Efendim, dilimize giren şu tabirle başlamak isteriz: “Aşk sarhoşu olmak”. Yabancılar ise buna “drunk in love” diyor.
Aşık olduğumuzda yaptığımız mantıksızca davranışlar, sürekli anlamsızca sırıtmak ya da ağlama krizlerine girmek, sokakta hiçbir şeyi umursamadan dans etmek ve daha nicesi size sarhoş olduğunuz zamanları azıcık da olsa hatırlatmıyor mu?
Hepimiz böyle dönemlerden geçtik, kabul edelim. Ayrıca bilim adamları da bu kişisel deneyimlerimizi yalanlamayan bir şeyden bahsediyorlar: Aşk en az uyuşturucu ve alkol kadar beyni etkileyen bir olay. Dolayısıyla normal ve ayık hayatımızda yapmayacağımız tüm bu davranışları aşık olduğumuzda sergilememiz çok da garip değil.
İşte biz de buradan yola çıkarak aşık olmak ile sarhoş olmanın aslında neden aynı şey olduğunu açıklamak istedik. Buyurunuz.
Her ikisi de muhakeme yeteneğinizi bulandırır
Bazı gecelerin gerçekten kara kutusu olmalı. Aynı şekilde aşkın tüm sistemimizi ele geçirdiği o en zirvedeki günlerimizin de. Çünkü her ikisi de karar verme yargımızı, hafızamızı derinden etkiliyor.
Sarhoşken nasıl o gecenin tüm detaylarını hatırlayamıyor, o sırada verdiğiniz kararların hesabını sonradan kendinize veremiyorsanız aynı durum aşıkken de geçerli. Aşkın üst zirvelerinde dolaşırken sadece karşımızdaki kişinin en iyi taraflarını görmemiz de bu yüzden. Ama aşk solmaya başladığında, aşkın kör gözü açıldığında aynı akşamdan kalma gecelerin sabahında olduğu gibi her şeyi daha farklı bir gözle görmeye, tartmaya başlıyoruz.
Her iki durumda da hiçbir şeyinizi gizleme ihtiyacı duymazsınız
Alkolün etkisiyle rahatladığımızda günlük hayatımızda asla söyleyemeyeceğimiz şeyleri söyler, asla yapmam dediğimiz şeyleri yaparız. Yani kendimizi yanımdakilerimize tüm çıplaklığımızla teslim ederiz. En kapalı kutular bile sarhoşken bir anda açılır.
Peki ya bu durum aşıkken farklı mı? Hayır. Aşık olduğunuzda da arkadaşlarınızdan ya da çevrenizdeki herkesten gizlediğiniz yanlarınızı bilinçsiz bir şekilde ortaya dökersiniz. Aşık olduğumuz zamanların en incinebilir, en korumasız olduğumuz anlar olmasının sebebi de aslında zaten bu değil mi?
Normalde toplum içinde sergilemeyeceğiniz davranışlarda bulunmaya başlarsınız
Sarhoş olduğumuzda çoğumuzun kimseyi umursamadan çılgınca dansettiğimiz, tamamen yabancıların arasında utanmadan böğüre böğüre ağladığımız ya da kahkahalarla güldüğümüz hatıralarımız var olduğunu düşünüyoruz. Çünkü sarhoşken cidden ne yanımızdakileri, ne mekanı ne de zamanı umursamıyoruz.
Keza aşıkken de öyle. Aşık olduğumuzda da kimseyi umursamadan hüngür hüngür ağlayabiliyor, mutluysak bunu en uç noktalarına kadar yaşıyor ve bunu göstermekten çekinmiyor, insan-yer-mekan umursamadan içimizden o an nasıl geliyorsa öyle davranmaktan hiç mi hiç utanmıyoruz.
İki durumda da hiç bitmesin istersiniz
Alkolün su gibi aktığı ortamlarda “Son bir tane daha içeyim, sonra giderim” dersiniz ama aslında hiç eve gidesiniz gelmez, gece hiç bitmesin istersiniz. Yani aman sabahlar olmasın durumu.
Aşıkken de “Aman sabahlar olmasın” dediğinizi biliyoruz. Yani hepimiz o bulutların üzerinde dolaştığımız, karnımızda kelebeklerin dönüp durduğu, en ufak şeyden anlamsızca mutlu olduğumuz anların sonsuza kadar sürmesini istiyoruz. Ama her gece nasıl sona eriyor ve baş ağrısı, mide bulantısıyla sabahları karşılıyorsak aşk da öyle bir anda bizi nahoş bir şekilde terkedip gidebiliyor.
Bittiğinde ise gerçekte ne olduğunu tam olarak hatırlayamazsınız
Dedik ya sarhoş gecelerin ertesinde ölümcül bir “hangover” ile uyandığınızda bir gece öncesinde neler olduğunu kafanızda yeniden canlandırmaya başlarsınız. Telefonunuzu karıştırır, fotoğraflar, arama kayıtları, mesajlardan neler yaşandığının parçalarını birleştirmeye çalışırsınız. Hatırladığınızda ise çoğu zaman ufaktan utanma ve pişmanlık duyguları sizi sarmaya başlar.
Aynı durum aşkta da geçerli. Aşkın kör gözü açıldığında yani dünyayı yeniden olduğu gibi görmeye başladığınızda tam olarak ne olduğunu hatırlayamazsınız. “Ona gerçekten hayatımın aşkı olduğunu söyledim mi?”, “Onu gerçekten herkesin içinde öptüm mü?” gibi soruları kendinize sorar ve bazen “Keşke yapmasaydım” diye kendinizi yiyip bitirirsiniz.
Ne zaman durmanız gerektiğini bilemezsiniz
“O son birayı içmeyecektim” dediğinizi buradan duyar gibiyiz. Arkadaşlarınızla bir yorgunluk birası içmeye çıkıp sabahlara kadar içtiğinizi ve kendinizi durduramadığınızı biliyoruz.
Aşık olduğunuzda da kendinizi durduramazsınız. Sonuna kadar gitmek ister, saatler hiç geçmesin, o anlar hiç bitmesin istersiniz.
Ayılmak da ayrılmak da zorlu bir süreçtir
Akşamdan kalma günlerin ne kadar zor geçtiğini hepimiz biliriz. “Aşktan kalma” günlerin bu zorluğu üçe beşe katladığını söyleyebiliriz. Akşamdan kalma durumları bir gün içinde yataktan çıkmayarak, sıcak bir duşla ya da hayat kurtarıcı besin takviyeleriyle kurtarabilirsiniz; peki ya aşk acısı öyle mi?
Aşk acısı haftalar, aylar hatta bütün bir hayatınızı kaplayarak yıllar sürebilir. Üstelik üzgünüz bu durumu düzeltecek hiçbir sihirli besin ya da ilaç da yok.
Bu deneyimlerinizden asla ders çıkarmazsınız
Çok sarhoş olduğunuz günlerden sonra “Bir daha asla içmeyeceğim” dediğiniz günler olmuştur. Peki ya kaçınız şimdiye kadar bu sözünüzü tuttunuz?
Aşk da zira tam olarak böyle. Canınızı acıtan, sizi bunalımlara sürükleyen bir ilişkinin bitişinden sonra da benzer cümleleri kendinize söylediğinizi ve “Bir daha asla bu kadar çok sevmeyeceğim” diye söz verdiğinizi biliyoruz. Aynı şekilde bu sözünüzü tutamadığınız da…
Yine de en güzel şey sevmek, bizden size tavsiye; ne olursa olsun aşık olmaktan korkmayın 🙂