“Babam; ağabeyim, kardeşim, arkadaşım…” demiş Nazım Hikmet bir şiirinde babası için. Bir babanın çocuk açısından ailedeki yerini özetliyor bu mısra. Çocukken sorarlardı, “anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa babanı mı?” diye. “İkisini de” derdik. Ama ikisinden biri olmayınca bir şeyler yarım kalıyor.
İşte bazı çocuklar da, babalarına en ihtiyaç duyduğu dönemlerde onlar olmadan yaşıyor, özlemeyi daha küçük yaşlarda öğreniyor.
Aylar, hatta yıllar sonra o bıyıklı koca adamı karşınızda gördüğünüzde tanımakta zorlanabilirsiniz
-Baba amca?
Ama çalıştığı uzak yerlerden getirdiği ilginç oyuncaklar onu şıp diye tanımanıza kesinlikle yardım edecektir
-Baba! -Baba? -BABACIĞIM!
Uzun zaman yanınızda olmadığı için annenize daha çok alışırsınız. Babanızın arayı kapatmak için gösterdiği aşırı ilgiden deliye dönersiniz
Sonra sıkılırsınız. -Üf bi daha beni havaya atma baba.
Gecenin bir körü çalan telefonlardan asla korkmazsınız, çünkü arayanın babanız olduğunu bilirsiniz
Uykulu bakışlar, gülen gözlere dönüşür.
Babanızın yurt dışında çalışması sizin için nedeni bilinmez bir övünç kaynağıdır ve okuldaki çocuklara sürekli hava atarsınız
-Benim babam Rusya’da çalışıyo olm! -Rusya nerede? -Bilmiyom.
Dünya atlasını her açtığınızda babanızın çalıştığı yeri annenize tekrar ve tekrar sorarsınız
-Şurası mıydı? -Burası mıydı? -Şu denizin orası mıydı? -Of yine kayboldum.
‘Seni babama söylicem olm!’ demeden önce bir durup düşünmek zorundasınızdır, çünkü babanızın gelmesine daha 7 ay olabilir
-Sen görürsün bak babamın gelmesine 7 ay kaldı!
Babanız yurt dışından geldiyse o ülkenin paralarıyla mahalle bakkalına meydan okuyabilirsiniz
-2 Marklık dondurma, 1 Marklık da leblebi tozu lütfen. -Hadi çocuğum evine, bozamayız bunları.
Eve tekrar döndüğü günün gecesi onun yanında uyumanın verdiği huzuru dünyalara değişmeyeceğinizi anlarsınız
Sonsuz bir güven duyarsınız.
Büyük kardeşseniz babanızın yokluğunu fırsat bilerek aile reisliğine oynarsınız
-Bakkala git bakalım küçük kardeş. -Bakkala kadar yarışalım mı kim kazanırsa o gider büyük kardeş? -Tamam o_O
Tekrar gideceği gece ilk kez kızamık olduğunuz günün gecesinden bile daha zor geçer
Duygular şelale olur.
Kolunuzu ısırarak yaptığı saatin zamanın önüne geçmesini, asla kaybolmamasını istersiniz
-Kayboluyor bu, kaybolma! Peki madem bir de ben ısırayım.
Onun geldiği günün ertesi sabahı oturacağınız kahvaltı sofrası için tereddütsüz bakkala gidersiniz
Üst üste iki kere bile. Gazete almayı kesin unuturuz.
Ve o gittikten sonra uyurken bir kolunuzla annenize diğer kolunuzla onun kokusuna sarılırsınız
Tekrar geleceği gün için geri sayıma başlarsınız.