Canlı ağaç müzesi olarak da anılan arboretum, doğa meraklılarının görebilecekleri en muhteşem yerlerden biridir. Türkiye’de ise cennet simülasyonu adını uygun gördüğümüz bu mekanlardan iki tane bulunuyor. Bunlardan birisi Yalova’da, diğeri ise bugüne kadar belki de duymadığınız veya duyup da hala gidemediğiniz İstanbul’un göbeğinde, Belgrad Ormanı’nda konumlanmış Atatürk Arboretum’u. Belirli bitkilerin yetiştirildiği alan anlamına gelen arboretum sözcüğü telaffuzu zor olduğu için midir bilinmez, İstanbul’un ortasında olmasına rağmen çok da fazla popüler olmamıştır.
Neredeyse 90 yıllık bu canlı ağaç müzesiyle henüz tanışmamış doğa severlere, yaklaşan şu güzel bahar günlerinde hediye gibi bir liste yapalım istedik.
1. Arboretumun asıl kurulma amacı bilimsel araştırma ve gözlemler için
Öncelikli amacı eğitim olan bu alanlar aynı zamanda halkın da ziyaretine açık bir müze olduğu için kendimizi şanslı hissedebiliriz.
2. Ve bilimsel yöneticiliği İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nde
Bir danışma kurulunca yönetilen Arboretum’un bilimsel işletmesi İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından yapılıyor.
3. Türkiye’nin ilk fidanlığı da burada kurulmuş
1916 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılan Türkiye’nin ilk fidanlığı da Arboteryum sınırları içinde yer alıyor.
4. İstanbul’da oksijen çarpmasını yaşayacağınız birkaç yerden biridir
Çiçeklerin ve ağaçların kokusundan kendinizden geçersiniz, burada fazla huzur yüklemesinden İstanbul’da olduğunuzu unutabilirsiniz.
5. Dünyadaki her kıta için ayrı bölümlere sahip
Japonya gibi uzak doğu ülkeleri de dahil dünyanın her yerinden çeşitli ağaç türlerini burada görebilirsiniz. Diğer ormanlık alanlardan burayı ayıran en önemli özelliklerden biri de budur. Hiç tanımadığınız ve kolay kolay göremeyeceğiniz türde ağaç ve çalıları, ait oldukları coğrafyalara göre burada görebilirsiniz.
6. İyi haber: Piknik ve mangal yapılmaz
Belki de buranın yeterli popüleriteye ulaşmamasının sebebi budur. Arboretum yalnızca doğa için gelenlere açık olduğundan yeşilin sadece pikniği ifade ettiği insanlar tarafından hezimete uğrayamıyor.
7. Tüm müzeyi gezmek yaklaşık 4 saatinizi alır
İçeride yiyecek içecek satılmadığı ve piknik de yapamayacağınız için, tavsiyemiz bütün yeme içme ihtiyaçlarınızı gidermiş bir şekilde burayı ziyaret etmenizdir. 296 hektarlık bu alanı gezmeniz birkaç saatinizi alacak ve bu kadar oksijenin sonunda muhtemelen karnınız acıkacak.
8. Mevsimine göre bol miktarda gelin ve damat görebilirsiniz
Burası için popüler değil demiştik ama yine de düğün mevsimi gelmeden gitmenizde fayda var. Belirli bir ücret karşılığında profesyonel fotoğraf çekimi yapılabildiği için özellikle hafta sonlarında ortam biraz amacından sapabiliyor.
9. Fotoğraf için gidenlere uyarı: Tripod götürmeyin
Arboretuma gidip rengarenk, resim gibi ağaçların fotoğraflarını çekmek istemeniz çok normal tabii. Profesyonel çekimler için ekstra ücret talep ediyorlar ve bunun dışında içeri tripod sokmanıza kesinlikle izin verilmiyor.
10. Ağaç ve çalıların yanı sıra; içeride 3 adet gölet bulunuyor
Su kaplumbağalarının ve kuğuların yüzdüğü bu göletler, masalsı görüntünün tamamlanması için gerekli olan küçük bir ayrıntı gibi. Canlı bir Monet tablosu görmek isteyenler üzerinde nilüferlerin gezdiği bu göllere hayran kalacak.
11. İmkanınız varsa hafta içi gitmeyi tercih edin
Burası özellikle bahar ve yaz aylarında hafta sonları kalabalık olabildiği için hem giriş ücreti yüksek oluyor hem de gezinizden yeterli verimi alamayabilirsiniz. Hafta içi gitme şansı olanlar mutlaka bunu değerlendirmeli. Levent tarafından kısa bir otobüs yolculuğu yaparak İstanbul sınırları dışında bir ormana gitmişsiniz hissi yaşarsınız.
12. Dikkat! Arboretumdaki tohum ve çiçeklerin koparılmasına izin verilmiyor
Alışkın olduğunuz müze kuralları burası için de geçerli. Buraya giderken unutulmaması gereken şeylerin başında, sergilenen ağaçların bir eser olduğudur. Dolayısıyla bu büyülü güzellikteki ve özel bakım isteyen canlılar, zarar verilmemesi gereken değerli eserlerdir.