M.Ö. 6. yüzyılın sonlarında Yunan şehir devleti olan Atina, yeni bir siyasi sistemin temellerini atmaya başladı. “Demokratia” olarak bilinen bu sistem; yönetici bir aristokrat sınıf ya da tek bir diktatörden ziyade “özgür erkek” Atina vatandaşlarına siyasi güç veren doğrudan bir demokrasiydi. M.Ö. 338’e kadar süren Antik Yunanistan demokratia’sı, demokrasinin bilinen en eski örneklerinden biri.
Avrupa merkezci tarih yazımında, bunun demokrasinin ilk örneği olduğu savunuluyor. Ancak bazı tarihçiler demokrasinin daha erken örnekleri olduğunu ileri sürüyor. Nasıl olursa olsun, bu eski siyasi sistem Akdeniz bölgesinde son derece etkiliydi. Demokratia, diğer Yunan şehir devletlerindeki benzer siyasi sistemlere ilham kaynağı olmuştu. Detaylara birlikte bakalım.
Atinalı erkekler meclise katılıyor
Antik Yunanistan, polis adı verilen pek çok şehir devletinden oluşuyordu. Atina en gelişmiş polislerden biri olsa da hem coğrafi hem de demografik anlamda günümüz devletlerine kıyasla çok daha küçük ölçekliydi. Toplum daha homojen bir yapıya sahipken insanlar coğrafi olarak da dar bir alanda yaşıyordu. Sonuç olarak vatandaşların çoğu birbirini tanıdığı için çıkar gruplarına dayalı çatışmalar yaşanmıyordu. Tarihsel ve toplumsal koşullar demokrasinin doğması için son derece uygundu. Antik Yunanistan’ın en önemli şehri Atina’da krallık yıkıldıktan sonra demokratik sistemin ortaya çıkması kaçınılmaz oldu. Krallık ortadan kalktıktan hemen sonra bir aristokratik yönetim kuruldu. Bir zamanlar kralın danışmanı olan soylular hem yasama hem de yargı yetkilerini kendilerinde topladılar. Siyasal iktidarı ellerinde bulunduran soylular zenginleştikçe halk yoksullaşmaya başladı. Yasaları soylular hazırlıyor, yürütme ve yargı görevini yine onlar üstleniyordu.
507 yılına gelindiğinde halkın desteğiyle iktidara gelen Kleisthenes, sayısız demokratik reform gerçekleştirdi. Bu süreçte henüz adı konulmasa da vatandaşlar demokrasi kavramını benimsemişti. Kleisthenes’in demokrasi adına attığı ilk adımdan sonra Atina’da halk meclisleri kuruldu, sınıflar arasındaki farklılıklar en aza indi ve doğrudan demokrasi olarak tanımlanan bir sistem ortaya çıktı. Yunan tarihçi Herodot, “Bir demokraside her şeyden önce erdemlerin en görkemlisi olan kanun önünde eşitlik vardır” diye yazmıştı. Ancak bu eşitlik erkekler arasında bir eşitlikti. Atina Demokratia’sına katılmak için bireyin; özgür, erkek ve Atinalı olması gerekiyordu. Demokratik dönemin başlangıcında kurallar daha da katıydı. Atinalı erkeklerin, Atinalı bir babası ve özgür Atinalı bir annesi olması gerekiyordu. M.Ö. 5. yüzyılın ortalarında sadece ebeveynleri Atinalı olan bireyler vatandaş olarak kabul ediliyordu. Bugünkü gibi DNA testi olmadığı için, genç bir Atinalı erkeğin siyasete katılması için babasının kamusal alanda yemin etmesi gerekiyordu.
Atina demokrasisi günümüzdeki demokrasi anlayışını yansıtıyor mu?
Antik Yunanistan şehri Atina’da demokrasi üç önemli kurumdan oluşuyordu. İlki Atina’nın egemen yönetim organı “Ekklesia” diğer adıyla Meclis’ti. Bu meclise, vatandaşlık hakkı olan ve siyasal sisteme doğrudan katılan her birey girebiliyordu. Yasa oluşturmak, savaş kararı almak, dış politika stratejisi belirlemek Ekklesia’nın görevleri arasındaydı. İkinci önemli kurum “Boule” diğer bir adıyla Beş Yüzler Konseyi’ydi. Ekklesia’nın aksine Boule’de her gün toplantılar yapılır ve şehrin günlük sorunları burada çözüme kavuşurdu. Burada söz sahibi olan kişiler seçimle değil kurayla belirlenirdi. Üçüncü önemli kurumsa halk mahkemeleri olarak da bilinen “Dikasteria”ydı. Aristoteles, Dikasteria’nın demokrasinin gücüne en fazla katkıda bulunan kurum olduğunu çünkü jürinin sınırsız bir güce sahip olduğunu savunmuştu. Gerçekten de Dikasteria bugün hayalini dahi kuramayacağımız bir sisteme sahipti. Atina’da hükümetin belirlediği yetkililer yoktu. Bu yüzden davaları açan, kovuşturma yapan, hüküm ve cezaları veren yine vatandaşların kendileriydi.
Atina demokrasisi temsili olmaktan çok doğrudandı. Yani Atinalı erkeklerin kendisi direkt meclisi oluşturuyordu. Nüfus sayımı olmadığı için M.Ö. 5. yüzyılda tam olarak kaç Atinalı erkek olduğu bilinmiyor. Ancak tarihçiler yaklaşık 30.000 erkek nüfus olduğunu tahmin ediyor. Bunlardan 5000’i düzenli olarak meclis toplantılarına katılabilirdi. Buna ek olarak, erkekler jürilerde görev alır ve her yıl 500 kişi konseyde hizmet etmek üzere seçilirdi. Teoride tüm Atinalı erkeklere açık olan başka hükümet pozisyonları da vardı. Ancak zenginlik, bir erkeğin hükümet işlerini üstlenip üstlenemeyeceği konusunda büyük bir rol oynamaktaydı. Öte yandan sadece seçkinlere açık olan bazı pozisyonlar vardı. Örneğin hazinedarlar her zaman zenginler arasından seçilirdi. Çünkü onlar mali durumu nasıl idare edeceklerini çok iyi biliyorlardı. Hazinedar dışında üst düzey devlet dairesinde görev yapan 10 general de her zaman zenginlerden seçilirdi. Bunun dışındaki pozisyonlar tamamen Atinalı erkeklere açıktı.
Kimler demokrasiye katılamıyordu?
Atinalı erkekler dışında şehir devletinde yaşayan diğer insanların siyasi katılım hakkı bulunmuyordu. Şehirde 30.000 Atinalı erkek dışında, 90.000 insan daha yaşıyordu. Bu insanların bir kısmı kadın, bir kısmı yabancı, bir kısmı ise köleydi. Devletin yasalarına göre hiçbir Atinalı ne olursa olsun köleleştirilemezdi. Bu nedenle köleler vatandaşlık için gerekli şartları karşılamayan yerleşik yabancılardı. Peki kadınlar neden demokrasinin dışında kaldı?
Atina’da demokrasi ortaya çıktıktan sonra kadınların siyasetteki yeri çok sık tartışma konusu oldu. Hatta M.Ö. 391 yılında Aristophanes bu konuda “Kadınlar Mecliste” isimli bir komedi dahi yazdı. Aristophanes’in yazdığı bu oyunun bazı yönlerden komik olması gerekiyordu. Ancak arkasında ciddi bir düşünce barındırıyordu. O dönemlerde kadınların psikolojik olarak siyasete uygun olmadığı, onların “doğası” gereği duygusal ve zayıf olduğu düşünülüyordu. Bu nedenle kadınların siyaset gibi ciddi bir işte söz sahibi olması kabul edilemezdi.
Bugünkü demokrasi anlayışımızdan çok daha farklı olsa da Atina demokratik sistemi pek çok şehir devletini etkiledi. M.Ö. 338’de Makedonya Krallığı, Atina’yı mağlup ettikten sonra demokratik sistem sonra erdi. Her ne kadar kısa bir tecrübe olsa da bu sitem demokrasi anlayışımızın şekillenmesinde etkili oldu. Demokrasinin icadı antik Yunanistan’ın modern dünyaya en kalıcı katkılarından biriydi. Yunanistan’ın doğrudan demokrasi anlayışı, dünya çapında temsili demokrasilerin yolunu açacaktı. Nitekim Antik Yunanistan şehri Atina’da demokratik dönem sona erdikten sadece birkaç yüzyıl sonra temsili demokrasinin ilk örnekleri ortaya çıktı.