Rönesans Avrupası’nda aydınların Yunan ve Roma sanatı başta olmak üzere Antik Çağ yapıtlarına duydukları ilgi, arkeolojinin gelişmesine öncülük eder. MÖ. 79’da Vezüv’ün patlaması sonucu 24 saat içinde lavlar altında kalan Pompei ve Herculaneum kentlerinin 1748’de kazılmaya başlanmasıyla arkeoloji daha da önem kazanır. Bilim haline gelmesi için bir metod oluşturulmasında en büyük katkıyı Johann Joachim Winckelmann sağlar. 50 yıllık ömründe geçmiş kültürlerin filolojiye dayanarak yapılan açıklamalarını yeterli bulmayıp, yaptığı kazı incelemelerine ait yazıları ve taş koleksiyonuyla, bu alanda çalışan ilk bilim insanı olduğu için kendisi “Klasik Arkeoloji”nin atası sayılır.
Napolyon’un, 1798’deki Mısır seferi sırasında yanında götürdüğü bilim insanlarının, antik kalıntıları çizimlerle belgelemeleriyle “Mısır Arkeolojisi”nin (Egyptology) temelleri atılır. 1822’de Jean-François Champollion’un üç dilli Rosetta Taşı’ndaki hiyeroglifleri çözmesiyle Antik Mısır’ın gizemleri yavaş yavaş aydınlanmaya başlar. Ardından, bulunan eserlerin korunmasına yönelik 1835’de Kahire’de kurulan Mısır Arkeoloji Müzesi’yle, arkeolojide sistemli bir döneme geçilir. 1846’da “Asuroloji”nin babası sayılan Henry Creswicke Rawlinson, Mezopotamya çivi yazısını çözer. 1880’de Mısır’da çalışmaya başlayan arkeolog Flinders Petrie ilk kez sistemli bir kazı gerçekleştirir ve ilkeleri ile yöntemlerini 1904’te “Methods and Aims in Archaeolgy” adlı yapıtında anlatır.
Anadolu’da ilk kazı, 1871’de Heinrich Schliemann tarafından Troia (Hisarlık)’da gerçekleştirilir. Çocukluğunda babasının kendisine okuduğu Homeros destanlarının doğruluğuna ve gerçekliğine olan inancıyla yaptığı Troia kazıları ve başta Priamos’un hazinesi olmak üzere, buluntuları yurt dışına kaçırması ve hazinenin bir kısmına el koyması elbette onu bir arkeologdan çok bir “hazine avcısı” konumuna düşürür. Ancak Schliemann’ın bu buluşunun en önemli yanı; antik destanlarda anlatılan olayların birer hayal ürünü ya da uydurma değil, gerçekten yaşanmış olduğunu ispatlamış olmasıdır.
1. Dünya Savaşı sonrası devam eden yeni arkeoloji döneminde Almanlar Pergamon, Priene, Milet ve Didyma’da; Avustralyalılar Efes’te; Amerikalılar ise Lydia’nin başkenti Sard’da kazılar yaparlar. İstanbul Arkeoloji Müzesi adına Theodore Makridi ve H. Winckler’in 1906’dan itibaren gerçekleştirdiği Boğazköy (Hattuşaş) kazıları Hitit devlet arşivini ortaya çıkarır ve “Anadolu Arkeolojisi”nin temelleri atılır. Buraya kadar anlattıklarımız Arkeoloji’nin esasını oluşturan önemli olayların kısa bir toparlaması. Asıl bundan sonradır ki; Arkeoloji artık dallanıp budaklanacak ve alt disiplinlere ayrılan başlı başına bir bilim dalı olacaktır.
1. Afrika Arkeolojisi
Afrika kıtası, coğrafi genişliği ve insan faaliyetlerinin en uzun geçmişine sahip olması bakımından dünyanın geri kalanına nazaran muazzam bir arkeolojik kaynak içerir. Akademisyenler yüzyıllardır Mısır Arkeolojisi’ni (Egyptology) inceliyor olsalar da, ancak çok yakın bir geçmişte kıtanın geri kalanına gereken önemi vermeye başladılar ve Afrika arkeolojisi’ni tarihsel süreç bakımından döt bölüme ayırdılar: Pliyosen ve Pleistosen Afrika, Taş Devri Sonrası Afrika, Metal Dönemi Afrika ve Tarihsel Afrika. Bu süreç, Tanzanya’da bulunan 4 milyon yıl öncesine ait ilk insansı dişi meşhur “Lucy” ile başlıyor; 15’inci yüzyılda Etiyopya’da kurulan Aksum Krallığı’na kadar uzanıyor.
2. Amerika Arkeolojisi
Kuzey Amerika, Orta Amerika (Mezoamerika), Güney Amerika ile Karayipler bölgelerindeki tarih öncesi ve Kolomb öncesi yerli Amerika halklarının tarihiyle ilgilenir. Yakın bir zamana kadar, arkeolojik buluntuların ışığında yapılan en yaygın yorumlamaya göre; son buzul çağına yakın bir dönemde Asya ile Amerika kıtasının birbirine en yakın olduğu Bering Boğazı yoluyla Sibirya’dan yapılan bir dizi göçle Amerika kıtasının insan tarihi başlatılıyordu. Fakat Brezilya’da ortaya çıkan son buluntular, Amerika’ya yerleşimin nasıl gerçekleştiği konusundaki görüşleri yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini gösterdi. Bu buluntular arasında Avustralya ve Malanezya yerli halkı Aborjinler’e ait 12 bin yıllık kafatasları var. Yaptıkları mağara resimleri, son buzul çağından önce yaşamış dev armadillo çizimleriyle dolu. Ayrıca dünyanın en eski tekne çizimleri de mevcut. Arkeologlar, ilk yerlilerin Avustralya’dan bilmeden kayıklarla sürüklenerek Amerika’ya geldiklerini düşünüyorlar. Bu iki ana teori dışındakiler, dayanakları yetersiz olduğundan geniş çapta taraftardan da yoksun kalıyor.
3. Asya Arkeolojisi
Yüzölçümü açısından dünyanın en büyük kıtası olan Asya’daki arkeolojik çalışmalar, bu yazının devamındaki pek çok arkeolojik dalın çalışma alanına giriyor. Sibirya’dan Hindistan’a Türkmenistan’dan Japonya’ya kadar tarih öncesi ve tarihi dönemlere ait pek çok arkeolojik buluntu mevcut. Örneğin; Afrika’yı terk ederek diğer kıtalara yayılan insanın ilk atalarından Homo Erectus’un Asya’daki tarihi 1,8 milyon yıl önceye dayanıyor. Bunun dışında, Orta Asya’da yapılan kazılarda ortaya çıkarılan Anav, Afanesyova, Andronova, Karasuk, Abakan, Tagar kültürlerinin MÖ. 5000’lere uzandığı ve Orta Asya’da kurulan Türk devletlerini birçok yönden etkiledikleri ortaya çıktı.
4. Avrupa Arkeolojisi
Yüzölçümü bakımından Avustralya’dan sonra dünyanın en küçük ikinci kıtası. Sanayileşmenin artması ve yayılımıyla birlikte, demiryolları, boru hatları, endüstriyel alanların arkeolojik çalışmalar üzerindeki yıkıcı etkisi nedeniyle, 1950’lerden sonra bu coğrafyadaki arkeolojik çalışmalar hızla değişti. Çevresel Arkeoloji’nin gelişimiyle birlikte, özellikle şehirlerde insan ve çevre ilişkisi daha iyi anlaşılmaya başlandı. Arkeolojik çalışmaların ölçeklendirilmesi ve doğal çevredeki tüm bu değişikliklerden daha önemli olan ise; geçmişin yorumlanması ve anlaşılmasındaki teorik yaklaşımın değişmesiydi. 1950’lerin başında bu kültürel-tarihsel yaklaşım Avrupa’nın pek çok yerinde sağlam biçimde oturtulmuştu. Neydi bu kültürel-tarihsel miras? Tarihi, modern insanın ilk atası sayılan yaklaşık 45 bin yıllık Cro-Magnon insanına kadar geriye uzansa da, Avrupa Medeniyeti temellerini Antik Yunan-Roma mitolojisi ve kültürü üzerine oturtmuştur.
5. Avustralya Arkeolojisi
Arkeoloji, insan yapımı objeleri, yapıları ve özellikleri hatta mekansal olarak insan aktiviteleriyle değişikliğe uğratılmış alanları katman bilimi (Stratigrafi) bağlamında inceler. Avustralya’da bu tanımdan kısmen uzaklaşılmış ve Tarihsel Arkeoloji’nin tanımı Avustralasyalı Toplumun Tarihsel Arkeolojisi ve devletin düzenleyici kurumları tarafından kabul edildiği üzere, yalnızca belge ve maddi kanıtların bir bileşimini vurgulayan bir tanıma odaklanılmış. Bu tanım çerçevesinde; Avustralya’nın son 50 bin yılıyla, birkaç yüzyıl öncesinden başlayan sömürge temasına kadar olan süreci kapsar.
6. Yakındoğu / Ortadoğu Arkeolojisi
Kabul edelim şimdi; Arkeoloji, Batı Uygarlığı’nın temellerini attığı ve geliştirdiği bir bilim dalı olduğundan, coğrafi alanların isimlendirmesi de “onlara göre” elbette… Bu yaklaşım “doğru” olduğu için değil, fakat doğunun batıya “yakın” olan kısmına binaen verilen ismi, “orta”da buluşturmak tabiidir ki, daha tarafsız bir bakış açısı sağlamış olur. “Ortadoğu” Arkeolojisi bu coğrafyada yer almış antik ve modernizm öncesi dönemlere ait kültürlerin ve eserlerin incelendiği alan. Yaklaşık MS. 1500’lere kadar uzanan bu döneme ait tüm arkeolojik keşifler, Ortadoğu toplumlarının yaşayışı, kültürü ve sanat anlayışı hakkındaki Batı önyargılarını değiştirmeye ve bakış açılarını geliştirmeye devam ediyor. Ortadoğu Arkeolojisi çok geniş ve karmaşık yapıdaki bir bölgeyi kapsadığından kendi içinde alt dallara ayrılmış. Fakat bu ayrım dönemsel olarak yapılabildiği gibi bölgesel de olabiliyor. Örneğin Gürcistan, İran Arkeolojisi denebildiği gibi, Asur Ticaret Kolonileri Çağı da denebiliyor.
7. Arkeoastronomi
Arkeoastronomi, geçmişteki insanların gök fenomenlerini nasıl anladıklarının ve kültürlerinde gökyüzünün nasıl bir rol oynadığının araştırılmasıdır. Leicester Üniversitesi Arkeoastronomi Profesörü Clive Ruggles, antik astronomi çalışması olan Arkeoastronomi’nin bugünün Modern Astronomi bilimsel disipliniyle değerlendirilmesinin yanıltıcı olduğunu söyler. Arkeoastronomi, geçmişteki kültürlerin gökyüzüyle ilgili fenomenlerinin zengin kültürel yorumlarını inceler. Çağdaş toplumlarda gökyüzü gözlemini antropolojik olarak inceleyen Etnoastronomi’yle genellikle ikiz olarak kabul edilir. Arkeoastronomi, geçmiş astronomik uygulamaları değerlendirmek için tutulan yazılı kayıtları ve göksel olayların tarihsel kayıtlarını, bunların nasıl kullanıldığını ve kültürel etkilerini inceleyen Tarihsel Astronomi ile yakından ilişkilidir.
8. Arkeobotanik
Arkeobotanik, tarih öncesi ve tarihi dönemlere ait yerleşim alanlarında, kurutulmuş, kömürleşmiş, dondurulmuş vb. şekillerde korunmuş olan bitki parçalarının farklı dönemlerdeki nitel ve nicel değişimlerini inceleyen bilim dalıdır. İnsanların geçmişte bitkilerle olan ilişkilerini, tarım etkinliklerini, hangi tür bitkileri kullandıklarını, beslenme şekillerini, gıdalarındaki bitkisel ögeleri, tarım ürünlerini nasıl işleyip depoladıklarını inceler. Örneğin, Kanada’da 800 yıl öncesine ait nesli tükenmiş bir kabak türünün çekirdeklerini bulan Arkeobotanikçiler “Gete-Okosomin” adını verdikleri bu kabağı yeniden yetiştirerek tam anlamıyla buluşlarının tadını çıkarma şansını elde ettiler…
9. Arkeometri
Arkeolojik materyallerin analizi için bilimsel tekniklerin uygulanması bilimi. Arkeometri kendi bilimsel alanına sahip ayrıca bir bilim dalı olarak giderek önem kazanıyor. İngiltere Doğal Çevre Araştırma Konseyi, Arkeoloji’ye sağlanan finansmandan bağımsız olarak Arkeometri’ye ayrıca fon sağlıyor. Çünkü Arkeometri; Arkeoloji’nin doğa bilimleriyle bağlantısını kuran ve gelişimi arkeolojiden çok, doğa bilimlerinin gelişmesine bağlı olan bir alan. Arkeolojiyi tarihten uzaklaştırıp doğa bilimlerine yaklaştıran Arkeometri, Arkeoloji’nin fen bilimleriyle ilişkisini sağlar. Örneğin kazılarda bulunan organik maddelerin yaşının belirlenmesi için kullanılan “karbon 14 testi” Arkeometri’nin işidir. Bu yöntem Arkeologların kendi başlarına uygulayamayacağı kadar karmaşıktır.
10. Arkeozooloji
Ya da Zooarkeoloji. Arkeolojik alanlarda bulunan hayvan kalıntıları üzerine çalışır. Kemik, diş, kabuk gibi hayvanların sert bölümleri Arkeozooloji’nin çalışma kapsamına girer. Bu tür kalıntılar eski insanların gıda sağlamakta kullandığı kadar, taşımacılıkta, çiftliklerde ya da diğer emek işlerinde, evcil hayvan olarak ya da dekorasyon malzemesi veya giysi yapımında kullandıkları hayvanları temsil eder. Amacı, bulunan hayvan kalıntılarının izin verdiği ölçüde eski insanların davranışlarını ve çevreleriyle olan ilişkilerini resmetmektir. Daha somut bir örnekle; eski insanların tarım ve hayvancılık yapıp yapmadığı, en çok avlanan hayvanların ne olduğu gibi bilgiler elde edilir ve bu sayede söz konusu toplumun sosyo-kültürel yapısı incelenir.
11. Asuroloji / Assiriyoloji
Antik Mezopotamya’da çivi yazısı kullanan kültürlerin arkeolojik, tarihsel ve dilsel çalışma alanına verilen isimler. Bu alan Asur, Babil, Akad ve Sümer kardeş kültürleri içerir. Bu kültürlerin çok sayıda dönemi kapsayan iyi korunmuş kil tabletleri, bu alanın çalışmaları için muazzam bir kaynaktır. Bölgenin ve dünyanın Ur gibi kurulmuş ilk şehirleri, kentleşmenin nasıl büyüyüp geliştiğini incelemek açısından paha biçilmez değerdedir.
12. Savaş Alanları Arkeolojisi
Askeri eylemlerin olduğu belirli bir bölgeyle sınırlı, belirgin ve özgül bir alan içerisinde çalışır. Bu bilim dalı, hem sınırları, askeri sayıları, savaş düzeni yazılı kayıtlarda bulunan hem de çatışmanın gerçekleştiği alandaki mevcut maddi kanıtları inceler. Savaş Alanı Arkeolojisi çatışmanın nedenleriyle değil, çatışmanın gerçekleştiği yerle ve buradaki arkeolojik kanıtlarla ilgilenir. Örneğin 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizler’e karşı Osmanlı’nın boğazları savunduğu Çanakkale Savaşları’nın stratejik bölgeleri olan Arıburnu, Seddülbahir ve Conk Bayırı’nın incelenmesi Savaş Alanları Arkeolojisi kapsamına girer.
13. Kalkeoloji
Henüz bir çalışma alanı olarak resmiyet kazanmamış olsa da bu dal tam bir ayak fetişi… Çünkü çalışma alanı ayakkabılar ve ayakkabı modasının tarihsel süreç içerisindeki gelişimi.
14. Bilgisayar Tabanlı Sayısal Arkeoloji
Uzun vadede insan davranışlarının ve davranış biçimlerinin nasıl evrileceğini bilgisayar tabanlı analitik yöntemlerle açıklamaya çalışır. Genellikle matematik ağırlıklı ve bilgisayar yardımı olmaksızın yapılamayan yöntemleri kapsadığından bu adı almış. Bu alan, Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS)’nin kullanımını da içerir mesela.
15. Çevresel / Ekolojik Arkeoloji
İnsanın ekolojik çevresiyle olan uzun vadeli ilişkisini inceler. Palinoloji, Jeofizik, Peyzaj Arkeolojisi, İnsan Biyolojisi ve İnsan Ekolojisi gibi pek çok yan dal ile birlikte bu ilişkiyi belgelemeye ve yorumlamaya çalışır.
16. Etnoarkeoloji
Son 20-25 yılda gelişen bu alt dalın amacı, temelde etnolojinin yöntemlerini benimseyerek arkeolojik buluntuları daha iyi yorumlayabilmek ve anlamaktır. Günümüzde var olan geleneksel aletlerin yapımı, kullanımı ya da mimari geleneklerin anlaşılması, evlerin nasıl yapıldığından, nasıl terk edildiğine kadar çok çeşitli araştırma konuları vadır. Çanak çömlek yapımının çeşitli aşamaları, kullanımı, taş alet yapımı, mimari malzemenin edinimi, kullanımı, farklı mimari öğelerin nasıl işlendikleri Etnoarkeoloji’nin ana konularını oluşturur. İnsanların nasıl örgütlendikleri, günlük etkinlikleri, birbirleriyle olan ilişkileri, bir toplumdaki hiyerarşik yapı ya da cinsiyet ayrımı gibi konuları anlamak için de kullandığımız Etnoarkeoloji’nin Antropoloji’den farkını henüz tam oturtabilmiş değiliz.
17. Deneysel Arkeoloji
Geçmişteki olayları yineleyerek ya da benzerini yaratarak geçmişin aydınlanmasını sağlamaya çalışır. Özellikle de tarih öncesini araştıran arkeologların sık başvurduğu bir yöntemdir. Geçmişteki olayları tam anlamıyla yinelemek olanaksızsa da, deneysel olarak onları yeniden canlandırmak olayların doğruluğunu kanıtlama ve saptama açısından eğiticidir. Çeşitli yöntemler deneyerek tarih öncesi insanının bir şeyi nasıl yaptığını bulmak; örneğin ilkel yöntemlerle çanak çömlek yapmak gibi uygulamalar deneysel arkeolojinin alanına girer. Böyle bir deneyin amacı, bu esnada yapanın davranışları dahil tüm bir sürecin deneyimlenmesi; malzeme, davranış, anlayış, inançlarla ilgili varsayımların oluşturulması, değerlendirilmesi, sorunların, tercihlerin ve becerilerin farkındalığını sağlamaktır.
18. Adli Arkeoloji
İnsan kalıntılarının açığa çıkartılması ve incelenmesi. Bu incelemeler sırasında mezar ve gömü tipleri, iskeletin açığa çıkartılması, ölünün etrafındaki delillerin toplanması, fotoğraflama, çizim, bireye ait kalıntıların korunması ve uygun bir çalışma ortamına taşınması önemlidir. Çıkarılan iskelet materyali üzerinde, yaş ve cinsiyetin belirlenmesi, boy uzunluğu ve ağırlığının hesaplanması, birey üzerindeki çeşitli yaralanma ve kemik anomalilerinin belirlenmesi kimliklendirmede büyük önem taşır. Dolayısıyla birey ve toplumlara ait iskelet kalıntılarının incelenmesinde hem Adli arkeoloji hem de Adli Antropoloji her zaman birlikte olmak zorundadır.
19. Tarihsel Arkeoloji
Mevcut yazılı kayıtları bulunan yerleşim bölgelerinin tarihsel süreciyle ilgilenir. Belirli bir yerleşim yeriyle ilgili olarak bu kayıtlar, arkeolojik buluntularla hem çelişkili hem de onları tamamlayıcı bilgiler içeriyor olabilir. Bunları ortaya çıkarmak ve ayıklamak da bu bilim dalının görevidir. Bu alanın çalışmaları, tarih öncesi dediğimiz yazısız zamanların aksine tamamıyla yazılı zamanlara odaklanır. Geçmişteki günlük yaşamın içeriğini keşfederek, bunun üzerinden toplumların tarihsel gelişimini çözmeye çalışır. En görünür ilgi alanı Mısır Arkeolojisi ve Asuroloji olsa da 18. yüzyılda başlayan Endüstriyel Arkeoloji’nin odaklandığı endüstriyelleşme dönemi dahil tüm yazılı zamanlar, Tarihsel Arkeoloji’nin ilgi alanına girer.
20. Endüstriyel Arkeoloji
Genel tanımıyla çeşitli nedenlerle işleyemez duruma gelen endüstri binalarını, donanımı, üretim biçimlerini ele alır. Endüstri kültürünün somut ve soyut bütün kalıntılarını, belgelerini, endüstriyel üretimle inşa edilmiş olan ya da endüstriyel işlemlerle oluşturulan bütün yapıları, kentlerin peyzajını, doğal alanları, yerleşimleri, yani bütün bu tarihsel katmanlaşmayı inceler. Örneğin, üretim biçimlerinin yanı sıra işçilerin yaşadığı konutlar ve sosyal tesisler gibi bütün birimleri ve endüstri devrimi öncesinde elle üretim yapılan işletmeler de Endüstri Arkeolojisi kapsamında değerlendirilir.
21. Denizcilik Arkeolojisi
İnsanların deniz, göl ve nehirlerle olan ilişkisini, su kenarlarında inşa ettikleri yapıları, suyla nasıl temas kurduklarını inceler. Batık kalıntılarını inceleyen Sualtı Arkeolojisi ve gemi yapımı ile kullanımını inceleyen Gemi Arkeolojisi, bu bölümün birer alt dallarıdır.
22. Ortaçağ Arkeolojisi
Ortaçağ denince ilk akla gelen genelde Avrupa coğrafyasıdır. Fakat o çağın dünyanın her tarafında yaşandığını akılda tutmak gerekiyor. Genel anlamda MS 5. yüzyıl ile 16. yüzyıl arası, Roma İmparatorluğu’nun çöküşü sonrası ile Rönesans ve modernizm öncesi döneme Ortaçağ diyoruz. Bu dönemde Avrupa’da Vikingler, Saksonlar, Frenkler kadar; Avarlar, Bulgarlar, Hunlar, Macarlar, Kuzey Afrika’da Vandallar, Müslüman Araplar, Amerika kıtasında İnkalar, Asya kıtasında Moğollar ve elbette dahası var.
23. Peyzaj Arkeolojisi
Günümüz yerleşim yerlerinin çevresindeki alanda küçük engebeler ve arazi biçimlenmelerinin gözlemlenmesiyle ve bazı sondajlarla toprak yüzeyi altında gizli, terkedilmiş eski yerleşimlerin yol, kanal, ark, tarla sınırı vb. gibi arazi kullanımını saptamaya çalışır. Daha çok Ortaçağ ve sonrası kasaba ve köy birimlerini konu alır. Şehirlerin sınırları hiçbir zaman kazı alanıyla sınırlı değildir. Her yeri kazmak hem maaliyetli hem de pratik olmadığı için Arkeologlar kazı yapılacak alandaki tanımlanabilir ve kayıt altına alınabilir sınırlara odaklanırken, Peyzaj Arkeologları şehir hakkında daha büyük bir resim çizmek adına kazı yapılan alandan kilometrelerce uzak mesafelere varabilen görünmez sınırlara odaklanırlar.
24. Osteoloji
“Bones” dizisinde çeşitli suçların adli antropoloji ve arkeolojinin yardımıyla çözüldüğünü hatırlarsınız. Baş karekterlerden Dr. Temperance Brennan’ın lakabı olan dizinin adının anlamı “Kemik”… Antropoloji ve Arkeoloji’nin bir alt dalı olan Osteoloji de kemik bilimi. Yani Dr. Bones aslında bir Osteolog… Kemikleri, iskelet yapısını, dişleri, kıkırdak kalıplarından kemiklerin sertliğini ve sertleşme sürecini, direncini; morfolojik, işlevsellik, patolojik hastalık bakımında inceleyen Osteologlar; yaş, ölüm, cinsiyet ve biyolojik gelişimine bakarak kişileri biyokültürel anlamda tanımaya, tanımlamaya çalışırlar.
25. Paleopatoloji
İnsan ve hayvan kalıntılarında hastalık bulgularını inceleyen bilim dalı. Paleopatologlar, günümüze ulaşabilmiş bu tür materyalleri inceleyerek geçmiş dönem hastalıklarının tanı ve tedavisine ilişkin bilgileri ortaya çıkarmaya çalışırlar. Günümüzde sadece eski dönem hastalıklarını değil, tarihsel toplumun sağlık durumunu, beslenme alışkanlıklarını, toplum üzerinde etkili olan stres faktörlerini de tanımlamayı amaçlarlar.
26. Fenike Arkeolojisi
Günümüzde Lübnan’dan Tunus’a kadar olan bir bölgede, bir dereceye kadar içinde Kıbrıs, Malta, Sicilya, Sardunya, Korsika, İsrail ve İspanya’nın da bulunduğu bir coğrafyada hüküm süren Antik Fenike Kültür ve Uygarlığı’nı inceler. Örneğin, Antik Kartaca kentine ait tüm tarihsel bilgi ve materyaller bu alanın uzmanlığına girer.
27. Geç Ortaçağ Arkeolojisi
Son 500 yıla ait arkeolojik çalışmaları kapsayan ve özellikle Avrupa’da kullanılan bir terim. Bu alan giderek Tarihsel Arkeoloji ile birleştirilmeye başlanmış. Endüstriyel Arkeoloji ile yakından bağlantılı olmasına karşın, onun alanına girdiği için çalışmalarını 18. yüzyılı kapsamayacak şekilde yapar. Böyle bir ayrıksama, Tarihsel Arkeoloji ve Çağdaş Arkeoloji tarafından benimsenmediği için oldukça eleştiriliyor.
28. Prehistorik (Tarih Öncesi) Arkeoloji
İnsanın dünya üzerinde ilk göründüğü andan, gerçek anlamda yerleşik hayata geçtiği döneme kadar olan oldukça uzun bir süreci inceler. Yaklaşık 2 milyon 500 bin yıl önce başlayan ve günümüzden 10 bin yıl önceye kadar devam eden bu süreç içerisinde, prehistorik arkeolojinin esas konusunu oluşturan döneme Paleolitik Çağ adı verilir.
29. Protohistorik Arkeoloji
Bazı arkeologlar ve tarihçiler, tarih öncesi (prehistorya) ile tarih (yazı ve okuryazarlık) arasında kalan dönemi adlandırmak için bu terimi kullanır. Tarih öncesi ile Protohistorya arasındaki ayrım pek net değildir. Bu dönemdeki bazı kültür ya da uygarlıklar henüz yazıyı geliştirmemiş olabilir fakat yazıyı bulmuş başka kültürler onun varlığını kendi kayıtlarında belirtmişlerdir. Örneğin; Yunan ve Roma metinlerinde kendilerinden bahsedildiği için, Kelt ve Cermen kabileler Protohistorik olarak kabul edilirler.
30. Taponomi
Çürüyen organizmaların nasıl fosilleştiklerini inceler. Rus bilim insanı Ivan Efremov’un 1940’da organizma kalıntılarının, parçalarının ya da dışkılarının biyosferden litosfere geçişi, yani fosil kümelerinin oluşumu üzerine yaptığı çalışmalarla Paleontoloji’nin bir alt dalı haline gelmiş.
31. Kentsel Arkeoloji
Uzun bir tarihsel süreç boyunca yerleşim görmüş ve günümüzde de bu özelliğini koruyan kentler, yer altında ve yer üstünde bu sürecin izlerini taşırlar. Modern kentlerin fiziksel ve mekansal yapısı, kuruluşundan başlayarak günümüze kadar geçirdiği süreçte oluşan katmanlar ve bunlar arasındaki değişimler bu alanın konusudur. Bu çok katmanlı kentlerde, farklı kültürlere ait özelliklerin birlikteliği, kentin geçirdiği evrelerin tanımlanmasını ve günümüzdeki dönüşümünün çözümlenmesini sağlar. Günümüze ulaşamayan toplumların ise yaşam biçimlerinin anlaşılmasına yardımcı olur.
Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26.