duymayan kaldı mı? Ya da Baba I, II ve III’ü defalarca izleyip bu mafya filmini neden bu kadar sevdiğini düşünmeyen? Francis Ford Coppola’nın Mario Puzo’nun aynı isimli romanından sinemaya uyarladığı bu seri, beyazperdenin efsaneleri arasındaydı.
Bu filmler, en büyük tepkisi şikâyet dilekçesi yazmaktan öteye gitmeyecek bizleri avladı. Bir şekilde hayatında şiddetten, kanunsuz işlerden hoşlanmayanları bile avucuna aldı. Çünkü çok samimi ve sahiciydi. Çünkü sadece silahlar patlamamış, Amerika’nın ve göçmenlerin dönüşümü de peliküle aktarılmıştı. Çünkü onlar için sadece para ve güç değil, gelenekler ve aile de önemliydi.
Şimdi arkanıza yaslanın ve bu filmleri neden bu kadar sevdiğinizi bir de bizden dinleyin.
1. Corleone’ler sahneye çıkıyor
Mario Puzo‘nun 1969’da yayımlanan “Baba” isimli romanı Francis Ford Coppola’nın ellerinde sinema tarihinin efsane üçlemesine dönüştü. Godfather Üçlemesi’nin ilki 1972’de, ikincisi 1974’te ve üçüncüsü 1990’da çekildi.
“Baba I”, ABD’de mafyanın kuvvetlendiği dönemde, 1945-55’te Sicilyalı Corleone Ailesi’ne odaklanıyordu. New York’taki suç dünyasının hatırı sayılır ailelerinden Corleoneler, yeni palazlanan uyuşturucu pazarına girmek istemeyince ortalık karışacaktı.
2. Liderlik hangi çocuğa geçecek?
Vito’nun Santino, Fredo ve Michael adında üç oğlu ve Constanzia adında bir kızı vardı. Ayrıca evlat edindiği Tom Hagen, ailenin danışmanı (consigliere) olarak görev alıyordu. Vito ünlü şarkıcı ve film yıldızı Johnny Fontane’nin de vaftiz babasıydı.
İlk filmde suikasta uğradıktan sonra liderliği oğullarına bırakmaya karar veren Vito, bir seçim yapmak zorundaydı. Büyük oğlu Sonny, işlerin içinde olsa da fevriliği yüzünden Don Corleone’nin ilk tercihi değildi. Ortanca oğlu Fredo ise biraz saftı. Bu yüzden tek seçeneği küçük oğlu Michael’dı.
3. Savaş kahramanından mafya babasına
Oysa Michael, aile işlerine hiç bulaşmamış ve II. Dünya Savaşı’ndan kahraman olarak dönmüştü. Vito, küçük oğlunun vali veya senatör olmasını binlerce kere tercih ederdi. Yine de Baba serisi; böylesi bir adamın, Michael’ın değişimi üzerine kuruluydu ve vatanperver Michael acımasız ve yalnız bir mafya babasına dönüşecekti.
4. Aileye önem veren göçmenler
Filmin ana meselelerinden biri göçmenlik, diğeri ise aile meselesiydi. Baba Vito Corleone’nin 1901’de Sicilya’dan ABD’ye uzanan yolculuğu, İtalyan asıllı bir ailenin tutunma çabasıydı da aslında. İlk kuşağın temsilcisi Vito, başta ailesi ve birlikte çalıştığı mafya üyeleri olmak üzere, İtalyan dostlarına karşı da koruyucu bir tavır içindeydi.
Oğlu Michael ise gelenekleri geride bırakmış, etnik kökenini umursamayan ve kapitalist Amerika’ya yakın ikinci kuşaktı. Bu yüzden, “Amerikan Rüyası”nda kendine yer açmaya çalışırken ailesini korumakta gittikçe zorlanacaktı.
5. Coppola’nın ailesi de rollerde
Baba serisinde aile kavramı sık sık vurgulanıyordu. “Ailesiyle vakit geçirmeyen adam gerçek adam olamaz”, “Ağabeyimsin ama bir daha asla aileye karşı taraf tutma” gibi cümleler akıllara kazınırken, Coppola ister istemez kendi İtalyan Amerikan ailesinden de esinleniyordu.
Hatta bu durum rollere bile yansıdı. Ünlü yönetmenin kız kardeşi Talia Shire üç filmde de Vito’nun kızı Constanzia rolündeydi. Kızı Sofia ise küçük oğul Michael’in kızı rolünde, birinci ve üçüncü filmlerde oynadı.
6. Çekim öncesi set saatli bomba gibi
Seri önce Sergio Leone’ye teklif edildi. Ama Leone kendi mafya filmini yapmak istiyordu ve teklifi reddetti. Sinema tarihi, bu karar ile Bir Zamanlar Amerika’yı (Once Upon a Time in America) kazandı; genç yönetmen Coppola ise Baba serisinin yönetmen koltuğuna oturdu.
Romanın yazarı Mario Puzo senaryoyu yazarken ve çekimler sırasında Coppola’nın en büyük destekçisiydi. Oysa Paramount Stüdyoları yönetmene neredeyse kök söktürüyor; oyuncu önerilerini beğenmiyor, her şeye karışıyor ve sette bir yedek yönetmen bile bulunduruyordu.
7. Düşük bütçeli liste başı
6 milyon 500 bin dolara çekilen ve 24 Mart 1972’de gösterime giren film gişede Paramount Stüdyoları’na 245 milyondan fazla kazandırdı. Bu, gelmiş geçmiş tüm rekorların alt üst olması demekti.
Film bu rekoru, 1975 yılında Jaws tarafından geçilene kadar elinde tuttu. “Baba” devam filmlerinin çekilmesini çoktan hak etmişti. Serinin ilk iki filmi o kadar beğenilecekti ki IMDb’nin “Tüm Zamanların En İyileri” listesinde ikinci ve üçüncü sırada yer alacaktı.
8. Numaradan epilepsi nöbeti
Coppola’nın aklında en başından beri “Vito Corleone” rolü için Marlon Brando vardı ama yapımcılar ikna olmuyordu. Hatta öyle ki “Francis, Marlon Brando bu filmde asla oynamayacak. Senden de ricam, onu bir daha asla önerme” diyorlardı.
Bu replik, ileride filmde Baba’nın adamları yapımcılara şarkıcı ve film yıldızı Johnny Fontane hakkında ısrar ederken kulağımıza çalınacaktı. Coppola o gün yapımcılara direnirken, epilepsi nöbeti geçiriyormuş gibi numaradan bayılıp onları bazı şartlara ikna etti.
9. Brando’dan buldog imgesi
Bu şartlara göre Brando filmdeki rolü karşılığında hiçbir şey almayacaktı ve deneme çekimini kabul edecekti. Coppola, Brando’ya yalan söyledi ve makyaj denemeleri için uğramasını istedi. Böylece usta oyuncuyu bir şekilde kayda alacaktı.
Coppola, ünlü aktörü havaya sokmak için İtalyan peynirleri, pahalı purolar ve döneme uygun dekorlar getirdi. 47 yaşındaki aktör hemen havaya girdi. Önce saçlarını ayakkabı cilasıyla siyaha boyadı. Sonra yanaklarına bir şeyler sıkıştırdı. Kendi deyimiyle “buldog imgesi” yaratmak istiyordu.
10. Brando Oscar’ı aldı ama…
Vito’nun sarkık yanakları herkesin hoşuna gidince, filmde yanaklarının iç kısmına bir dişçinin hazırladığı aparat yerleştirildi. Brando çekimlerde harikalar yarattı. O görüntüsüne, TV’de izlediği efsanevi New York gangsteri Frank Costello’nun sesini andıran rahatsız edici bir ses ekledi.
Brando 1973 yılında “En İyi Erkek Oyuncu Oscar”ına adaydı. Üstelik ödülü kazandı da. Ama törene kendi adına konuşma yapması için Sacheen Küçük Tüy adlı Kızılderili genç bir kadını göndermişti. Ünlü oyuncu, Oscar’ı Amerika yerlilerine yapılan katliamlardan ötürü reddettiğini söylüyordu.
11. İlle de kısa boylu ve az tanınmış Al Pacino
Michael Corleone’yi oynaması için ise en başından beri Al Pacino vardı Coppola’nın aklında. “Baba”yı okuduğunda, Sicilya’da onun yüzünü görüyordu. Yapımcılar bu role James Caan, Robert Redford, Ryan O’Neal ve Martin Sheen’i düşünürken, yönetmenin başka planları vardı.
Paramount Stüdyoları ise Pacino’nun kısa boylu ve az tanınmış olduğunu söylüyordu. Üstelik haksız da değillerdi. 1971’de Pacino, o zamana kadar sadece Jerry Schatzberg’in “The Panic in Needle Park”ında (Esrar Bitti) başrol oynamıştı ve “Baba”nın üç deneme çekiminde de berbattı.
12. “Bu adam gözleriyle insanları soyuyor”
George Lucas’ın eşi, film çekimleri sırasında sette Pacino’yu görüp onun için “Bu adam gözleriyle insanları soyuyor” deyince, Coppola iyice ikna olmuştu. Ona bir de rol arkadaşı Diane Keaton arka çıkmıştı. Kimle oynamak istediği sorulunca onu işaret etmişti.
Sonunda Coppola, “Bu rolü, bu genç ve hırçın Sicilyalı delikanlıya vereceğim” dedi ve Pacino yönetmenin yüzünü kara çıkartmadı. Polis Şefi McCluskey ve uyuşturucu baronu Sollozzo suikastının deneme çekiminde harikalar yarattı.
13. Neye niyet neye kısmet?
Filmde Sonny Corleone’yi, daha önce Michael rolü için düşünülen James Caan canlandırdı. Sonny rolü için görüşmelere gelen Robert De Niro ise Coppola’yı adeta büyülemişti. Bu yüzden ünlü yönetmen, De Niro’nun Vito Corleone’nin gençliğini oynamasını istedi. De Niro da seve seve kabul etti ve dişçiye giderek Brando’nun aparatının bir benzerini yaptırdı.
14. “Ona reddedemeyeceği bir teklif yaptım”
“Baba” serisi ile ilgili söylentiler çoktu. Filmde mafya kelimesi geçmese de filmi mafyanın yaptırdığı söyleniyordu. İlk filmdeki ‘at kafası sahnesi’ de gerçek hayattan alınmıştı. Frank Sinatra şöhretinin ilk yıllarında bir gece kulübü patronu tarafından reddedilince mafyaya başvurmuştu. Mafyanın adamları patrona “Reddedemeyeceği bir teklif” sunmuştu.
Fakat patron inatçıydı. Bu yüzden bir sabah yarış atının kafasını yatağında bulmuştu. İşte bu olay ilk filmde karesi karesine yer bulurken, sinema tarihinin en çok gönderme yapılan ve Amerikan Film Enstitüsü’nün 2005’teki anketine göre en çok hatırlanan ikinci repliği “Ona reddedemeyeceği bir teklif yaptım” sözünü akıllara kazıdı.
15. Bir Sicilya halk şarkısını tüm dünya öğrendi
https://www.youtube.com/watch?v=43_6PvFE160
“İntikam, soğuk yenildiğinde daha lezzetli olan bir yemektir”, “Eli çantalı bir hırsız (avukatlar) eli silahlı bir hırsızdan daha çok çalar”, “Finans bir silahtır, politika tetiği ne zaman çekeceğine karar vermektir” gibi replikleri unutulmayanlar arasına giren filmin müzikleri de efsaneydi.
Ray Evans, Johnny Farrow, Jay Livingston, Nino Rota, Marty Symes ve Carmine Coppola’nın imzasını taşıyan soundtrack’lerde en meşhur giriş müziği, Rota’ya aitti. Hafızalarda yer eden melodisi ile bu parça, bir Sicilya halk şarkısının düzenlemesiydi.
16. Baba-oğul Corleoneler’in dönüşümü
1974’te çekilen “Baba II”, aslında iki hikâyeyi paralel bir şekilde anlatıyordu. Michael’ın ailenin başına geçmesi ile baba Vito’nun bir mafya babasına dönüşme süreci geriye dönüşlerle birlikte perdedeydi.
1901’de Sicilya’da mafyanın baskısından Amerika’ya sığınan dokuz yaşındaki Vito, New York’taki İtalyan Mahallesi’nde hayata sıfırdan başlamıştı. Gençliğinde bir mafya liderini öldürünce saygınlık kazanan Vito, yavaş yavaş Don Vito’ya dönüştü. Görevi devralan oğlu ise ailesini korumaya çalışırken babasının aksine hırslı ve acımasız biri olacaktı.
17. 45 dakikada gelen Oscar
“Baba II” eleştirmenler tarafından önceki filmden daha başarılı bulunan az sayıdaki devam filminden biri oldu. Robert De Niro bu filmde sadece 45 dakika, Vito Corleone’yi canlandırarak Oscar kazandı.
Uzun yıllar sonra Coppola, Mario Puzo’yla masa başına oturarak “Baba III”ü oluşturdu. 16 sene sonra 1990’da gösterime giren üçüncü filme, Coppola “Michael Corleone’nin Ölümü” adını vermek istediyse de Paramount izin vermeyecekti.
18. Liberal rüzgârların etkisinde
Üçüncü filmde dünyada Reagan ve Thatcher’ın liberal rüzgârları eserken, Michael artık çokuluslu şirketlerle ortaklık peşindeydi. Bu sayede Corleone ismini temize çıkaracaktı. Ama 60 yaşını geçmişti ve bir varise ihtiyacı vardı. O varis yeğeni Vincenzo “Vincent” Mancini’ydi. Ama işler Michael’ın öngördüğünden farklı ilerleyecek ve ünlü mafya babası geçmişini sorgulamak zorunda kalacaktı.
19. Serinin devamı olacak mı?
Eleştirmenlerce serinin en sönük filmi kabul edilen “Baba III”ten sonra Mario Puzo, son filmde oynayan Andy Garcia’nın da cesaretlendirmesiyle dördüncü filmin çekilmesini istedi. Hatta senaryonun yarısını yazmıştı bile. Bu bölümde Vito’nun oğullarının çocuklukları canlandırılacaktı. Paramount teklifi reddedince 1999’da Puzo’nun vefatıyla proje rafa kalktı.
Böylece sinema tarihinin en sağlam kurgularından birine sahip bu seri üç filmle sınırlı kaldı. En azından şimdilik durum bu. Çünkü Ekim 2002’de Puzo’nun editörü Jonathan Karp, “Baba”nın devamını yazdırabilmek için yazar aramaya başladı.
20. Baba’nın Dönüşü, İntikamı ve ‘Oyunu’
Karp’ın aradığı isim Mark Winegardner’dı. İrlanda kökenli Amerikalı yazar eleştirilere kulak tıkayıp iki Corleone hikâyesi yazdı. 2004’te The Godfather Returns (Babanın Dönüşü) ve 2006’da The Godfather’s Revenge (Babanın İntikamı) raflardaydı.
Efsaneyi sürdürmek isteyen sadece onlar değildi. 2006’da EA Games firması seriden bir bilgisayar oyunu yarattı. Oyunda James Caan, Robert Duvall ve Marlon Brando’nun diyaloglarına yer verildi. Al Pacino ise oyuna sesini vermeyi reddetti.
21. Bu aile nasıl bu kadar sevildi?
Peki, neydi bu seriyi bu kadar popüler yapan? İzleyici, Corleoneler ile öylesine özdeşleşmişti ki kural, kanun tanımayan bu acımasız aileyi herkes seviyordu. Bu durumda, karakterlerin derinlemesine işlenmesinin ve filmde sık sık gösterilen eğlencelerin ve birlikte yenen aile yemeklerinin de rolü büyüktü. Yani o mafya üyeleri çok gerçekti. Bazen çocuklarını vaftiz ettiriyor, düğünlerde dans ediyor; bazen de gözlerini kırpmadan cinayet işliyorlardı.
22. Gerçek hayattan karakterler
Aslında serinin kendisi de gerçek hayattan izler taşıyordu. Söz gelimi, Vito Corleone tıpkı mafya babası Lucky Charlie Luciano gibi İtalyan ve Yahudi aileleri bir araya getirmişti. Las Vegas’ı kuran Bugsy Siegel, “Baba II”deki Moe Greene’di. Filmdeki Hyman Roth karakteri ise gerçek hayattaki Luciano’nun ortağı, Seigel’in çocukluk arkadaşı Meyer Lansky’den ilham almıştı. Üstelik Roth soyadı, ona kumar borcu yüzünden öldürülen ünlü kumarbaz Arnold Rothstein’dan esinlenerek verilmişti.
23. Neee portakal mı?
Baba’nın en ilginç detaylarından biri portakal sahneleriydi. Üç filmde de portakal neredeyse Azrail rolündeydi. ‘Babalar meclisi’nde önüne portakal konanlar öldürülüyor, seri boyunca kimin elinden portakal düşüp ondan uzaklaşıyorsa o yaşıyordu.
Örneğin ilk filmde Don Vito Corleone manavdan portakal alırken tetikçileri fark etmişti ve kaçarken portakalları yere saçılmıştı. İkinci filmde kendisine ikram edilen portakalı almayan Michael, aynı gece uğradığı saldırıyı atlatıyordu. Üçüncü filmde yine Michael’ın önündeki portakal masanın sarsılmasıyla düşüyordu ve Michael kurşun yağmurundan kurtuluyordu.
24. Oscarlar dolusu seri
Sinema tarihinin en unutulmaz üçlemeleri arasında yer alan “Baba” serisi elbette pek çok ödül aldı. Serinin ilk filmi, “En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Senaryo” dallarında üç Oscar kazandı. İkinci film ilkinden daha çok beğenilmişti. Bu durum Oscar heykelciklerine de yansıdı. “Baba II”, Oscar alan ilk devam filmi unvanıyla birlikte “En İyi Film”, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Uyarlama Senaryo”, “En İyi Sanat Yönetmenliği” ve “En İyi Film Müziği” olmak üzere altı dalda Oscar aldı. Son film ise yedi dalda Oscar adayı olsa da ödül alamadı.
25. Gerçek mafya bu değil!
“Baba” serisi elbette bu kadar sevilirken eleştirilerden de uzak değildi. Romanın ve filmlerin sık sık mafyayı yanlış yansıttığı söylendi. Örneğin mafya aileleri sadece soyadı çevresindeki akrabalardan oluşmaz; oradaki aile kavramı örgütsel bir anlam taşırdı.
Mafya babaları koltuğunu saltanat gibi oğluna devredemezdi. Örgütsel hiyerarşi buna uygun değildi. Geçmişte bir kere Joseph Bonanno koltuğunu oğluna bırakmaya niyetlenince ortalık birbirine girmişti.
26. Yeni nesil bıyık sevmez
Filmdeki diğer bir farklılık da, New York’un illegal havasında Stracci, Tattaglia, Corleone, Cuneo ve Barzini’den oluşan beş ailenin bahsinin geçmesiydi. “Beş Aile” ismi ile bilinen bu New Yorklu ailelerin varlığı gerçekti. Sadece isimleri Gambino, Lucchese, Genovese, Bonanno ve Colombo’ydu.
Filmdeki bir diğer ufak ayrıntı ise Don Vito Corleone’nin ince bıyığıydı. 1930’lardan beri Lucky Luciano’nun önderliğindeki mafyada bıyık bırakmak yasaktı. Bunun sebebi ise yeni neslin, eski kuşak bıyıklı İtalyanlara isyanıydı.