Bugün dünyanın pek çok köşesinde savaşlarda ya da savaşlardan kaçarken ölen küçücük çocukların günlük tutmaya vakitleri bile olmuyor. Bizler onları ya sahile vurmuş cesetlerinden ya da yanmış, parçalanmış fotoğraflarından tanıyoruz. Yıllar önce “Arkası Yarın” saatlerinde radyoda yayınlanan ve içimiz burkularak dinlediğimiz, kitabını alıp okuduğumuz Anne Frank’ın Hatıra Defteri bu anlamda savaş çocuklarının yaşadıklarının en etkili belgesi. Kirlenen, belki de hep kirli olan dünyamıza çocukların ölmediği günlerin gelmesi dileğiyle…
1. Mutlu bir çocuk
Annelies Marie Frank, Otto ve Edith Frank’ın kızları olarak 12 Haziran 1929’da, Almanya’nın Frankfurt şehrinde dünyaya gelir. Beş yaşına kadar Frankfurt yakınlarında bir apartman dairesinde annesi, babası ve ablası Margot ile birlikte yaşar.
2. Nazilerle gelen göç
Anne’nin babası Otto Frank, Almanya’da bir banka görevlisidir. 1929 Büyük Buhranı diye bilinen ve bütün dünyayı sarsan ekonomik krizle işleri kötüye gitmeye başlayıp, Nazilerin de 1933’te iktidara gelmesinin ardından Otto Frank iş bağlantılarının olduğu Hollanda’nın Amsterdam şehrine gider. Bir müddet sonra ailesini de oraya aldırır. Anne, büyükanne ve büyükbabasıyla kaldığı Aachen’den, ailesinin yanına giden son aile ferdidir.
3. Tüm Avrupa’yı saran korku
Adolf Hitler’in Hollanda’ya girmesiyle birlikte, buradaki Yahudilere de Almanya’daki gibi kısıtlamalar getirilir. Anne, ablası Margot’la birlikte sadece Yahudilerin okuduğu bir okulda eğitim almaya başlar. Almanya’da yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle buradan kaçan Yahudiler, Hollanda’da da aynı sıkıntıları yaşamaya başlarlar ve yaşamlarına pek çok kısıtlama getirilir.
4. Kaçakların kaderi
Anne ve ablası, Hollanda’da, kendileriyle aynı kaderi paylaşan çocuklarla, sadece Yahudilerin okuduğu özel bir okula gitmeye başlarlar. Öğretmenleri de kendileri gibi kaçak bir Yahudi’dir. Bu okuldaki en iyi arkadaşlarından biri olan olan Nanetta yıllar sonra Anne ile ilgili anılarını anlatacaktır.
5. İkinci sınıf insan olmak
6. Hiç gelmeyecek güzel günlerin hayali
7. Yahudi olarak damgalanmak
8. Gizli odada süren yaşam
9. Sürpriz doğum günü partisi
10. Kitty ile başlayan yazma tutkusu
Anne, hem ergenliğin getirdiği problemler, hem de savaşta olmanın psikolojisiyle, oldukça içten ve güzel bir anlatımla, iki yıl boyunca yazar ‘Kitty’ adını verdiği günlüğüne Önceleri kendi için yazsa da, daha sonra savaş bitiminde tutulan günlüklerin toplanacağını öğrendiğinden, daha muntazam yazmaya başlar. Yaşadığı şartlar onu olgunlaştırmış, yaşının ilerisine taşımıştır.
11. İki yıl tutulan günlük
12. İsimsiz ihbarcı
13. Toplama kamplarında süren mücadele
Eylül 1944’te, SS subayları ve polis Frank ailesini ve onlarla birlikte saklanan dört kişiyi trenle Polonya’daki Auschwitz toplama kampına gönderir. Ancak, Anne ve ablası Margot yaşlarının küçük olması nedeniyle, çalıştırma amaçlı olarak, 1944 yılı Ekim ayının sonuna doğru Kuzey Almanya’da bulunan Bergen-Belsen toplama kampına götürülür.
14. Savaşın bittiğini görememek
Günlüğünü yazarken son günlerine kadar umudunu hiç yitirmeyen Anne, önce ihbar edilir, daha sonra gönderildiği kampta tifüse yakalanır. Ne yazık ki her iki kız kardeş de, İngiliz Birliklerinin Bergen-Belsen kampına girdiği 15 Nisan 1945’ten yalnızca birkaç hafta önce tifüs nedeniyle hayatlarını kaybederler.
15. Toplama kampında kesişen yollar
Anne ile Nanetta’nın yolu, yıllar sonra Polonya’daki Auschwitz toplama kampında tekrar kesişir. Nanette, eski arkadaşı Anne’yi gördüğü ilk anı, “Bir deri bir kemik kalmıştı, üzerinde sadece battaniye vardı” sözleriyle anlatır ve böyle bir karşılaşmanın mucizevi olduğunu söyler: “Bugün bile o halde birbirimizi nasıl tanıyabildiğimize şaşırıyorum. Tükenmişti. Kıyafetleri bitlendiği için üzerinde sadece battaniye vardı. Onu öyle görünce çok kötü oldum. Benim bildiğim Anne’den geriye hiçbir şey kalmamıştı.”
16. Babaya kalan tek anı
Kızların annesi Edith 1945 Ocak ayının başlarında Auschwitz’de ölür. Yalnızca baba Otto, Kızıl Ordu’nun gelmesiyle kamptan ve savaştan sağ kurtulur. Otto 27 Ocak, 1945’te Auschwitz kampında Sovyet Kuvvetleri tarafından serbest bırakılır. Baba Frank’ın elinde, eski sekreteri Miep’in kendisine ulaştırdığı Anne’nin günlüğü vardır ve bu günlüğü defalarca okur. Yıllar sonra Nanette ile tanışan baba, kızının günlüğünü yayınlamayı düşündüğünü anlatır ona.