Çok şükür sanata çok değer veren bir ülkede yaşıyoruz. Mesela Taksim’in ortasında dev bir kültür merkezimiz var ve yıllardır onarım bahanesiyle kapalı. Erdoğan’ın yıkılıp yerine ‘barok’ mimari tarzında bir opera binası yapılmasını istediğini AKM bir ara seyyar karakola bile dönüştü hatırlarsanız.
Uzuuun uzuuun yıllardır bomboş bir şekilde duran AKM şu günlerde daha mükemmel bir şekilde değerlendiriliyor: Reklam panosu olarak. Zira Atatürk Kültür Merkezi’ne ‘Ertuğrul 1890’ filminin afişi asıldı.
Bu nedenle istedik ki, AKM’nin bir zamanlar kültür merkezi olduğunu hatırlayalım, tarihine ve gelinen sürece birlikte bakalım.
1. İhtiyaçtan doğdu
Türkiye Cumhuriyeti 23 yaşına girdiğinde sanat faaliyetleri de hızlanmıştı. Ancak hızlanan sanatsal faaliyetler mekân sıkıntısını da beraberinde getirdi. Opera, tiyatro, konser gibi kültürel etkinlikler için İstanbul’da mekâna ihtiyaç vardı.
Bu amaçla mimar Feridun Kip ile mimar Rüknettin Güney bir proje hazırladı. Bu doğrultuda, 26 Mayıs 1946’da Büyük Opera Binası’nın inşasına başlandı. Ancak ödenek yokluğu binanın inşasını sekteye uğrattı. İstanbul’un fethinin 500. yılında açılması planlanan binanın ancak kaba inşaatı bitirilebildi.
2. Ödeneksizlik işleri zorlaştırdı
Yarım kalan bina Bayındırlık Bakanlığı’na devredildi ve bu devir sonrası inşaat üç yıl boyunca sürüncemede kaldı. Binaya çakılan ilk çividen tam on yıl sonra yani 1956’da projenin başına mimar Hayati Tabanlıoğlu getirildi ve çalışmalara devam edildi.
Ancak işler yine yolunda gitmiyordu. Ödenek sorunu burada da kendini göstermişti. Bu nedenle çalışmalar planlanandan daha ağır ilerliyordu.
3. 23 yıl sonra kapılarını açtı
Projeye başlarken biçilen süre yedi yıl, öngörülen bütçe de 10 milyon liraydı. Ancak binanın tamamlanması tam 23 yıl sürmüş ve harcanan miktar 93 milyon lirayı bulmuştu. “Büyük Opera Binası” olarak başlanan proje tamamlandığında “İstanbul Kültür Sarayı” adını aldı.
Açılışı 12 Nisan 1969 tarihinde yapılan kültür sarayında sergilenen ilk eserler de Ferit Tüzün‘ün “Çeşmebaşı Balesi” ile Giuseppe Verdi‘nin ünlü eseri “Aida” oldu.
4. Sahnede “Cadı Kazanı” başrolde “yangın”
Amma velakin aksilikler binanın peşini bırakmadı. Bir yıl sonra yani 27 Kasım 1970’te binada yangın çıktı. Yangın çıktığı sırada Arthur Miller‘in “Cadı Kazanı” isimli oyunu sergileniyordu. Oyunu izlemek için gelen seyirciler koltukları doldurmuştu. Oyunun üçüncü perdesine yeni geçilmişti ki, salonda alevler görüldü.
Seyirciler panik halinde salonu terk ediyor, oyuncular ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. O anları verdiği bir röportajda sahnede bulunan sanatçılardan Nihat Akcan şöyle anlattı: “Salonda birden gülüşmeler duydum. Sahne dekorcusu Ahmet Aslan sahneye fırlamış, bir şeyler söylüyordu. Replik almak için yukarı baktım. Sahnenin sağ köşesi yanıyordu.”
5. Kaza mı yoksa sabotaj mı?
Yangının tam sebebi belirlenemedi ya da belirlenmedi. Söylenene göre elektrik kontağından çıkan alevler yangına sebep olmuştu. Ancak bu açıklama çoğu kimseyi tatmin etmemişti. Zira 12 Mart Darbesi sonrası sabotaj iddialarının gündeme gelmesi ve davalara konu olması yangına dair şüpheleri iyiden iyiye güçlendirdi.
Yangın söndürülüp binadan arta kalanlara yakından bakılınca durumun vahameti de ortaya çıkmıştı. Bina neredeyse tamamen yanmıştı. Hatta yangın sırasında “IV. Murat” oyunu için Topkapı Sarayı’ndan getirilen bazı eserler de ya yanmış ya da ciddi hasar görmüştü. Can kaybı olmaması en büyük teselli oldu.
6. Atatürk Kültür Merkezi adı ile yeniden perdelerini açtı
Binayı kurtarma görevi mimar Hayri Tabanlıoğlu‘na verildi; binanın onarımı sekiz yıl sürdü. 6 Ekim 1978 günü açılışı yapıldı; bu kez adı Atatürk Kültür Merkezi’ydi.
Merkezde; 1300 kişilik büyük salon, 500 kişilik konser salonu, 200 kişilik tiyatro salonu, 250 kişilik sinema salonunun yanı sıra büyük bir sergi alanı bulunuyordu. Sahne tekniği Alman mühendis Willie Ehle tarafından yapılmıştı. Merkez; İstanbul Devlet Tiyatrosu, Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestrası’nın daimi sahnesi olarak uzun yıllar hizmet verdi.
1978 yılından kapatıldığı 2008 yılına kadar AKM binlerce esere ev sahipliği yaptı. Bu sürede şehrin kültür ve sanat hayatının en önemli durağı oldu. Taksim’e gelindiğinde AKM’ye uğrayıp aylık programına göz atmak adettendi. Özel tiyatrolara oranla ucuz biletleri ile her kesimden insanı kendine çekiyordu. Peki ne oldu da AKM sanat merkezinden bir ucubeye dönüştü?
7. Yıkmasak da korusak?
2005 yılında dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç bir açıklama yaparak AKM’nin ekonomik ömrünü tamamladığını ve yıkılması gerektiğini söyledi. Koç’un açıklaması yandaş medyada hemen karşılığını buldu. AKM’nin ne kadar bakımsız ve pis olduğuna dair haberler yapıldı. Teknik altyapısı da yetersiz olduğuna göre elbette yıkılmalıydı.
AKM’nin bakıma ihtiyacı olduğu konusunda hemen hemen herkes hemfikirdi. Ancak yıkılması değil yerinde korunması talep ediliyordu. Çünkü AKP‘nin o döneme kadar kentle ilgili politikaları her ne kadar yerinde korumacı olarak lanse ediliyorsa da gerçekte işler öyle yürümüyordu.
Aynı tarihlerde Sulukule ve Tarlabaşı “kentsel dönüşüm” adı altında ranta kurban ediliyordu. Dolayısıyla AKM’nin yıkılma talebi, kent merkezlerindeki rantsal dönüşümden bağımsız değildi. Yıllar, zamanında konuya muhalefet edenleri haklı çıkaracaktı.
8. Eylemler sonuç verdi
AKM’nin yıkımına karşı pek çok eylem yapıldı; konu medyada uzunca tartışıldı. Yapılan eylemler işe yaradı ve Kasım 2007’de İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi’ni “1. grup kültür varlığı” olarak tescil etti. Böylece AKM, hukuksal bir zırha kavuşmuştu.
Bir yıl sonra bakanlık ile 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı arasında AKM’nin yenilenmesine yönelik bir protokol imzalandı. Yenileme projesini hazırlaması için Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirildi. Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası projeye karşı dava açtı ve çalışmalar mahkeme kararıyla durduruldu.
9. Nurtopu gibi bir ‘ucube’miz daha oldu
2012 yılına gelindiğinde AKM ile ilgili gelişmeler yeniden hızlandı. Bakanlık bu sefer de Sabancı Holding ile restorasyon işlemleri için anlaşma imzaladı. Ancak çalışmalar oldukça ağır işliyordu. AKM ile ilgili tartışmalar da yeniden alevlenmişti.
Yangına körükle giden isim dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay oldu. Yaptığı bir açıklamada AKM ile ilgili ‘ucube’ sıfatını kullanan Bakan “Bizim 1980 yılında Kenan Paşa’nın aklıyla yapılmış AKM denilen bir ucube yapımız var. Ondan inşallah yakında bir yeni yasa imkânıyla kurtulacağız” cümlelerini sarf etti.
Bakan bu açıklaması nedeniyle büyük tepki aldı. Çünkü daha bir yıl önce Kars’taki “İnsanlık Anıtı” için Erdoğan ‘ucube’ demiş ve bunun üzerine anıt yerinden sökülmüştü.
10. AKM’den PKM’ye
İktidara göre AKM Mayıs 2012’den bu yana tadilattaydı ve 2014 yılı içinde açılması planlanıyordu. Ancak Gezi Direnişi sırasında görüldü ki, AKM’de herhangi bir tadilatın olmamasının yanı sıra bina polislerin karakolu haline gelmişti.
Gezi Direnişi sırasında AKM’yi mesken edinen polisler o tarihten bu yana binayı terk etmedi. Otoparkında TOMA’ların, içinde konteynerlerin bulunduğu binaya sivillerin girişi yasak.
11. AKM’nin içi boşaltılıyor
Hatta son günlerde basına yansıyan haberlere göre AKM’nin içi boşaltılıp satılıyor. Bu iddiayı dile getirenlerden biri de Sanatçılar Girişimi Sözcüsü Orhan Aydın oldu.
“AKM’nin polis karargâhına dönüştürüldüğü dönemde bir yandan da içinin boşaltıldığını; kamyonların binanın arkasına yanaştığını ve binanın bütün aksamının söküldüğünü öğrendik” diyen Aydın’ın sözlerine Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Üstün Akmen‘den de destek geldi.
Akmen AKM’nin koltuklarının bir kısmının Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin salonuna monte edildiğini; ses mikserleri, kolonları ve mikrofonların da aynı salonda kullanılmakta olduğunu söyledi.
12. Yıkılacaksa alkıştan yıkılsın!
Gezi Direnişi sırasında açıklama yapan Erdoğan binanın yıkılması konusunda diretiyor ve yerine opera ve kültür merkezi yapılacağını söylüyordu. Daha sonra öğrenildi ki, bakanlık zaten bu açıklamadan birkaç gün önce restorasyon projesini durdurmuştu.
AKM’de herhangi bir restorasyon çalışması hâlâ yok ve yukarıda da belirttiğimiz üzere fiili olarak bir polis karakolu durumunda. Zamanında içinden Carmen‘lerin, Cyrano De Bergerac‘ların, Hamlet‘lerin geçtiği binadan şimdilerde TOMA’lar ve Akrepler geçiyor. AKM’nin yeniden kültür ve sanat etkinlikleri ile dolup taşacağı günleri bekliyoruz ve “AKM yıkılacaksa alkıştan yıkılsın” diyoruz.