Hukuk, insan yaşamındaki en önemli kavramlardan biri. Elbette bu kavram günümüzden binlerce yıl önce de insan yaşamının oldukça önemli bir parçasıydı. Bununla birlikte tarihin kadim toplumları, hukuku modern insan ile aynı biçimde algılamıyor, bu nedenle hukuka ilişkin uygulamaların pek çoğu da şimdi olduğundan çok daha farklı şekilde hayata geçiriliyordu. Babil ve Sümer gibi medeniyetlerdeki hukuk kuralları yazıya geçirilmişti. Bu nedenle çok daha tutarlı ve sistematik bir biçimde uygulanabiliyordu. Bu kuralların yazıya geçirilmesi, günümüz tarihçilerinin ilgili medeniyetlerdeki hukuk anlayışına dair kapsamlı bilgi sahibi olmasına da olanak veriyor. Ancak Antik Mısır hukukunda olduğu gibi hukuk kurallarının ve daha geniş düzeyde hukuk anlayışının kayıt altına alınmadığı, dini inançlara ve geleneklere göre uygulandığı kadim medeniyetler de vardı.
Her şeyden önce Antik Mısır hukuku, Ma’at ilkelerine dayanıyordu. Yani Antik Mısır’ın doğruluk ve adalet tanrıçası Ma’at’ın hakikat, denge, düzen ve adalet gibi ilkeleri, Antik Mısır hukukunun özünü oluşturuyordu. Hukuk söz konusu olduğunda Antik Mısır’da geçerli olan tek şey, Ma’at prensipleriydi. Öyle ki Ma’at rahipleri, aynı zamanda hakim olarak görev yapıyorlardı. Hatta Mısır’ın mutlak hükümdarı firavunlar dahi, temelde Ma’at yasalarını uygulamak, sürdürmek ve korumak zorunda olan yöneticilerdi. İşte Antik Mısır hukuku hakkında 8 şaşırtıcı gerçek…
1. Antik Mısır hukukuna göre masum olduğu kanıtlanana kadar herkes suçluydu
Antik Mısır hukukunun temelini oluşturan Ma’at ilkeleri, toplumsal düzenin korunması ve sürdürülmesi amacını taşıyor, toplumsal düzeni her şeyden daha önemli görüyordu. Düzeni bozmaya yönelik suçlar ise ağır bir şekilde cezalandırılıyordu. Ne olursa olsun düzeni sürdürme niyetinde olan bu hukuk anlayışı nedeniyle Antik Mısır’da bir kişi herhangi bir suçla itham edildiğinde, masumiyetini ispatlayana kadar suçlu kabul ediliyordu.
2. Tanıklar, Antik Mısır mahkemelerinin en önemli unsurları arasındaydı
Davaların büyük bir bölümü tanıkların ifadelerine göre karara bağlanıyordu. Bu nedenle Antik Mısır’ın hukuk sisteminde tanıkların oldukça önemli bir rolü vardı. Buna bağlı olarak yalancı şahitlik veya sahte tanıklık büyük bir suç olarak kabul ediliyor, yalan söylediği tespit edilen tanıklar ağır bir şekilde cezalandırılıyordu.
3. Antik Mısır, hiyerarşik bir adli yapıya sahipti
Davalar, bu hiyerarşik mahkeme sistemi içerisinde karara bağlanıyordu. Örneğin görece daha önemsiz davalar, kırsal bölgelerde faaliyet gösteren ve “Seru” ismi verilen bir konsey tarafından dinleniyor, bu konsey tarafından karara bağlanıyordu.
Mülkiyet anlaşmazlıkları gibi daha büyük suç unsurlarının yer aldığı davalar ise her bölgenin başkentinde toplanan ve “Kenbet” olarak isimlendirilen yaşlılar tarafından sonuçlandırılıyordu. Seru meclisinde çözülemeyen davalar da Kenbet meclisine gönderiliyordu. Son olarak Djadjat ismi verilen imparatorluk mahkemesi, en ağır suçların ve suçluların yer aldığı davaları karara bağlamakla görevliydi. Ayrıca önceki iki mahkemede çözülemeyen davaların da sonuçlandırılabileceği en üst mahkeme konumundaydı.
4. Firavunlar, Ma’at ilkelerinin uygulanması ve korunması adına kanunlar çıkarabilir, görevliler atayabilirdi
Antik Mısır’ın mutlak hükümdarları, Ma’at prensiplerinin sürdürülmesi adına sınırsız bir yetkiye sahipti. İstedikleri zaman yeni kanunlar çıkarabilir, yeni görevliler atayabilirlerdi. Ancak nasıl günümüzde bir yasanın anayasaya aykırı olması mümkün değilse, firavunların hukuki eylemleri de Ma’at prensiplerine aykırı olamazdı.
5. Katipler, Antik Mısır mahkemelerinin olmazsa olmazıydı
Çünkü mahkemelerin işleyiş süreçleri hakkında insanları bilgilendirmek öncelikli olarak katiplerin görevleri sayılıyordu. Bununla birlikte vasiyetname ve çeşitli farklı sözleşmelerin hazırlanması da katiplerin görevleri arasındaydı. Son olarak ve belki de en önemlisi, Antik Mısır davalarını kayda geçirmek de yine katiplerin sorumluluğundaydı.
6. Antik Mısır hukuku önünde kadın ile erkek eşitti
Üstelik bu durum, antik dönemlerin hukuk ve adalet sistemi düşünüldüğünde hiç de alışıldık bir şey değildi. Oysa Antik Mısır hukuku kadına ve erkeğe eşit şekilde muamele ediyordu. Kadınlar da tıpkı erkekler gibi mülk edinme ve elden çıkarma, miras bırakma ve hatta mahkeme önünde boşanma hakkına sahipti.
Antik Mısır hukukunun kadın ve erkeğe eşit muamele eden yapısı, milattan sonra 31 yılında gerçekleşen ve Mısır’ın Roma İmparatorluğu’nun eyaleti haline gelmesine neden olan Aktium Muharebesi’nden sonra değişti.
7. Rahipler, hukuk sisteminin merkezinde yer alıyordu
Çünkü Antik Mısır’da tanrıların, tapınaklarda yaşadığına inanılıyordu. Tanrıların hizmetinde olan ve yine tapınaklarda yaşayan rahiplerin de tanrılarla iletişim kurabildiği düşünülüyordu. Üstelik hukuk anlayışının temelinde de zaten, dini inançlar vardı.
Tüm bunlar nedeniyle Antik Mısır hukukunun ve mahkemelerinin merkezinde, rahipler yer alıyordu. Rahipler mahkemelerde yargıç olarak görev yapıyorlar ve tanrı heykelciklerinin davalar hakkındaki kararlarını veya yönlendirmelerini takip ediyorlardı.
8. Antik Mısır’da mezar hırsızlığı bir suç olarak değerlendirilmiyordu
Bu nedenle oldukça yaygındı. Buna bağlı olarak pek çok piramit, mezar hırsızlarına karşı kendi önlemini alacak biçimde, soygun önlemeye yönelik planlar kullanılarak tasarlanıyor ve o şekilde inşa ediliyordu.
İlginizi çekebilir:
Antik Mısır Hakkında Daha Önce Duymadığımız 25 Şaşırtıcı Bilgi
Kaynak: 1