“Hayatım süresince boyum kadar kitap yazdım ama beni sevmeyenler buna da mazeret bulup ‘Onun zaten boyu kısaydı’ diyebilirler.”
Böyle söyler Aziz Nesin… Ülkemize bir daha kendisine benzeyen birinin gelmediği ve edebiyatımızda bir örneği daha bulunmayan Türk mizah yazarı. Sadece kitaplarıyla değil, yaşamı boyunca sergilediği duruşla da, o, her kesimden insanın saygısını kazanabilmeyi başarmıştır. Hem de hiçbir şey yapmayarak! Sadece kendisi olarak. Nesin, birçokları gibi mütevazılığı diline dolamamış; bunu, bakışıyla; gülüşüyle; yaşamıyla ve belki de en çok ölümüyle göstermiştir. Aziz Nesin’in mezarının yeri belli değildir. Çünkü vasiyeti üzerine, onun cansız bedeni, hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesine gömülmüştür.
Bu eşsiz insan için biz ne söylesek eksik kalacak. Biz de bu yüzden, bu eksiği, onun kendi ağzından bir anıyla tamamlayalım istedik. Aziz Nesin’in doğumunun 100. yılında düzenlenen bir sergide, onun yaşamı boyunca aldığı notlar ve arşivler yer alıyordu. İşte bu soyadı hikayesi de, o sergidekiler arasındaydı… Buyrunuz, karşınızda Aziz Nesin’in nasıl eşsiz bir ruh olduğunun kanıtı.
1934 yılında soyadı kanunun çıkmasıyla birlikte, her Türk kendisi için bir soyadı seçecekti…
Haliyle herkes, kendisi için “soylu” bir soyadı seçmeye çalışıyor; bunu yaparken de sahip olduklarından ziyade sahip olmak istediklerini göz önünde bulunduruyordu…
Aziz Nesin, tam da bu sebepten dolayı; bu dönemde, insanların bütün gizli aşağılık duygularının ortaya çıktığını söylüyor.
“Herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı.”
“Dünyanın en cimrileri ‘eliaçık’, dünyanın en korkakları ‘yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘çalışkan’ gibi soyadları aldılar.”
Nesin, yine bu durumu şöyle örnekliyor: “Bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine ‘çevikel’ soyadını almıştı.”
“Irkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle Türklüğü karışık olanlar, ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı.”
Ve sıra Aziz Nesin’deydi… Onun da kendisi için bir soyadı seçmesi gerekiyordu.
“Her türlü yağmada hep sona kaldığım için ‘güzel soyadı’ yağmasında da sona kaldım.”
“Bana ortada böbürleneceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça, ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim…”
Aziz Nesin, böyle anlatıyor soyadının hikayesini. Çünkü özel ruhlar, her daim; her koşulda yine “özel” kalmaya devam ederler… Çünkü o, tam da böyle bir ruhtu.
Kendisini saygıyla anıyoruz…