Ne mi bu Anti Cafe denen nane? Mesela Kadıköy‘de yürüyorsunuz, anam dediniz bir çay içelim bir şey. Karşınızda güzel, açık alanlı ve son olmaz ise olmazımız olan salaş bir mekan. Girdiniz içeri, dediniz gene anam, bir çay lütfen. Diyemezsiniz işte.
Çünkü, Anti Cafe denen olayda, konsept öyle işlemiyor. Birazcık, “Ustam masa 2 ye 1 saat daha açsana, sis atmayın lan!” zamanlarımıza dönebiliriz. Meseleyi bir internet kafe gibi algılamak da mümkün. Olayımız şu, Anti Kafe’de, tükettiğiniz mamûl bazında değil, harcadığınız zaman bazında ücretlendiriliyorsunuz. Bu aslında, kafelerde boş zaman harcayan Mercedes anahtarlıklı platin sever abilerimize çok güzel bir eleştiri de olabilir ama, hadi çıkmayalım o topa. Ülkemizde henüz tek temsilcisinin Kadıköy’de olduğu, orijini İngiliz bir sistem olan Anti Kafe’yi açıklayalım dedik.
Özet mi geçelim? Saat başı cüzi bir ücretten sonra içeride her şey bedava!
Öncelikle şunu sormamız gerekiyor. Anti Kafe’de, ne yapılabilir? Yakalayın!
Dediğimiz gibi, saat başı ücretlendiriliyorsunuz, yani kalan her şey bedava!
Şaka değil, başta biraz saçma geliyor ama alışıyorsunuz. Geçirdiğiniz saat içinde eşşek kadar buz dolabını, ocağı, kapı, kacağı, keki, böreği yağmalayabiliyorsunuz. Mutfak bedava!
Sırf yemek mi var burada yani?
Saçmalamayın lütfen, içerideki Scanner, Printer ve Laptop sonuna kadar emrinize amade. Ekipmanlar bedava!
O benim evimde de var?
Evet ama evinizde bir ofis ortamınız yok. Bu mekanı ister toplantı, ister tiyatro okuma provası, ister projelendirme yapmak için kullanabilirsiniz. Arada erik merik ikram ediyorlar, korkmayın. Alan bedava!
Ya müzik?
Yahu evet ama değil. Mesela tek başınıza gitar çalmaktan sıkıldınız, oturup istediğiniz gibi insanların ortasında çalabilirsiniz. Sus diyen yok, pus eden yok. Sahne bedava!
Ya milletin içinde yemek yapmakla uğraşmak istemezsem?
Çevre dükkanlardan ya da evinizden getirdiğiniz herhangi bir yiyeceği getirip orada tüketebilirsiniz. Masalar bedava!