Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz Kovid-19 ile çevrili. Hal böyleyken ardı arkası kesilmeyen tartışma konuları ile görüyoruz ki, ‘olağanlaşmak” durumu bir süre daha olağan dışı kalacak. Öte yandan bu olağan dışı dönemde gündem maddelerimiz arasına girmeyi beceren konulardan biri de aşı pasaportları oldu. Peki aşı pasaportları nedir ve dünden bugüne baktığımızda ilk kez nerede kullanılmıştır?
Aşı pasaportları nedir?
DSÖ ve ülkelerin ilgili kuruluşları, küresel salgını kontrol altına almaya çalışıyor. Bu noktada farklı şirketlerin ürettiği aşıların bazıları izin almayı başardı. Ancak bununla birlikte ayrıca bir tartışmanın da fitilini ateşledik; “aşı olduğunu belgeleyebilenler ek haklar almalı aşı olmayanlar ise kısıtlamalara muhatap olmalı” mı?
Dünyada yaklaşık 100 ülkede başlayan aşı programlarıyla, 210 milyon dozun üzerinde koronavirüs aşısı yapıldı. Aşı olanlara ek haklar sağlamanın mümkün olup olmadığı ise tartışma konusu.
Ülkeler, corona virüsü aşılarını, DSÖ’nün ülke temsilcileriyle belirlediği risk kategorilerine göre “gönüllü” olarak yapıyor. Bilim insanları ise genel anlamda salgının bastırılması için toplumun büyük kısmının aşı olması gerektiği noktasında uzlaşıyor. Aşıların salgın karşısındaki etkisini artırmak ve ekonomilerin toparlanmasını kolaylaştırmak amacıyla gündeme gelen öneriler var. Bunlardan biri de, “dijital seyahat sertifikası”, diğer adıyla “aşı pasaportları”.
Bu önerinin gerçekleşmesi halinde ispatlama durumu söz konusu olacak. Aşı yoluyla ya da hastalığı geçirerek koronavirüs bağışıklığına sahip olduğunu kanıtlayan bireyler, ek haklara kavuşabilecek.
Örneğin, seyahat kısıtlamalarından muaf olmak, kafe, bar ve restoranlara girebilmek gibi “ayrıcalıklar” söz konusu olabilir. Hatta bazı şirketlerin işe alımlarda benzer bir belgeyi talep etmesi de olasılığını da duyduk.
Aşı pasaportları çok geniş bir alanda ‘geçerli’ olacak gibi gözüküyor
Avustralya’nın en büyük havayolu şirketi Qantas, yolcularından “bağışıklık pasaportu” istemeyi tartışıyor. Buna göre Covid-19 antikor testi sonuçlarını gösteren bir mobil uygulama fikri söz konusu.
Bununla birlikte New York Times gazetesi de bir iddia ileri sürdü. Buna göre United Airlines, JetBlue ve Lufthansa’nın ve benzeri birçok şirket benzeri önlemleri gündemde tutuyor. Gazeteye göre şirketer, “CommonPass” adlı sağlık pasaportu uygulamasını devreye almak için için kolları sıvadı.
Şirketlerin çalışanları için “aşı olma zorunluluğu” getirmesi de tartışma konusu. ABD’li çalışma avukatı Rogge Dunn, “Bazı şirketler Covid-19 aşısını mecburi yapma eğiliminde” dedi. ABD yasaları işverenlerin çalışanlarını aşı olmaya zorlamasına izin veriyor. Bu, aşı yaptırmayan çalışanların işlerini kaybedebilecekleri anlamına geliyor.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), dijital Covid Seyahat Kartı uygulamasının birkaç hafta içinde çıkacağını bilrdirdi. Kişiler, dijital kartları, iOS ve Android platformlardan ücretsiz olarak indirebilecek. Bu kartta yolcuların Covid-19 testi ve aşı bilgileri bulunacak.
Dünya Sağlık Örgütü ise aşı sertifikaları ile ilgili temkinli yaklaşıyor. Örgüt, ülkelere bu yönde resmi bir öneri getirmedi. Ancak sürecin takipçisi olmayı sürdürüyor.
Veri güvenliği ve ‘ayrımcılık’ riski doğuyor
Covid sertifikalarının yasal ve etik yönden eleştirildiği iki temel nokta var. Bunlardan biri kullanıcıların veri güvenliğinin tehlikeye girmesi. Diğeri ise toplumda var olan eşitsizliklerin ve ayrımcılığın daha da derinleşmesi olasılığı.
Exeter Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Ana Beduschi, dijital sağlık pasaportlarının Covid-19 salgınının yönetimine uzun vadede katkıda bulunabileceğini belirtiyor. Ancak veri güvenliği ve insan haklarıyla ilgili önemli soru işaretlerini de inkar etmiyor:
“Bireyler, sağlık bilgilerinin toplanması, kaydedilmesi ve dijital pasaportlarda kullanılmasına onay verebilir. Ancak yine de bu uygulamalar özel bir veri koruma sistemi gerektiriyor. Hükümetler, dijital pasaport geliştiren firmaların verilerin korunması yönündeki yasalara uyduklarını denetlemeli.”
“Aşı herkese erişmeli”
Beduschi, söz konusu uygulamanın toplumda yaratabileceği ayrımcılığı da şu sözlerle açıklıyor:
“Yetkililerin, herkesten düzenli olarak bağışıklık durumlarını göstermelerini istediği bir tabloyu düşünelim. Aşı olanların serbestçe dolaşabildiği, diğerlerinin engellendiği bir durum… Aşıya ya da Covid-19 testlerine erişemeyenlerin ya da parası olmayanların özgürlüğü fiilen kısıtlanacaktır.
“Salgından daha çok etkilenen bazı kesimler için bu durum daha orantısız bir etki yaratır. Dijital pasaportlar, aşıların herkese erişmediği durumda toplumdaki eşitsizliği artırır. Çünkü ekonomik yetersizlik nedeniyle aşı ya da teste ulaşamayan kişiler ile ulaşanlar arasındaki uçurum büyür.“
Koronavirüs aşısının zengin ve yoksul ülkeler arasındaki dağılımı eleştirilere konu oluyor
Bu sorun karşısında uzmanların bu soruna ilişkin bir çözüm önerisi var. Buna göre Covid-19 testlerinin ve aşının herkese erişmesi. Ancak dijital aşı pasaportu gibi uygulamalar kullanıma girmeden önce…
“Bir anlamda özgürlüğü kısmen geri getirebilir” diyen de var
Oxford Üniversitesi Uehiro Uygulamalı Etik Merkezi’nden Dr. Rebecca Brown ise bağışıklık sertifikası uygulamalarının “kısıtlanan özgürlükleri kısmen geri getirebileceği” görüşünde. Brown şunları kaydediyor:
“Covid-19 salgınıyla başa çıkabilmek için şimdiye kadar insanların özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlamaya tabi oldu.Bu kısıtlamalar virüsün yayılmasını önleme ve insanları koruma hedefiyle başladı. Bağışıklık kazanan bireyler, virüsü kapma ve yayma açısından daha az risk teşkil ediyorlarsa, onların seyahat özgürlüğü başkalarının sağlığı üzerinde artık risk oluşturmuyor demektir.
“Bu noktada, insanların hareketini kısıtlamanın gerekçesi ortadan kalkmış olur. Bağışıklığı elde etmiş bireyleri karantina altında tutmak için herhangi bir gerekçe yok“
Brown’a göre, insanların özgürlüğünü kısıtlayan şey aşı pasaportları değil, karantina uygulaması. Koronavirüs kısıtlamalarının zorunluluk olduğunu kabul eden Brown, “Söz konusu pasaportlar hakları bir nebze geri getirebilir. Bu nedenle ek bir engel olarak görülmemeli, bağışık kişilerin kısıtlamalardan muaf olmasını sağlamanın bir yolu olarak düşünülmeli” diyor.
Pasaportların geçiş kartı olarak kullanılması hak ihlali yaratır mı?
Öte yandan, seyahat kısıtlamalarına yönelik kullanılacak aşı sertifikası yeni bir fikir değil.
İlk defa 18. yüzyılda ortaya çıkan ve hala Afrika ve Güney Amerika’da görülen sarı humma salgınına karşı da benzer bir uygulama yürürlükte. Sarı hummanın bulunduğu bölgelere gidenlerden veya bu bölgelerden diğer ülkelere geçenlerden sarıhumma aşısı olduklarını belgelendirmeleri istenebiliyor. Aşı sertifikası aşıdan 10 gün sonra ve ömür boyu geçerli oluyor.
Kanada Dalhousie Üniversitesinden biyoetik uzmanı Dr. Francoise Baylis, benzer bir seyahat düzenlemesi için aşı pasaportlarının olası sakıncalarına dikkat çekiyor. Ona göre böyle bir sistemin devreye girmesi durumunda bunun “ayrımcılık” ortaya çıkabilir.
Sınır kontrollerinde aşı kayıtlarına da bakılması tasarlanıyor.
Baylis, aşı sertifikasının günlük yaşamda bir tür “geçiş kartı” gibi kullanılmasının yeni bir fikir olduğunu söyleyerek buna karşı çıkıyor:
“Böyle bir belgenin kartı olmasını reddetmek için sayısız gerekçe bulabiliriz. Zengin ve fakir bireyler ve ülkeler arasındaki eşitsizliklerin derinleşmesi tehlikesi var. Aşıya ulaşamayan bireyler ve ülkelerin ayrımcılığa uğraması tehlikesi var. Herkesin akıllı telefonu olmamasına dayanan bir ayrımcılık tehlikesi var. Tüm ülkelerin dijital güvenliği sağlayacak altyapıya sahip olmaması riski var. Hükümetlerin, şirketlerin ve diğer otoritelerin kişisel verilere ulaşarak gizliliği ihlal etmesi tehlikesi var. Liste uzayıp gidiyor.”
Covid-19 salgını için aşılamanın sihirli değnek olmayacağına işaret eden Baylis, “Enerjimizi sağlık alanındaki küresel eşitsizliklere yoğunlaştırırsak daha iyi bir tercih yapmış oluruz” diyor.
Uzmanlar bu yöntemin bulaştırmaya etkisini henüz tam olarak bilmiyor
Bağışıklık sertifikalarının tıbbi olarak yeterince olgunlaşmamış bir fikir olduğunu düşünen uzmanlar da var.
İngiliz İmmünoloji Topluluğu yöneticisi Prof. Deborah Dunn-Walters, “aşı sertifikası” ile “bağışıklık sertifikası” arasında bir ayrım yaparak, bir tür “aşı karnesine” sahip olabileceğimizi ancak bağışıklık kaydı tutmanın henüz pek mümkün olmadığını savunuyor ve ekliyor:
“Ne zaman hangi aşıları olduğumuzu gösterecek bir ‘aşı sertifikası’ geliştirmek oldukça kolay. Ancak ‘bağışıklık sertifikası’ geliştirmek için henüz bilmediğimiz çok nokta var. Örneğin bireylerin geliştireceği bağışıklık düzeyi, hem aşıya göre, hem de bireylerin yapılarına göre değişebiliyor. Bazı kişiler vardır ki ağır hasta olmazlar fakat hastalığı bulaştırabilirler. Aşılamanın yüzde 100 bağışıklık sağlayacağına ilişkin şu aşamada bilgimiz olmadığından ‘bağışıklık sertifikası’ kullanmak şu an için mümkün görünmüyor.“
Aşı pasaportuyla ilgili DSÖ de temkinli davranıyor
Dünya Sağlık Örgütü Sözcüsü Margaret Harris bugün bir açıklama yaptı. Harris, son dönemde birçok ülkede gündeme gelen corona virüsü aşısı olanlara verilecek aşı pasaportu ile ilgili konuştu.
DSÖ Sözcüsü, aşının corona virüsünü bulaştırma oranına etkisinin henüz bilinmediğini belirterek aşı pasaportunu desteklemediklerini söyledi.
Harris, “Biz DSÖ olarak bu aşamada aşı pasaportunun bir ülkeye girişte ya da çıkışta kullanılmasını desteklemiyoruz çünkü aşının virüsün bulaşmasını engellediğine dair belirsizlik var” dedi.
Harris Birleşmiş Milletler (BM) bilgilendirme toplantısına yaptığı açıklamada “Aşıya şu ya da bu nedenle sahip olamayan kişilere karşı ayrımcılık sorununun yanı sıra tüm bu sorunlar var” dedi.
Öte taraftan, DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da geçen ay elinde fazla aşı stoğu bulunan ülkelerden COVAX inisiyatifine 10 milyon doz bağışlaması çağrısında bulunmuştu. Harris bu konuda da bir ilerleme sağlanamadığını dile getirerek, “Daha çok aşıya ihtiyacımız var” dedi.