Mustafa Kemal Atatürk, yıkılmaya yüz tutan bir imparatorluğun küllerinden modern, laik bir cumhuriyet devleti kurmuş karizmatik bir liderdir. Karizma sıfatı, özellikle siyasette ‘’fikirlerine güvenilen, yanılmaz, başkalarına ilham veren’’ anlamları taşır. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi ve askeri lideri, öncüsüdür. Yaptıklarıyla yalnızca memleket içinde değil, dış ülkelerde de büyük bir saygı kazanmıştır. Bağımsızlık savaşımız için giriştiği mücadelelerin fiilen belki de başlangıç noktası Samsun’a çıkışıdır. Samsun’a vardığı andan itibaren de ülkenin diğer illerindeki ordularla iletişime geçerek gerekli zemini hazırlamaya başlar. Osmanlı’nın çöktüğü o zamanda ya Amerikan ya İngiliz himayesinin yoğun bir şekilde istenildiği kalabalıkların arasından sıyrılarak şu şiarı benimser ve hayata geçirir: Ulusal egemenliğe dayalı, bağımsız bir Türk Devleti kurmak. Tüm bunları da bilimsel düşünceyi esas alarak, uygulamaları evrelere ayırarak, basamak basamak hareket ederek başarır. Bu süreçte rütbeleri sürekli değişir.
Tüm bu uzun maratonda devlet adamlığının öncesinde bir büyük askerî deha olarak da karşımıza çıkar. Hatta o dönem, Amerika’daki Mark Twain Enstitüsü Başkanı Gazi’ye, askeri dehasını ifade eden şöyle bir mektup yollar: “Zamanımıza, geçmiş devirlerin Büyük İskender, Jül Sezar ve Napolyon’undan daha şanlı bir isim bıraktınız. Askerî ve sivil dehânız bütün insanlık tarihi üzerinde derinden etkili olmuştur.” 10 Kasım 1938’de yaşamını yitirdiğindeyse ülke içi ve dışı pek çok gazete bir büyük lideri kaybettiklerini manşet atar. Ölümünün 81. yıl dönümüne sayılı günler kala Atatürk’ün askerî rütbelerini sırasıyla derlemek istedik. İşte Atatürk’ün rütbeleri… Hepinize iyi okumalar. Işıklar içinde uyusun!
1. Teğmen (10 Şubat 1902)
Atatürk 1899 yılında Manastır Askerî İdadisi’ni bitirdikten sonra İstanbul’da Harp Okulu’na yazılır. Buradan 1902’de, 21 yaşında teğmen olarak mezun olur. Bu rütbenin Osmanlı zamanındaki adı ‘’Mülâzım-ı sânî’’ olarak bilinir.
2. Üsteğmen (1903)
Öğrenimine Harp Akademisi’nde devam eden Mustafa Kemal 1903 yılında üsteğmen olur. O dönemin deyimiyle: ‘’Mülâzım-ı evvel’’ rütbesine ulaşır.
3. Kurmay Yüzbaşı (11 Ocak 1905)
Harp Akademisi’nden 11 Ocak 1905 tarihinde, yani 24 yaşındayken Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun olur. ‘’Kurmay’’ sınavla bir harp akademisine girip eğitimini başarıyla bitiren tüm subaylara denir. Atatürk daha o dönem istibdat rejimine karşı olduğunu söylemekten çekinmez. Hatta bu nedenle Kurmay Yüzbaşı olarak Harp Akademisi’nden mezun olduğunda İstanbul’da birkaç ay tutuklu kalır ve bir nevi sürgün olarak da 5 Şubat 1905’de Suriye’deki Şam’a tayin edilir.
4. Kıdemli Yüzbaşı (20 Haziran 1907)
Şam’a atandığı dönem görev icabı Suriye’nin pek çok yerini dolaşan Atatürk memleket içindeki aksaklıkları da yakından görme şansı yakalar. Burada 1906 yılında güvendiği bazı arkadaşlarıyla ‘’Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’’ni kurar. Hatta cemiyetin bir şubesini de gizlice Selanik’te açıp Şam’a geri döner. Hükümet Şam’dan kısa süreliğine ayrılışından haberdar olsa da, çevresinde sevilen biri olan Mustafa Kemal’i amirleri korur. İşte bu dönem, 20 Haziran 1907’de Kıdemli Yüzbaşı (Kolağası) olur ve Şam’daki ordunun Kurmay Başkanlığı’ndan bir göreve getirilir.
5. Binbaşı (27 Kasım 1911)
1911 – 1912 yıllarında süren ve Türk – İtalyan Savaşı olarak da bilinen Trablusgarp Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk de görev almak için Trablusgarp’a gelir. Burada çeşitli kuvvetlerin başında bulunan Gazi, 27 Kasım 1911’de Binbaşı olur.
6. Yarbay (1 Mart 1914)
Mustafa Kemal Paşa Ekim 1913’te Bulgaristan’daki Sofya Ateşemiliterliğine atanır. Ateşemiliterlik, askerî bir uzmanın kendi devletini temsilen başka ülkelere giderek temsilci sıfatıyla görev yapmasıdır. Balkan Harbi’nden sonra Osmanlı bünyesinden çıkan dört devletten biri olan Bulgaristan da bu anlamda incelenmeye değer olduğundan Gazi’nin yolu buraya düşer. Hatta Balkan Harbi’nde Osmanlı Devleti’nin Bulgarlara yenilmesini, onların bir operaya sahip olmasıyla ilişkilendirir. İşte bu dönem, 1 Mart 1914’te Yarbaylığa terfi eder.
7. Albay (1 Haziran 1915)
1915’in Ocak ayı sonlarına kadar Sofya’da görevini sürdüren Atatürk az zaman önce başlayan Birinci Dünya Savaşı’nın seyrini de yakından takip eder. Osmanlı’nın İttifak Devletleri’nin yanında savaşa girmesiyle üstlerinden kendisine faal bir görev verilmesini ister. Uzun ret cevaplarına rağmen ısrarı üzerine Başkumandanlık onu Tekirdağ’da oluşacak 19. Tümen Komutanlığına tayin eder. Gelibolu’daki 5. Ordunun başına geçen Alman Generali Liman von Sanders oluşabilecek düşman taarruzuna karşı kendi kuvvetlerini üç gruba ayırır. Atatürk’ün önderlik ettiği kuvvetler de ordu ihtiyatına dahil edilir ve Mustafa Kemal bu plan üzerine 18 Nisan 1915’te Çanakkale’deki Bigali ilçesine geçer. Düşman birliklerinin 25 Nisan 1915’teki çıkarmasının ardından Gazi kuvvetlerini Conkbayırı’na sevk eder ve Atatürk’ün önderliğindeki kuvvetlerin taarruzu sayesinde İngiliz askeri geri çekilmek zorunda kalır. İşte Atatürk “Ben, size taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir!” emrini verdiği bu tarihi dönemde, Çanakkale Cephesi’ndeki üstün başarıları sayesinde 1 Haziran 1915’te Albaylığa terfi eder.
8. Tümgeneral (1 Nisan 1916)
Çanakkale’deki üstün başarılarından sonra kamuoyunda tanınan, halkın sevgisini kazanmış olan Mustafa Kemal artık ‘’Anafartalar Kahramanı’’ olarak bilinmeye başlar. Çanakkale Savaşı’nın ardından Edirne ve Diyarbakır’da görev alan Gazi 1 Nisan 1916’da Tümgeneral rütbesini kazanır. O devrede ayrıca Doğu Cephesi’ndeki Rus saldırılarını durdurmasını bilen Atatürk 7 Ağustos’ta Muş’u, 8 Ağustos’ta da Bitlis’i düşman işgalinden kurtarır.
9. Askerlikten istifa (8 Temmuz 1919)
19 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Atatürk, diğer illerdeki ordularımızla da irtibat halindedir. Bu geniş yetkileri ona ordu müfettişi olması sağlar. Zaten Atatürk o sırada, alacağı yetkinin isminden ziyade, büyüklüğünü önemsediğinden alabileceği en geniş yetkilerin peşindedir ve ordu müfettişi olarak da bunu sağlar. Hatta ona böylesi geniş imkanlara sahip yetkiyi verenlerin birçoğu da Gazi’nin amaçlarını anlamamışlar ve tek dertleri Atatürk’ü İstanbul’dan uzaklaştırmak olmuştur. Verdiği talimatlarla ülkenin pek çok yerinde miting ve gösteriler başlatan Mustafa Kemal 22 Haziran 1919’da Amasya’da tam bağımsız Türkiye’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olarak bilinen Amasya Genelgesi’ni yayımlar. Hükümetin gittikçe daha fazla dikkatini celbeden bu önder, gerek dönemin Savunma Bakanlığı gerek padişah tarafından ısrarla İstanbul’a çağrılınca bunu reddeder ve bunun üzerine 8 Temmuz’da resmî görevine son verilir. Bunun üzerine aynı gün askerlikten de bizzat kendisi istifa eder.
9. Başkomutan (5 Ağustos 1921)
Artık mücadeleyi sivil olarak sürdüren Gazi 23 Nisan 1920’de kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Meclis Başkanlığına seçilir. Doğu’da, Güney’de, Batı Anadolu’da pek çok düşmana karşı bağımsızlık savaşı veren Türk ordusu milli mücadelesini sürdürür. Tam bu dönem, Atatürk TBMM tarafından 5 Ağustos 1921’de Başkomutan seçilir. Bu rütbe, ‘’Savaşta bir devletin ordularının tümünü komuta eden en büyük komutan’’ anlamına gelir.
10. Mareşal ve Gazi (19 Eylül 1921)
Sakarya Meydan Muharebesi’ni Başkomutan olarak yürüten Atatürk kazanılan zaferin ardından 19 Eylül 1921’de Mareşallik rütbesi ve Gazi unvanını alır. Atatürk’ün rütbeleri arasında Mareşallik en büyük askerî rütbedir.
Kaynak: 1