Hepimiz tanıyoruz aslında onu. Tanımayanlar da Kuzuların Sessizliği adını, filmle alakasız bir espride duymuştur en azından. Canlandırdığı karakteri o kadar iyi oynar ki, izleyeni kendine âşık eder ya da kendinden nefret ettirir.
Hani bazen bir filmi izlerken “Keşke bu herifin yerine şunu oynatsalardı yaa!” diye geçiririz ya içimizden, hah, işte onu Hopkins filmlerinde, özellikle birkaçında yapamayız. Çünkü o rolü ondan daha iyi oynayacak birisi yoktur, biliriz. Biz de kimseye arkamızdan “kör öldü badem gözlü oldu tabii” dedirtmemek için, Hopkins amca hazır hayattayken önemli filmleriyle onu bir hatırlayalım dedik.
1. 20 aylık bebeğin kaçırılma öyküsü: The Lindbergh Kidnapping Case (1976)
Bir film değil aslında bu, bir dizi. Atlas Okyanusu’nu tek başına geçen ilk pilot olan Charles Lindbergh’in çocuğunun fidye için kaçırılıp öldürülmesini anlatır. Anthony Hopkins dizide, katil diye yakalanıp idama mahkûm edilen Bruno Hauptmann rolündedir. Bu rol Hopkins’e 1976’da Emmy kazandırır.
2. Nazi Almanyası’nın son demleri: The Bunker (1981)
George Schaefer’in yönettiği ve Nazi Almanyası’nın son demlerinin anlatıldığı bu filmde adamımız Hopkins, Hitler rolündeydi. Hopkins bu filmdeki rolüyle de Emmy ödülü kazandı 1981 yılında.
3. Akademi ödüllü arşivlik film: The Silence of the Lambs (1991)
Oh be, sonunda geldik sıradan oyuncu Hopkins’i, büyüleyici karakter oyuncusu Anthony Hopkins’e dönüştüren filme. Hepiniz aşınasınızdır zaten bu başyapıta. Başrollerinde Hopkins ve Jodie Foster da yer alır. Clarice Starling (Jodie Foster), psikopat bir katili yakalamak isteyen dedektif rolündedir.
İlk olarak “Manhunter” filmiyle tanıdığımız (Bkz. Michael Mann) (Bkz. Brian Cox) Hannibal Lecter karakteri de, Sterling’e katili yakalaması konusunda yardım eden başka bir psikopatı canlandırır. Bu rol Hopkins’e “En İyi Aktör Oscarı” kazandırdı. Ha bu arada filmin afişindeki gizleri çözmek isteyenleri de şöyle alalım.
4. Ağzınızı açık bırakacak bir başyapıt: Remains of the Day (1993)
Film, II. Dünya Savaşı öncesinin gergin atmosferli İngiltere’sinde geçer. James Stevens, Darlington malikânesinde kurallara bağlılığıyla tanınan baş uşaktır ve lorduna da sıkı sıkıya bağlıdır. Baş uşağın bu kuralcılığı, Bayan Kenton’ın malikâneye aşçıbaşı olarak gelmesi ve James’in ona karşı birtakım duygular beslemeye başlamasıyla sekteye uğrar.
Kimileri tarafından insanı sabır taşına çeviren film, kimileri tarafından da tadından yenmeyen film olarak anılır. Sekiz dalda Oscar’a aday gösterildiğini de hatırlatalım.
5. Büyüleyici diyaloglarla bezeli bir “şiir”: Shadowlands (1993)
Hopkins amcanın, “Biz, heykeltıraşın şekil vererek insan formuna dönüştürdüğü taş parçalarıyız. Çekiç darbeleri canımızı ne kadar çok yakarsa, biz o kadar mükemmel oluruz” sözüyle akıllarda yer eden bir içim su filmi.
Film, konusundan ziyade diyaloglarıyla öne çıkar. Ama biz yine de konusunu yazalım. Konusunu gerçek bir hikâyeden alır film. Jack Lewis ile Amerikalı şair Joy Gresham arasındaki, trajik unsurlar da barındıran aşk anlatılır filmde. Hopkins bu rolüyle en iyi aktör dalında BAFTA ödülüne layık görüldü.
6. Bir dönemin kritiği: Nixon (1995)
Bu filmini neredeyse herkes bilir A. Hopkins’in. ABD’nin 37. ve dönemi en çok tartışılan başkanı olan Richard Nixon’ı anlatır. Anthony Hopkins bu filmdeki rolüyle de “En iyi karakter oyuncusu benim, var mı benden iyisi!” diye bağırır adeta.
Hopkins bu rolüyle de “En İyi Erkek Oyuncu Oscarı” için aday gösterildi. Filmin en unutulmaz cümlesiyle sonlandıralım bu maddeyi: “İnsanlar sana baktıklarında ne olmak istediklerini görüyor, bana baktıklarında ise ne olduklarını.”
7. Resimden ziyade kadınlar: Surviving Picasso (1996)
Hopkins bu filmde de Pablo Picasso rolüyle döktürüyor. Film, Picasso’nun kadınlarla olan ilişkilerini, onlara karşı zaman zaman acımasız ve bencil de olan tavırlarını; onun âşıklarından birisi olan Françoise Gilot’nun dilinden aktarıyor.
8. Köleleştirmenin iğrenç tarihi: Amistad (1997)
Afrika’dan aldığı köleleri Amerika’ya götüren İspanyol köle gemisi La Amistad filme adını verir. Film, kölelerin yolda isyan edip gemiyi ele geçirmelerini ve mürettebatın çoğunu öldürmelerini, tüm bunların sonucunda da yargılanmalarını anlatır.
Hopkins filmde, kölelerin özgürlüğü için uğraş veren, ABD’nin altıncı başkanı John Quincy Adams’ı canlandırıyor. Usta oyuncu bu rolüyle de “En İyi Erkek Oyuncu Oscarı” için aday gösterildi.
9. İzleyene hayatı sorgulatır: Instinct (1999)
Bu film Anthony Hopkins’in en özel filmlerinden biri. Büyük oyuncu, filmde hayvan davranışları uzmanını canlandırıyor. Hayvan davranışları uzmanı Ethan Powell gorilleri araştırmak üzere Ruanda’ya gider ve olaya kendini öyle kaptırır ki orada onlarla yaşamaya başlar.
Onun gorillerle birlikte yaşadığı ormana gelen eli silahlı birtakım abilerden birkaçını öldürür ve olaylar gelişir. “Instinct”, hayatı ve özgürlüğü sorgulatması açısından çok etkileyici bir filmdir.
10. Düşmanı eksik olmayan bir yamyam: Hannibal (2001)
“Kuzuların Sessizliği”nin devamı niteliğindeki film. Clarice Starling’in hatası sonucu kaçmayı başaran ve Floransa’ya yerleşen Dr. Lecter’in keyfi yerindedir. Onun eski kurbanlarından biri olan Mason Verger pek de mutlu değildir ve Lecter’i ne yapıp edip ele geçirmek, domuzlarına yem yapmak istemektedir.
Hopkins’in harikalar yarattığı filmde Clarice Starling’i Julianne Moore, Mason Verger’ı da bir başka dev oyuncu Gary Oldman canlandırıyor.
11. Dr. Lecter’dan yardım istemek… Red Dragon (2002)
Filmin konusu “Kuzuların Sessizliği”ne benziyor. Edward Norton’ın canlandırdığı Will Graham bir seri cinayet vakasını çözmeye çalışır. Bunun için de hapisteki Dr. Lecter’dan yardım ister. Aynı zamanda Thomas Harris’in Hannibal Lecter karakterinin okuyuculara merhaba dediği kitabın da adıdır bu aynı zamanda.
12. Hopkins’in bile kurtaramadığı film: Alexander (2004)
Pers İmparatorluğu’nu yerle bir eden ve tarihteki en büyük komutanlardan biri olarak anılan Büyük İskender’in hayatı anlatılıyor bu filmde. Anthony Hopkins de filmde anlatıcı rolündedir. Film genel olarak pek de iyi değildir. Maalesef Hopkins usta bile kurtaramaz bu filmi.
13. Farklı tarzıyla öne çıkan fantastik bir yapım: Beowulf (2007)
Robert Zemeckis imzalı filmde, ortalığı kana bulayan Grendel adlı yaratığın peşine düşen korkusuz savaşçı Beowulf anlatılıyor. Farklı bir teknikle çekilen bu fantastik filmde Hopkins’i, Hrothgar rolünde görüyoruz.
14. Karman çorman ilişkiler yumağı: You Will Meet A Tall Dark Stranger (2010)
Woody Allen’ın “ilişkiler yumağı” filmi. Allen filmde; bir grup insanın zaaflarını, endişelerini, sıkıntılarını anlatır. Anthony Hopkins, Helena’yı terk eden ve mutluluğu genç bir kadınla yaptığı ikinci evlilikte arayan Alfie rolünde bu filmde.
15. Bir sinema dehası: Hitchcock (2012)
Ustaların ustası sinemacı Alfred Hitchcock’un anlatıldığı bu filmde, ustayı tabii ki bir başka usta Anthony Hopkins canlandırıyor.
Film, Hitchcock’un ölümsüz filmi “Psycho”nun yapım sürecine ve Hitchcock-Alma Reville aşkına odaklanıyor. Filme kaynaklık eden kitap da Stephen Rebello’nun “Alfred Hitchcock and The Making of Psycho” adlı kitabı.
16. “Sir” Nuh’un dedesi rolünde: Noah (2014)
Darren Aronofsky’nin yönettiği ve Russel Crowe’un başrolünde oynadığı film -adı üstünde- “Nuh’un Gemisi” efsanesinin kahramanı Nuh’u ve tufanı anlatıyor. Hopkins’i de filmde Nuh’un dedesi Methuselah rolünde görüyoruz.