Öğretmeninin, ‘’Bir dâhiyi mi yoksa bir budalayı mı mezun ediyoruz bilemiyorum, sadece zaman söyleyecek’’ dediği Antoni Gaudí kendine özgü tarzı ve sürrealist bakış açısıyla günümüze dek ayakta kalan büyüleyici eserler inşa etmiş bir mimari dahi. Gaudi, en değer verdiği ve en önemli yapılarından biri olan La Sagrada Familia için adeta hayatını adıyor ve bu esere tam olarak 43 yılını veriyor. Eserinde doğayı ilham alan ünlü mimar farklı sanat akımlarını harmanlayarak ihtişamlı bir kilise inşa etmeyi başarıyor. ’Yan bahçemdeki ağaç benim için bir ilhamdır.’’ diyen ünlü mimar eserlerini yaratırken doğadan esinlendiğini her seferinde dile getiriyor. Hayal gücünün sınırsızlığını inşa ettiği eserlerde görmek mümkün. Antoni Gaudí şüphesiz tarihin en büyük mimarlarından biri ve hala eserleriyle insanları büyülemeye ve düşündürmeye devam ediyor.
Ünlü Katalan Mimarı Antoni Gaudí’nin hayatını adadığı ve yapımı hala devam eden eseri La Sagrada Familia hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz 16 Maddede ‘Bitmeyen Kilise’ La Sagrada Familia içeriğimize göz atabilirsiniz.?
Antoni Gaudí 25 Haziran 1852’de Katalonya’nın Reus kentinde dünyaya geldi
Antoni Gaudi Katalonya’nın Reus kentinde bakırcı bir ailenin oğlu olarak dünyaya gözlerini açtı.1869 yılında almaya başladığı mimari eğitimi, sekiz yıl devam etti. Bu alandaki akademik yolculuğuna devam etmek için taşındığı Barselona’da farklı işlerde çalışmaya başladı. Şansı yaver giden yetenekli mimar Gaudi, henüz mimarlık kariyerinin ilk yılları sayılan zamanlarda dönemin en zengin insanlarından biri olan Eusebi Güell ile tanıştı ve yakın arkadaş oldular. Güell’in finansal yardımı ile Antoni Gaudi kariyerinde hızlı bir ilerleyiş yapma fırsatı yakaladı.
Ünlü mimar Gaudi, Art Nouveau akımının İspanyol öncüsüdür
Doğanın kalbinden gelen sese her fırsatta kulak veren ünlü mimar, her şeyin doğanın diliyle bize seslenebileceğini ifade edip bu anlayışını eserlerine yansıtmış; bunun yanında matematikten, fizik ve yerçekimi kanunları bilgisinden faydalanmıştır. Gaudi, bu süreçte bazı akımlardan etkilendi ve yeni bir akım yarattı. Londra kökenli Yeni Sanat (Art Nouveau) akımı, süslemelerin kullanıldığı, bitki motiflerinin harmanlandığı bir sanat akımıdır. Kıvrımlara yer verilen bu akım 19. yy. sonlarına doğru ortaya çıkmıştır. Gaudi, süsleme sanatını mimarinin kalbi olarak ifade eden İngiliz düşünür John Ruskin’den de epey etkilenmiştir.
İlk önemli eseri, Vicens ailesi için 1883-1888 tarihlerinde inşa ettiği Barcelona’da bulunan Casa Vicens adlı yazlık evdir
Art Nouveau akımının ilk eserlerinden olan Casa Vicens, Antoni Gaudi’nin Vicens ailesi için yaptığı yazlık bir ev olarak karşımıza çıkıyor. Gaudi’nin ilk başyapıtı olarak kabul edildiği için ayrı bir değeri olduğunu söyleyebiliriz. 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren bu evi günümüzde müze olarak gezebilirsiniz. Gaudi’nin üç boyutlu algıyla eş değer dizayn ettiği figürlerle donattığı evin her bir odası büyüleyici ve keyifli. Doğa ilhamlı figürlerin ağırlıkta olduğu yemek odası, kubbesiyle öne çıkan oturma odası ve çarpıcı süslemeler, Casa Vicens’in kendine özgülüğünü adeta kanıtlar nitelikte.
Yüz yılı aşkın süredir tüm görkemiyle varlığını sürdüren eserin, daha uzun yıllar ayakta kalabilmesi adına restore edilmesi gerekiyordu. 2015’ten 2017’nin sonlarına dek süren restorasyon işleminin tamamlanmasının ardından Casa Vicens, müzeye dönüştürüldü ve ardından ziyarete açıldı. Her detayı orjinaline sadık kalınarak restore edilen eser, Gaudi’nin ilk başyapıtı olarak sayıldığı için ayrı bir değer taşıyor.
En ünlü eseri ise tüm hayatını adadığı, yapımı hala devam eden La Sagrada Familia bazilikası’dır
Sagrada Familia Antoni Gaudi’nin tartışmasız en kıymetli eseri. Ünlü mimar eseri inşa etmeye 1883 yılında başlamış, 1908’de başka proje alımını durdurmuş ve 1926’da ölünceye dek aralıksız bir şekilde bu bazilika üzerinde çalışmaya devam etmiştir. Kilise içi tasarladığı kulelerin bir anlamı vardı. 12 havari için 12, 4 İncil yazarı için 4, Meryem Ana için 1 ve İsa için 1 olmak üzere toplam 18 kule dizayn etmiştir. Art Nouveau akımının en ses getiren ve önemli yapılarından olan Sagrada Familia’nın yapımı hala sürmekte. Bu nedenle halk arasında bitmeyen bazilika diye isimlendirilmiş.
Gaudi’nin ölümünden sonra İspanya’da iç savaşın çıkması ve ardından patlak veren II. Dünya Savaşı, ünlü bazilikanın yapımını aksatmış ve durdurmuştur. Hatta inşaat öyle uzun sürmüş ki daha tamamlanamadan ilk yapılan kısımların restore edilmesinin gerektiği bile söylenir. Sagrada Familia bu sebeple yapımı tamamlanmadan restore edilen ilk yapı olarak tarihe geçti. 137 yıldır yapımı süren La Sagrada Familia’nın 2026 yılında yani Gaudi’nin ölümünün 100. yılında bitirilmesi planlanıyor.
Gaudí, ciddi bir Katolik ve Katalan milliyetçisi olarak da bilinirdi
Katalanca konuşmanın yasak ve suç olduğu bir dönemde, Katalanca konuştuğu için Gaudi’nin tutuklandığı söylenir. Yaşı ilerledikçe kendini dine adadığıda konuşulanlar arasında.
7 Temmuz 1926 yılında, 74 yaşında geçirdiği bir trafik kazası sebebiyle projesini bitiremeden hayata veda etti. Gaudi; yaşamını adadığı La Sagrada Familia’ya gömüldü
Gaudi gençlik yıllarında, lezzetli yemekler yemeyi, iyi giyinmeyi seven, yaşadığı her andan keyif alan tiyatro ve konserlere giden biriyken, zamanla, mimari zekasının inanılmaz eserlerini vermeye başlamasıyla birlikte, tüm bu alışkanlıklarını birer birer bırakmıştır. Gün geçtikçe toplumsal hayattan uzaklaşmış, dini inançları baskın, az yemek yiyen, dış görüşüne önem vermeyen bir adam haline dönüşmüştür. Öyle ki, ömrünün 43 yılını verdiği ve son yıllarda içinde yaşadığı Sagrada Famillia kilisesinin civarında, bir tramvay çarpması sonucu yaralanıp, hastaneye kaldırıldığında, onu etrafında kimse tanımamış ve dilenci sanmıştır. Yerde yatan adamın ünlü mimar Gaudi olduğunun anlaşılması epey zaman almıştır. Kazadan iki gün sonra yaşama veda ettiğinde ise, Barselona halkı cenazesine akın etmiştir.
Ünlü mimarın ölümü ile ilgili başka rivayetlerde var. Bunlardan biri Gaudi’nin La Sagrada Familia yapım aşamasındayken eserine bakmak için geri geri gittiği sırada arkadan gelen treni farkedemiyor olması ve tren kazası sonucu hayatını kaybetmesidir. Diğer bir rivayet ise kiliseye giderken geçirdiği trafik kazası sonrası bilincini kaybedip bayılması ve insanların onu hastaneye götürmesi fakat vücudundaki ağır yaralardan dolayı hayatını kaybetmesi yönünde.
Antoni Gaudi imzası taşıyan eserlerin 8 tanesi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor
Ünlü mimar Antoni Gaudi’nin eserlerinden; Park Güell, Palau Güell ve Casa Milà 1984 yılında, La Sagrada Familia’nın “İsa’nın Doğuşu” ile yeraltı türbesi, Casa Vicens, Casa Battlo ve Colonia Güell Türbesi 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yerini almıştır.
Antoni Gaudi’nin UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki eserlerine sırasıyla bakalım listedeki ilk eser; Park Güell
Listedeki eserlerden ilk olarak Park Güell ile başlıyoruz. Park Güell, Antoni Gaudi’nin Güell ailesi için tasarladığı eserlerden sadece biri. Eusebi Güell, Gaudi’den içerisinde evlerin, parkların ve bahçelerin bulunduğu bir bahçeli şehir yapmasını istemiş ve Park Güell fikri böyle ortaya çıkmış. I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan ekonomik sıkıntılar sebebiyle yalnızca 2 ev yapılabilmiş, bu evlerden biri de ünlü mimar Gaudi’nin kendi evi. Antoni Gaudi bu parkı 1914 yılında yarım bırakmış ve sonrasında da devam etmemeyi tercih etmiştir. Parkın bu tamamlanmamış hali bile göz kamaştırıyor. Bahçeli park, 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş ve ziyaretçilerini büyülemeye devam ediyor. Umarım bir gün yolunuz düşer ve Gaudi’nin bu muhteşem eserine yakından bakarsınız.?
Palau Güell
Antoni Gaudi’nin modern stilde tasarladığı bu göz alıcı konak, UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini almış. Antoni Gaudí, varlıklı bir sanayici olan patronu Eusebi Güell için bu yapıyı dizayn etmiş üstelik Eusebi Güell, Gaudí’yi bir diğer ünlü eseri olan Park Güell’i inşa etmesi için de işe alan kişidir. Palau Güell, La Rambla’daki aile evlerinin bir kısmı olarak tasarlanmıştır. Saray, 1890 yılında tamamlanmış olup Art Nouveau mimarisinin en göz alıcı örneklerinden biridir. Ünlü sanatçı ve mimar Gaudí boşluk ve ışığı kullanarak inanılmaz bir iş ortaya çıkarmış ve eserin bacalarını 20 farklı mozaik kaplı heykel ile süslemiştir.
Casa Milà
Komple doğal taşlardan oluşan Casa Milà, inşa edildiği dönemde taş ocağına benzetilmesi sebebiyle kötü eleştirilere maruz kalmış ve eser hakkında ileri geri konuşulmuş, alay konusu olmuştur. Bu sebepten hala ismi taş ocağı anlamı taşıyan “La Pedrera” diye de bilinir. Gaudi’nin diğer eserlerine kıyasla daha az renk barındırır fakat mimarın sıklıkla kullandığı dairesel formları eserin dış cephesinde görmek mümkün. İnce ve kaliteli bir işçilik örneği olan dökme demir balkonların da görenleri büyüleyecek güzellikte olduğu tartışılmaz bir gerçek. Ünlü yapının avluları, merdivenleri ve çatısı size adeta bir masal diyarındaymışsınız gibi hissettiriyor. Bina, 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Bugün hala ziyarete açık ve meraklılarını bekliyor.
Casa Battlo
Antoni Gaudi tarafından renkli mozaikler, kıvrımlı hatlar ve enteresan balkonlarla restore edilmeden önce Casa Battlo gayet normal bir binaymış aslında ama şimdi görenleri etkilemeyi başaran bir başyapıt haline dönüşmüş. Kemikler Evi (Casa dels Ossos) de denen Casa Batlló’ya baktığınızda bir masalın içinde gibi hissetmeniz mümkün zaten Gaudi bütün eserlerinde masalsı hissettirmeyi başaran bir mimar. Ayrıca Gaudi binanın çatısında bulunan ve bir sürüngenin sırt kısmını hatırlatan bölümü, Katalan Aziz George’nin savaştığı Ejderhanın Sırtı olarak dizayn etmiş. Casa Batlló da 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş ve ziyaretçilerine açık.
Colonia Güell
Listedeki eserlerden bir diğeri olan Colonia Güell, Katalan mimari Antoni Gaudi’nin tıpkı Sagrada Famillia gibi bitiremediği bir başka başyapıtı. Colonia Güell aslında Barselona’nın 20 kilometre dışında bulunan epey eski bir işçi kasabası olarak biliniyor. Senelerce bir banliyö yerleşkesinden öteye gidemeyen eyalet, 20. yüzyılın başlarında hızla gelişmeye başlıyor. Bu hızlı gelişmenin sonucu olarak döneminin kraliyet ailesi üyesi Eusebi Güell, Antoni Gaudi’yi bu hızla gelişen ve büyüyen kasabaya bir kilise inşa etmesi için görevlendirmesiyle Colonia Güell’in hikayesi başlamış oluyor.
Mimar, yapıda kullandığı tuğla ve mozaiği alışılmış tekniklerin dışında harmanlamış. Gaudi’nin kilise için düşündüğü form, geleneksel kilise mimarisinden çok farklı. Detaylar arasındaki geçişler, iç ve dış mimari dokunuşlar en ince detayına kadar ustalıkla işlenmiş. Mekanın içine giren ışık ve aydınlanma miktarı da Gaudi’nin hassasiyetle üzerinde çalıştığı diğer bir ayrıntı. Kilise Antoni Gaudi’nin ölümünden sonra 2002 yılında İspanyol mimar Antonio González Moreno tarafından restore edilmiş ve kilisenin restorasyonu birçok kişi tarafından sert bir üslupla eleştirilip restore eden mimar Moreno, Gaudi’nin işlerini anlamamakla suçlanmıştır.