O; muhalif, rengârenk ve çok üretkendi. Bugün kulağınıza çalınan, dilinize dolanan Türkçe pop şarkılarında Aysel Gürel’in imzası vardı. Sezen Aksu, Nilüfer, Ajda Pekkan, Zerrin Özer başta olmak üzere Türkiye’de popun duayenleri yıllarca mikrofonun karşısına onun şarkılarıyla çıktı, hâlâ da çıkıyor.
Aysel Gürel hayatı boyunca başkaldırdı; değer yargılarıyla, ikiyüzlü ahlakla mücadele etti. Bugün Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nde (MESAM) 850 Aysel Gürel şarkısı var. Renkli perukları, kırmızı gözlüğü, allı pullu kıyafetleriyle bu göz alıcı kadın yedi sene önce bugün aramızdan ayrıldı.
1. Rum konağındaki savcının kızı
Aysel Gürel 7 Şubat 1928’de Denizli’de dünyaya geldi. Savcı Ali Rıza Bey ve ebe Kamile Kezban Hanım’ın üçüncü çocuğuydu. Aysel, babasının işi nedeniyle Trabzon’da büyüdü. Çocukluğu Cumhuriyet‘in ilk yıllarında dört katlı bir Rum konağında geçti.
Ağabeyi İhsan ve ablası Ahsen ile Cumhuriyet balolarına gidilen, bol kitap okunan, opera ve caz dinlenen bir evde yetişti. İleride yoksulluk dolu günlerinde bile kızları Mehtap ve Müjde’nin kitap okumasını önemseyecek, boğazlarından kısıp parasını kitaplara yatıracaktı.
2. İlk şiiri: Mido’ya ağıt
Kızı Müjde Ar, yıllar sonra “Trabzon’da sur tepelerinde geçen yaramaz bir çocukluk” diye tanımlayacaktı annesinin çocukluğunu. Biraz da savcı kızı olduğu için, babasının hatırına el üstünde tutuluyor, şımartıldıkça şımartılıyordu.
Gürel ilk şiirini beş, altı yaşlarındayken eve bayram için alınan kuzusu Mido’ya yazmıştı. Günü gelip de kuzusu kesilince “Benim bir kuzum vardı ismi Mido, kayboldu gitti, kayboldu gitti” diye başlıyordu ağıdı.
3. Hatırlı seyircileri, öğretmenleri vardı
Trabzon Atatürk Lisesi’ni bitirdikten sonra 1948’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Gürel; bazı kaynaklara göre Türkoloji, bazılarına göre ise sanat tarihi mezunuydu. Henüz lisedeyken Trabzon Halk Evi’nde sahneyle tanışmıştı.
Hatta bir oyununda İsmet İnönü de izleyiciler arasındaydı. Yahya Kemal ve Halide Edip Adıvar, üniversitede Gürel’in hocalığını yaptı.
Gürel 1952’de, üniversiteyi bitirdiği sene bir süre edebiyat öğretmenliği yaptıysa da, Muhsin Ertuğrul’un keşfiyle Küçük Sahne’de oyunculuğa başladı. 25 yıl çeşitli tiyatrolarda oynayan Gürel, “Yurda Dönüş” filmiyle başladığı sinema kariyerinde 20’den fazla filmde rol aldı.
4. Evlilik ve üreme telaşı
Gürel; Küçük Sahne’deki ilk yıllarında, gazeteci Vedat Ebrem (Akın) ile evlendi. Daha önce söyleşi yaptığı bu genç adamı unutmamış ve bir gün Bâb-ı Âli’den geçerken Gece Postası’nın kapısını çalıp Akın’a evlenme teklif etmişti.
Çift, Aysel’in doğum günü 7 Şubat’ta parayla şahit tutarak evlendi. Aysel gelinlik bile giymedi. Peki, neydi bu acele? 25 yaşında bile yoktu henüz ama eski arkadaşlarının peş peşe çocuk sahibi olduklarını görmüş ve kendi deyimiyle “Galiba üreme için geç kalıyorum” deyip işi sıkı tutmuştu.
5. Bir günlük zenginlik
Çiftin ilk çocukları Müjde Ar -gerçek adıyla Kâmile Suat Ebrem- 21 Haziran 1954’te doğdu. 1957’de Gürel ikinci çocuğuna yedi aylık hamileyken kocasından boşandı. Kocasının onu aldattığını öğrenmişti. İkinci kızı Mehtap Ar doğduğunda, o artık iki kızıyla birlikte zorlu bir hayat mücadelesinin içindeydi.
Fatih’te bir semtte, tek göz bir odada, babasından kalan üç aylıkla ve tiyatrodan kazandığı paralarla büyüttü çocuklarını Aysel. Kızları Müjde ve Mehtap maaş günü pastırmalar, sucuklar, kaşar peynirleri yediklerini; ay sonunda ise bir peyniri üçe bölüp paylaştıklarını hiç unutmadı.
6. Fatih Güzeli Aysel
“Fatih Güzeli Aysel”di lakabı. Ama o kızlarını büyütene kadar kimselere bakmadı. Bazen Karagümrük’te, atölyelerin arasındaki evlerinin civarında; paslı çivileri, hurdaları toplayıp eskicilere sattılar. Bazen de akşamları karınlarını doyurmak için tam yemek saati misafirliğe gittiler. Ama Aysel ve iki kızı çok gururluydular. Ancak ev sahibi çok ısrar ederse oturdular sofraya.
7. Kovaladıkça kaçan ateş böceği misin?
Çocukluğundan beri edebiyata meraklı olan Aysel oyunculuğu sürdürürken, bir yandan da sarı yapraklı defterine şiirler karalıyordu. Tiyatrodan arkadaşı Baha Boduroğlu bir gün tesadüfen gördüğü o defterden birkaç satırı okuyunca o şiirleri bestelemek istedi. Güzin ile Baha’nın, Gürel’in şiirlerinden ilk bestesi “Deli Balım” işte böyle ortaya çıktı.
Gürel’in şiirlerinden besteledikleri “Yörük Yaylası” popüler olunca da devamı geldi. 1970’lerde “Ateş Böceği” ile başladı Aysel Gürel devri.
8. Kürt kızından Erdal Eren’e
1980’lerde Gürel’i durdurabilene aşkolsundu. Sezen Aksu, Onno Tunç ve Aysel Gürel eşine az rastlanır bir sihir yaratıyor ve pop müziğin yıllar sonra klasikleşecek şarkılarına imza atıyorlardı.
Gürel’in bir Anadolu turnesinde gördüğü bir Kürt kızına yazdığı Ünzile, 1980’de yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’e yazdığı Son Bakış, ve Firuze işte bu verimli dönemin eserleriydi.
9. Salla salla salla salla elmaları salla
Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Haşim ve Pablo Neruda gibi isimlerden etkilenen Gürel, zamanla kendi üslubunu bulurken önce Kaplan Kozanoğlu’yla birlikte “Şiir… Şimdi” ve ardından “Senin İçin Sana Değil” isimli iki de kitaba imza atacaktı.
Ünlü sanatçı 80’ler boyunca o kadar üretkendi ki Atilla Özdemiroğlu ve Garo Mafyan gibi müzisyenler hızına zor yetişiyordu. İşte bu dönemde, 1988’de başrollerini Şener Şen ve Müjde Ar’ın oynadığı Arabesk filminin de şarkılarını yazdı.
Filmdeki Salla Salla isimli şarkı, yıllar sonra Sezen’in Rakkas’ı oluverecekti.
10. Hadi bakalım kolay gelsin, hadi yine iyisin
Gürel 90’lara çok hızlı girdi. 1991’de Yonca Evcimik elinde Abone’nin sözleriyle Garo Mafyan’ın kapısını çaldığında besteci önce gördüğüne inanamadı ve bir yanlışlık olduğunu düşünüp Gürel’i aradı. Oysa ortada yanlışlık filan yoktu. Ünlü sanatçı “Bu sözler Yonca’ya çok uygun. Zaten başkasına da vermezdim” diyerek kestirip atmıştı.
Böylece o yıllarda Gürel, Hadi Bakalım Kolay Gelsin, Şov Yapma, Hadi Yine İyisin gibi zamanının ruhunu yansıtan, tekerlemeli, eğlenceli şarkıların yolunu açıyordu.
11. Kolera Sokağı’nın Ağır Roman’ı
1996’da Gürel bir başka filmin, Mustafa Altıoklar’ın yönettiği Ağır Roman’ın müziklerini yaptı. Üstelik kızı Müjde Ar ile bu filmde kamera karşısındaydı. Metin Kaçan’ın aynı isimli eserinden uyarlanan filmde Okan Bayülgen, Mustafa Uğurlu, Savaş Dinçel ve Burak Sergen gibi isimler perdede göz dolduruyordu.
Atilla Özdemiroğlu tarafından bestelenen ve Demet Sağıroğlu’nun seslendirdiği filmin tema şarkısı Bir Vurgun Bu Sevda epey uzun ömürlü olacak, 2000’lerde de kulağımızın pasını silecekti.
12. Türkiye popunu o besledi
Gürel, 2000’lere gelinceye dek Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Ayşegül Aldinç, Zerrin Özer, Emel, Eda & Metin Özülkü, Nil Burak, Hakan Peker, Nalan, Reyhan Karaca, Rüya Ersavcı, Sertab Erener gibi Türkiye popunun önemli isimlerine sözler verdi.
Ünlü sanatçı hislerini yanından ayırmadığı defteriyle paylaştı yıllarca. Kızı Müjde Ar’ın deyimiyle neredeyse telgraf gibi yazıyordu. Üstelik bu bavullara sığmayan sözler kapış kapış gidiyor ve hemen hit olup liste başlarına tırmanıyordu.
13. “Şimdi trilyoner olurdum”
Gürel, sayısız şarkıya imza attığı dönemde sözlerini yüksek fiyatlara sattığı ve çok para kazandığı iddialarına ise karşıydı. Hatta bir söyleşisinde “Kimse heves etmesin, şarkı yazarak geçinmek imkânsız. Bende altı valiz dolusu şarkı var. Eğer beni geçindirebilecek olsa, şimdi trilyoner olurdum. MESAM’dan üç beş kuruş gelir, o kadar” diyerek serzenişte bulunacaktı.
Zaten onun için fark etmezdi. Çünkü Gürel’in tutkusuydu yazmak. Bu yüzden temposu 2000’lerde de hiç düşmedi ünlü sanatçının.
14. Deli Aysel’di O
Gürel hep nevi şahsına münhasır biri olmuştu. Mesela Beyoğlu’nda bir gece kulübünden sabah 5’te çıkıp, yolda gördüğü temizlik işçilerinden kendisini eve bırakmalarını rica ediyor ve çöp kamyonuyla evine dönebiliyordu.
Telefonlarıyla kendini bunaltan gazetecilere “Şu anda yataktayım, sevişiyorum. İki saat sonra arayın” dediğinde de kimse onu yadırgamıyordu. Çünkü Aysel’di O. Müjde Ar’ın deyimiyle “Deli Aysel”.
15. Döpiyesli olsa kim takar Aysel’i?
Mehtap Ar; annesine bu rahatlığını, renkli kostümlerini ve peruklarını sorduğunda; Gürel çok netti: “Bunlar topluma lafımı dinletme kostümüm. Normal döpiyesli, entel gözlüklü, ensede topuzla laflarımı söyleseydim bir sürü insan içinde kaynar giderdim. Bu şekilde topluma lafımı dinlettim. Şarkılarım insanlara ulaştı” diyordu.
Haklıydı. Onun renkli kişiliği her zaman tabuların karşısında duracak; ayıba, yasağa karşı olacaktı. O, henüz 15 yaşlarındayken kızlarının koluna girecek ve akılları oralarda kalmasın diye onları diskoya götürecekti.
16. Sistemi içeriden yıkıyor
2006’da Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü doktora öğrencisi Veysel Öztürk, Aysel Gürel hakkında tez yazdı. Öztürk onun eserlerini Turgut Uyar, Ahmet Muhip Dıranas gibi şairler ve eserleriyle kıyasladı.
Öztürk, Gürel’in popüler kültürü besleyen dizeleriyle sistemi içeriden yıktığını, onun pek çok açıdan popüler kültüre dâhil edilemeyecek kadar aykırı olduğunu savunuyordu.
17. 80 yaşına kadar çalışan aşk kadını
2008’de ünlü sanatçı akciğer kanseri teşhisiyle hastaneye kaldırıldığında hastalığını ondan saklayan kızları, “Verem olmuşsun” dedi ona. O da “Ben aşk kadınıyım tabii ki verem olurum” demişti. Gürel hastanede kaldığı sürede de yazmayı bırakmadı. 30’a yakın şarkı sözüne imza attı.
O sene doğum gününü hastanede, yatağında göbek atarak kutladı. Bir ara hastaneden kaçıp bir reklamda bile oynadı. 79 yaşında bile enerjisi yüksekti ve vasiyetinde “Bilsinler ki ben 80 yaşıma kadar çalıştım ve dimdik ayaktayım. Çalışmak ve ayakta kalmak güç ama ben başardım, tüm kadınlar da başarabilir” diyordu.
18. Bir ömürde bin ömür
17 Şubat 2008’de hayatını kaybeden Gürel, renkli perukları ve kalın çerçeveli kırmızı gözlükleri ile defnedildi. O, bir ömre belki bin ömür sığdırmıştı.
Kendisi kendini, “İki ayrı Aysel Gürel var. Biri perukasını takar, makyajını yapıp delimtrak hareketlerle ilgi çeker ve lafı patlatır. Sabah kalktığında kapıyı çekip Amerika’ya gidebilecek bir Aysel. Bağımsız, özgür bir kadın. Diğeri de öğretmen kimliğinde, kültürlü…” diye tanımlıyordu.
19. Süpürgeliklere sıkışmış dizeler
Aysel Gürel’in vefatından iki ay sonra, sanatçı dostları ve kızları kolları sıvayıp onun daha önce yayımlanmamış şarkılarından “Çınar Vol 1.” isimli albümü çıkardı. Ama sürprizler bununla sınırlı değildi. Sırada Tarkan’ın 2011’de söyleyeceği “Sevdanın Son Vuruşu” vardı.
Ünlü sanatçının ölümünden sonra Gürel’in evini tutan Tarkan’ın arkadaşı, bir gün evde süpürgeliklerin arasına sıkışmış bir kâğıt parçasını görünce bunu Tarkan’a götürmüştü. O kâğıttaki dizelerin Aysel Gürel’e ait olduğu anlaşılınca Tarkan bu şiiri Müjde Ar’ın izniyle bestelemişti.
20. Tarkan’ın çeyizi o sandıktaymış
Sevdanın Son Vuruşu, 2011 Türkiye Müzik Ödülleri’nde en iyi şarkı sözü ödülüne layık görülünce; Müjde Ar ödülü pembe peruk takıp annesinin kılığına girerek aldı. Daha sonra ise Tarkan’ın ünlü sanatçının 20 binden fazla şarkı sözünün olduğu sandığın başına geçtiği kulaktan kulağa yayıldı.
Şarkıcı, sabahtan akşama kadar daha önce yayımlanmamış şarkı sözlerine gömülmüş, önce 100 şarkı seçmiş, sonra da bu 100 şarkı arasından 12’sini ayırmıştı.
21. Ayselin, Ayselim, Ayselimiz
2013’te de ünlü sanatçılar bir araya gelip onun efsane şarkılarından oluşan “Aysel’in” albümünü çıkardı. Kimler yoktu ki bu albümde? Sertab Erener “Ne Kavgam Bitti ne Sevdam”, Ajda Pekkan “Ayıpsın Ayıp”, Ayşegül Aldinç “Yolun Başında”, Mabel Matiz “Sultan Süleyman”, Ata Demirer “Sitem” gibi şarkılarla karşımızdaydı.
Albümün bir de sürprizi vardı. Ünlü sanatçı Yasmin Levy de “Sevda” şarkısıyla albüme konuk olmuştu.