Türk virtüöz ve Rock şarkıcısı Asım Can Gündüz‘ün ismini, yeni nesil belki de ilk kez geçen hafta aldığımız ölüm haberiyle duydu. Oysa Asım Can Gündüz, dünyaca ünlü ve Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük yeteneklerden biriydi. Onu gençliğinden beri tanıyan ve ona hayranlık duyan nesil, muhakkak ki, o yılları kaçıran yeni kuşaktan daha şanslıydı.
Her şeye rağmen ortada şöyle bir gerçek var: Asım Can Gündüz’ü ne bu kuşak ne de gelecek kuşak unutabilir… Çünkü ona hayran olmamızın sebebi müzikteki başarısı değil; duyarlılığı, saf yüreği, samimiyeti, muhteşem karakteri ve ince ruhu da aynı zamanda.
Çok değil bir hafta önce, geçirdiği kalp krizi yüzünden kaybettiğimiz efsane sanatçı Asım Can Gündüz’ü daha şimdiden özlemle anıyoruz. Ve onun bir film senaryosundan bile etkileyici yaşam öyküsünü sizlerle paylaşıyoruz…
1955 İstanbul doğumlu Asım Can Gündüz, dört yaşındayken ailesiyle birlikte Amerika’ya yerleşir…
Gündüz’ün annesi, Liz Taylor, Jacklyn Kennedy Onassis gibi ünlülere el yapımı gece kıyafetleri diken bir kadındır. Babası ise çok iyi bir aşçıdır. (Kendisinin de sadece 19 yaşındayken ünlü oyuncu Farrah Fawcett ile sevgili olduğunu ve haftada 80 bin dolar kazandığını biliyoruz.)
Gündüz, 1980’lere kadar New York’ta yaşar; dolayısıyla çocukluk ve gençlik yıllarının başları burada geçmiştir diyebiliriz.
Küçücük yaşında gitar çalmak ister ve doğuştan perdeli olan ellerini keser düzeltmek için
“Parmaklarım perdeliydi. Çocukken ‘ördek’ derlerdi bana. Bir gün şişeyi kırıp ellerimi düzeltmek için kesmiştim. Elimdeki sinirler kopmuştu. Gün geldi gitarist olmaya karar verdim ve ‘Allah büyük; yaparım’ dedim. Doktor da anneme ‘Çok umutlanmasın çünkü sinirleri kesilmiş komut gitmez’ demiş. Ben de çabalayıp elimi çalıştırdım. Şimdi bakın nasıl çalıyorum, dünyanın en iyileri arasındayım. Sadece emek verdim, özel yeteneğim değil. Günde 12 saat çalarsanız siz de başarırsınız.”
New York’ta verdiği konserler, kısa zamanda yeteneğiyle dikkat çekmesine neden olur. Müzik eleştirmenleri Gündüz’ün müziğini “Jimmy Hendrix’in yeniden gelişi” olarak değerlendirirler
Asım Can Gündüz, New York’ta yaşadığı dönem boyunca; Concrete Sky, Zacheria, Gundez, Katawba gibi kült rock grupları kurmuştur. Ve o yıllarda, New York’un önde gelen müzik eleştirmenleri, kendisinden “geleceğin yeni gitar idolü” olarak bahsetmiştir.
Broadway’de sergilenen Jimi Hendrix’in hayatının anlatıldığı “Jimi and Janis Together Again” isimli müzikal için binlerce kişi arasından seçilen isim, yine Asım Can Gündüz’dür. Gündüz bir yandan müzikalde yer alırken bir yandan da New York’taki efsane gece kulübü “The Bottom Line”da kapalı gişe konserler verir. Günden güne daha fazla kişiye sesini duyuran Gündüz, Leslie West, Deep Purple, Billy Cobham gibi dünyaca tanınan birçok ünlü grup için açılış sanatçısı olarak sahne alır.
“Jimmy Hendrix’in hayatını anlatan müzikal için onun gibi çalanını çok aradılar ama bulamadılar. Sonra beni keşfettiler. 20’li yaşlarımda ABD gibi bir yerde, bir başrolde olmak büyük şerefti. Birçok ünlü beni görmeye gelmişti.”
Böyle anlatır o günleri Asım Can Gündüz.
-Jimmy Hendrix’in gitarlarından biri Asım Can Gündüz’deydi ve şimdi o gitarın sapı, kendisi gibi müzisyen olan oğlu Evren Can’ın gitarında-
“Bir gün Jimmy Hendrix’in stüdyosuna gittik. Frank Zappa oradaydı. O zamanlar da çok içerdim, kafam da çok iyi “Frank abi nasılsın?” deyip sarıldım. Ermeni olduğunu öğrenince, ‘Ben de Türk’üm’ deyip bir daha sarıldım. Adam şaşırdı. ‘Türk’sün ve Ermeni’yim deyince sarılıyorsun’ demişti. ‘Ermeniler bizim bir numaralı dostumuzdur, sen bakma elalemin söylediğine’ deyip gitarımı hediye ettim. Almak istemeyince, kafam da iyi ya ‘Almazsan darılırım’ diyorum. Sonra yürüyemeyecek halde olduğum için beni arabaya bindirip evime yolladılar.
Ertesi gün uyandım, gitarım yok. Aradım polisi, ‘Gitarımı çaldılar’ diyorum. O esnada kapı açıldı, bir adam girdi içeri, tanıyorum ama çıkaramıyorum.
‘Dün akşam tanıştık stüdyoda’ deyip gitarı vermişti. Frank Zappa, Jimmy’nin kullandığı gitarlardan birini hediye etmiş meğer. Şimdi o gitarın sapı benim oğlumun gitarında.”
Giderek daha fazla ünlenen Asım Can Gündüz, artık “uçan gitar soloları ile seyircileri ayağa kaldırıp coşturan adam” olarak tanınır- ta ki Türkiye’ye dönene kadar
Gündüz, 80’lerin başında ailesinin sağlık sorunları yüzünden umut vadeden kariyerini yarıda bırakıp Türkiye’ye dönmek durumunda kalır. O sırada ülkenin durumu karışık olduğundan, insanlara barış ve hoşgörüyle yaklaşmaya çalışır. Ülkesine vermek istediği mesaj gayet açıktır: “Hey kardeşler, silahları bırakın gitarlar alın elinize, mitinglere değil konserler gidin, mutlu normal bir gençlik yaşamak sizinde hakkınızdır kavgayı bırakın hadi Rock müzik zamanı.”
Asım Can Gündüz’ün cümleleriyle Türkiye’ye geldiği ilk yıllar…
“ABD’den geldiğimde şivem bozuktu, tipim farklıydı, yaklaşımım değişikti… Ailemi görmek için dönmüştüm. Fakat evimizin önünde iki kardeş birbirini vurmuştu. Biri beyni yıkanmış solcu, diğeri beyni yıkanmış sağcıydı. Dönmemeye karar verdim. ABD’yi en başarılı dönemimde bıraktım. Herkesin hayalini kurduğu müthiş bir gelirim vardı. Arkadaşlarım ‘Türkler barbar, ebediyen birbirini gırtlaklarlar; gitme!’ demişti. Türkiye’de kalmamın nedeni meşhur ve zengin olmak değildi.”
Gündüz’ün Türkiye’ye döndüğü dönemde müzik piyasası arabesk etkisi altındadır; hatta rock müzik bilinmiyordur bile
Dolayısıyla da önünde ciddi engeller belirir Asım Can Gündüz’ün. Bir yanda ülkedeki sıkı yönetim, bir yanda arabesk müziğin toplum üzerindeki etkisi…
Yine aynı dönemde, Türkiye’yi her anlamda etkileyecek olan “Ambulans, Delikanlı, Affetmez, Çapkınlar, Asım Can Band, Hard Rakı” gibi birçok ünlü Rock grubu kurar Asım Can Gündüz.
1989’da “Anasının Gözü” isimli ilk albümünün kayıtlarını tamamlar; ancak bu albümün piyasaya sürülmesi, dönemin denetim anlayışı yüzünden tam 3 yıl sürer
Gündüz’ün albümü, tarzı sebebiyle Türk müzik piyasasının akışını değiştirir. Çünkü “Türkçe rap, Alternatif Türkçe sözler ve toplumsal mesajlar, mizah komedi beat müzik, Türkçe blues, Rock oryantal” gibi tarzları bünyesinde barındırmaktadır ve Türkiye’de türünün ilk örneğidir.
İkinci albümü annesinin hatırası için hazırladığı “Bir sevgi eseri” olur. Bu albüm, Türkiye’deki ilk Türkçe sözlü romantik blues örneğidir
1995’te başlar bu albümün çalışmalarına Gündüz. Albümün içeriğinde annesinin çok sevdiği dünyaca ünlü romantik blues şarkıların Türkçe sözlü aranjmanları bulunmaktadır. Ancak şarkıların telifleri konusunda oldukça zor bir süreç onu beklemektedir. Telif firmalarının güvenini kazanmak için Müzik eserleri Sahipleri Grubu’nun kurucu üyesi olur ve nihayet Eric Claptan, Gary Moore, Lionel Ritchie, George Michaels, Sam Brown, Richard Marks ve Carlos Santana’nın telif firmalarından onay alarak albümü çıkarma hakkını elde eder.
Televizyonda çok kanallı döneme geçiş sürerken Asım Can Gündüz de, renkli kişiliğiyle birçok tv ve radyo programına imza atar
RT, ATV, Star TV, Kanal 6, Kiss FM, Power FM gibi kanallarda yaptığı programlardaki esprili tarzıyla, bir kez daha Türk medyasında yeni bir akıma neden olur.
Ama yaptığı programlardan parasını alamaz. Bir gün otogara gidip Güney’e bir bir bilet ister. “Nereye” diye soran çalışana “İlk otobüs nereye gidiyorsa oraya” der ve böylece yolu Marmaris’e düşer
Asım Can Gündüz, Marmaris’e gittiği ilk zamanları şu cümlelerle anlatır:
“Aldım gitarımı, oturdum sahile, kapattım gözlerimi başladım çalmaya. ‘Allah’ım çok şükür beni İstanbul’dan kurtardın’ dedim. Gözlerimi açtığımda 50 İngiliz beni alkışlıyordu. Ekmek kapısı açtığı için Allah’a teşekkür ettim.”
Ölümüne kadar Marmaris’te yaşayan Gündüz bir yandan burada ve Rusya’da konserler vermeye devam eder; bir yandan da Ukrayna’da bulunan atölyesinde ürettiği gitarları Amerika’ya satar.
Türk medyasına küsmesinin sebebini ise yine onun ağzından dinleyelim…
“Televizyon programı yaptığım dönemde Türk medyasından iğrendim. Birçok yerden paramızı alamadık. KDV’nin faizi vardı ve almadığın paranın cezasını ödüyordun. Bir baltaya sap olamamış şeytan kurnazlar medyada yönetici olarak çıktı karşıma… Hepsi de benim jenerasyon. Bunlar yetenekli insanlardan korkardı. Bizden sonraki jenerasyon daha medeni. Hiçbir zaman Türk seyirciyle sorunum olmadı.”
Sonra, modern elektrogitar virtüözü, sahne şovmeni, başarılı radyo DJ’i ve duyarlı bir insan olan Gündüz, internetin yayılmasıyla birlikte hayran kitlesini her gün biraz daha artırır
Gündüz’ün dünyaca kabul gören yeteneği, tatlı mı tatlı kişiliği yüzünden giderek artan hayran kitlesi, elbette sadece ülkemizle sınırlı değildir. Öyle ki, bu değerli sanatçımızaa yurt dışından gelen konser talepleri çok fazladır ve onun başarılı konserleri “Avesome John” ismi ile verilir.
“Asimcantv” isimli Youtube kanalında bir dönem düzenli olarak video paylaşmıştır Asım Can Gündüz; hatta yorumlara cevap verdiği bile olmuştur:)
Bu da onun ne kadar samimi bir insan olduğunun kanıtı olan video: “Awesome Asım Can” ve oğlu “Awesome Evren Can”…
Değerli sanatçımız Asım Can Gündüz’ü kısa bir süre önce kaybettik…
Ama o giderken kendisi gibi yetenekli oğlu Evren Can’ı miras bıraktı bize…
Umarız Evren Can da babası gibi çok güzel yerlere gelir.
Çok sevdiğimiz sanatçımız Asım Can Gündüz’ü saygı ve özlemle anıyoruz…
BONUS: Hem sevdiğimiz bir arkadaşımız hem de Asım Can Gündüz’ün grup arkadaşlarından biri olan Onurcan’dan büyük ustasına veda…
“Beni ancak iki şey üzebilir; ailem ve band’im, derdi her zaman. Şükürler olsun ki onun güzel enerjisi sayesinde her günümüz birbirinden güzel ve dolu dolu geçti. Evine bağlı, duygusal ve hassas bir adamdı. Bize öğrettikleri sayesinde bütün zorluklara rağmen aslanlar gibi dimdik durup özenle çalıştık. Beş yıl beraber ekmek kırdık Asım abiyle, hayatımın en güzel beş yılıydı. Onun gibi bir adamla, onun gibi bir gitaristle, onun gibi bir delikanlıyla bu yolda beraber yürüdüğüm için inanılmaz şanslı hissediyorum. Ne yazık ki 24 Haziran günü o acı haberi alıp hastaneye koştum. Çok canımız yandı… Belki artık o yok. Ama biz, çok büyük emeklerle bize aşıladığı güzel enerjiyle yolumuzda yürüyüp onun adını, hayat felsefesini yaşatmaya devam edeceğiz. Asım Can Gündüz’le biz, band’den öte baba-oğul gibiydik. Geçirdiğimiz günler her zaman rüyalarımı süsleyecek. Ki Asım abi olmasaydı ancak rüyalarda olabilirdi böyle güzellikler… Onu şimdiden çok özledik. Hoşçakal abi, bize verdiğin bayrağı asla elimizden bırakmayacağız…”