“Ayna başkasıdır.” demişti Jorge Luis Borges. Kendini aynada görmekten, suretinin bu sırlı zeminde yeniden canlanmasından her daim korkmuştu. Yanına bir gazeteci yaklaşıp “Siz Borges misiniz?” diye sorduğunda bile kendine has bir gülümsemeyle “ Bazen.” diyen biriydi o. Peki kimdi Jorge Luis Borges. Buyurun sizi şöyle alalım:
1. 24 Ağustos 1899’da Buenos Aires’te doğdu Borges
Babaannesi bir İngiliz’di. Bu yüzden evde hem İngilizce, hem de İspanyolca aynı anda konuşuluyordu. Borges ise önce İngilizce’yi, sonra İspanyolca’yı öğrenmişti.
2. Babası entelektüel ve sadakatsiz bir adamdı
Annesi ise bir erkeğin hayatında en önemli kadının annesi olması gerektiğine inanan tipik bir Latin kadınıydı.
3. 16 yaşındayken anne-babasına yazar olmak istediğini söyledi
Babası eğer gerçekten istediği buysa muhakkak denemesi gerektiğini söyledi ve Borges’i yüreklendirdi. Borges ise daha 20 yaşında Oscar Wilde’nin “Mutlu Prens” kitabını İspanyolca’ya çevirerek ilk başarısına imza attı. Bundan 3 yıl sonraysa Nemo adıyla imzaladığı ilk kitabı Ormanlar Kralı basıldı.
4. Baba Borges’in gözündeki kalıtımsal bir hastalık aileyi Cenevre’ye sürükledi
Babaları burada tedavi görürken Borges de önce Fransızca, sonra da Heinrich Heine’in kitaplarını okuyarak kendi kendine Almanca öğrendi.
5. Babası oğlunu 18 yaşına basmadan bir fahişeyle tanıştırmayı düşünüyordu
Oğluna uzattığı kartta şehrin ünlü genelevlerinden birinin adresi yazıyordu. Borges burada gördüğü her şeyi iğrenç buldu. Borges boşalma anında tüm fiziksel kontrolünü kaybetmiş olmasından müthiş derecede korkmuştu. Yaşadığı bu anlık korku yıllarca peşini bırakmadı. Hem o genelevde yattığı kadın pekala oranın müdavimi olan babasının metresi de olabilirdi!
6. Borges bu talihsiz deneyimden sonra
Borges bu talihsiz deneyimden sonra seksten uzak durmaya karar verdi ve tam otuz yıl boyunca kendi kendine koyduğu bu kurala tanrı buyruğuymuşçasına uydu.
7. Avrupa’dan Arjantin’e dönerlerken bir süre İspanya’da kaldılar
Borges buradaki dergilerde yazılarını ve şiirlerini yayımlamaya başladı. Borges’in İspanya’da edebiyat camiasına kabul edilmesinin ardından aile 1921’de tekrar yola koyuldu. Arjantin artık yabancı bir ülkeydi Borges için. Arjantin’de yazarlık kariyerini nasıl sürdürebileceğini düşünüp duruyordu. Bir turist gibi girdiği bu ülkenin ateşli bir militanı olacağını bilmiyordu henüz.
8. Katıldığı bir toplantıda rastladığı on altı yaşındaki Endülüslü fukara kıza vuruldu ve hemen sözlendiler
Hayal gücü de art arda yaşadığı patlamalarla bu aşkı kutsar gibiydi, sürekli şiirler yazıyordu Borges. Daha sonra bu şiirleri Fervor de Buenos Aires adlı kitabında topladı ve kitabı bir dostunun bürosuna gelen ünlü edebiyatçıların paltolarının ceplerine tıkıştırarak bu sanatçıların hepsinin adından ve şiirlerinden haberdar olmasını sağladı.
9. Bir dönem babasının tedavisi için tekrar yurt dışına çıkan Borges geri döndüğünde kitabının büyük sükse yaptığını gördü
O dönemde 17 yaşında olan Elsa Astete ile tanışması hayatının dönüm noktası oldu. Elsa ile tanışmaları Borges’in sözlüsünden ayrılmasından beş yıl sonraya rastlıyordu. Fakat Elsa Astete başka biriyle nişanlıydı. Bu yüzden Elsa’yı 17 yıl boyunca görmeyen Borges onun evleneceği kadın olduğunu henüz bilmiyordu.
10. Borges durmaksızın aşık olurken aşkın fiziksel karşılıklarından inatla uzak duruyordu
Çünkü bir kadınla sevişemezdi o. Fiziksel olarak bir sorunu olmamasına rağmen yaşadığı tatsız deneyim peşini bırakmıyordu. Bu yüzden çoğunlukla aşkına karşılık vermeyen evli ve Katolik kadınlara aşık oluyordu.
11. Eserleri Avrupa’da yavaş yavaş tanınmaya başlarken ülkesinde de edebiyat otoritelerinin saygı duyduğu bir isim olmuştu artık
Büyük Buhran döneminde ise aylık seksen dolara yakın maaşla bir kütüphanede çalışıyor; yazılarını yazmak, çeviri yapmak ve editörlüğünü yaptığı dergilerle ilgilenmek için de vakit bulabiliyordu.
12. Fakat hayatından memnun değildi
Olay yaratan demeçlerinin ardından kütüphanedeki görevinden alınarak tavuk müfettişliği(!) görevine atandığında bunu karşı olduğu faşist lider Peron’un bizzat yaptırdığını öne sürerek işinden istifa etti. Babasından ona miras kalan anarşistliği hep taşıdığı, verdiği röportajlarda hükümete sataşarak çeşitli görüş ayrılıkları ve çatışmalara neden olmasından anlaşılabiliyordu.
13. Kırk dokuz yaşındayken başına gelen basit bir yaralanma olayından sonra kan zehirlenmesi geçirmiş ve bir süre yataktan çıkamamıştı
Yatakta geçirdiği bu süre boyunca hayatını değiştirecek o kararı verdi: Bundan böyle öykü yazacaktı. Ona asıl şöhretini getiren de öyküleri oldu.
14. Yaşı artık iyice ilerlemişken gençlik aşkı Elsa Astate ile yeniden karşılaştı Borges
İkili bunu kaderin bir cilvesi olarak gördüler. Ancak evlilikleri sadece üç yıl sürdü, üç yılın sonunda Borges 75 yaşında iken Elsa’yı terk etti.
15. Borges birkaç yıl sonra düzenlenen bir konferans turunda kendisinin yarı yaşında olan Maria Kodama’ya aşık oldu
Kadın ona aynı biçimde aşık olmasa da Borges ömrünün sonuna kadar bu aşka sadık kaldı.
16. “Kendisiyle en çok röportaj yapılan yazar”
Artık gözleri görmez olan Borges, Maria Kodama’yla birlikte onbeş yıl boyunca pek çok konferans verdi, sayısız ödül aldı ve edebi başarısının yanı sıra “kendisiyle en çok röportaj yapılan yazar” gibi garip bir unvanın da sahibi oldu.
17. 1985’te karaciğer kanseri olan Borges
1985’te karaciğer kanseri olan Borges, ömrünün son günlerince Cenevre’ye göç etti ve burada Maria Kodama ile evlendiler. Borges evliliklerinden sekiz hafta sonra, agnostik olmasına rağmen, bir Katolik rahibe günah çıkarttığı gecenin sabahında öldü. Sureti artık o korktuğu aynalarda değil, zihinlerde tekrarlanıyor.