New York şehrinin yüksek sosyetesi, sanat çevreleri ve seçkin otelleri… Paranın konuştuğu bir dünyada, kimse kim olduğunuzu sorgulamaz – yeter ki görünüşünüz, kelimeleriniz ve kredi kartlarınız sizi desteklesin. İşte bu boşluktan sızarak New York’un elitlerini dize getiren bir isim var: Anna Delvey. Yani gerçek ismiyle Anna Sorokin, göz kamaştıran bir güzelliğin arkasında yaklaşık dört sene boyunca bir dolandırıcılık imparatorluğu kurdu. Onun hikayesi, yalnızca bir suçun değil, çağdaş kültürün, görünüş takıntısının ve sosyal medya çağında kimlik algısının da ibretlik bir öyküsü.
Anna’nın hikâyesi, Manhattan’ın ışıklı sokaklarında değil, Moskova’nın eteklerindeki sessiz bir kasabada başladı
Anna Sorokin, 1991 senesinde işçi sınıfı bir ailenin kızı olarak hayata geldi. Erken yaşlardan itibaren sıradanlığa karşı önemli bir direnç oluşturdu. Henüz 16 yaşlarında ailesi ile beraber Almanya’ya taşınarak bu bölgede eğitimini sürdürdü. Ancak sınıf arkadaşlarının okul notlarına kafa yorduğu yıllarda, Anna hayallerini Vogue sayfalarında, jet sosyetede ve sanat galerilerinde kuruyordu.
Bu düş, zamanla bir takıntıya dönüştü. Eğitim için gittiği Londra’daki Central Saint Martins’ten çabucak vazgeçti, Paris’e yöneldi ve prestijli moda dergisi Purple’da staj yapmaya başladı. İşte burada, o meşhur sahte kimlik doğdu: Alman mirasçı “Anna Delvey”. Bu yeni isimle kendine yepyeni bir hayat yazdı, ama tamamı yalanlarla doluydu.
2013’te New York’a ayak bastığında, Anna’nın cebinde sınırlı nakit ama sınırsız özgüven vardı
Purple’daki geçmişini kullanarak ve sanat çevrelerinden restoranlara kadar uzanan bir sosyal ağ oluşturmayı başardı. “Delvey” soyadını aristokrat bir geçmişin simgesi gibi sunarak, Manhattan’ın seçkinlerini etkisi altına aldı. Lüks restoranlarda yemekler ısmarlıyor, butik otellerin en pahalı süitlerinde konaklıyor ve özel jetlerden bahsederken tek bir tereddüt dahi göstermiyordu. Sanki milyonlarca dolarlık bir güven fonu sadece onun adını taşıyordu. Ancak tüm bu gösterişli yaşamın tek bir dayanağı vardı: geçersiz çekler, sahte belgeler ve uydurma banka dekontları.
Anna, zamanla büyük oynadı. Kendine ait bir sanat vakfı kurmak istiyor, bu vakfı New York’un en gözde sosyal kulübü haline getirme planları yapıyordu. Finansal belgeleriyle bankaları kandırdı, yatırımcılara güven verdi. Ancak aslında olan biten tek şey, büyük bir illüzyonun ustalıkla sahnelenmesiydi.
Anna’nın dolandırıcılığının yalnızca bankalar ve otellerle sınırlı kalmadığı zamanlar da oldu
En büyük vurgunlarından biri, arkadaşlık kisvesi altında yaşandı. Vanity Fair editörü Rachel DeLoache Williams, Anna’nın talepleriyle lüks bir Fas tatiline çıktı. “Tüm masraflar benden,” diyordu Delvey. Ne var ki, tatilin son gününde otel ödemesi yapılmayınca, fatura Williams’a kaldı. Tam 62.000 dolar.
Rachel’ın bu olaydan sonra polise başvurması, Anna’nın çöküşünün de habercisi oldu. Artık yalnızca basit bir dolandırıcı değil, ciddi suçlamaların hedefindeki bir suçlu haline gelmişti. Oteller peşindeydi, bankalar şüphelenmişti ve eski dostları birer birer sırtını dönüyordu.
Anna, 2017 senesinin sonbaharında artık evsiz kaldı. Los Angeles’ta bir rehabilitasyon merkezinde saklanırken FBI tarafından bulundu
Davası ise sadece mahkeme salonlarına değil, manşetlere de damga vurdu. Duruşmalara her gün farklı bir tasarımcı kıyafetiyle gelmesi, medyayı büyüledi. “Delvey” artık suçlarından çok, mahkeme salonlarındaki podyum yürüyüşleriyle konuşuluyordu.
2019 senesinde hizmet hırsızlığı ve büyük hırsızlık suçlarından ceza aldı. Dört ila on iki yıl arası hapis cezasına çarptırıldı, ciddi bir para cezası aldı ve mağdurlarına toplamda 199.000 dolar tazminat ödemesine karar verildi. Anna’nın hikâyesi yalnızca polis raporlarında kalmadı. Gazeteci Jessica Pressler’ın yazdığı makale, yapımcı Shonda Rhimes tarafından Netflix için “Inventing Anna” adlı mini diziye dönüştürüldü. Başrolde Julia Garner’ın yer aldığı bu yapım, Anna’yı hem bir suçlu hem de bir kültürel fenomene dönüştürdü.
Anna bu projeden yaklaşık 320.000 dolar kazandı, ancak yasal olarak bu paranın büyük kısmı tazminatlara ve avukat masraflarına gitti
Hapisten 2021’de çıktı ama hemen ardından göçmenlik yetkilileri tarafından tekrar gözaltına alındı. 18 ay gözaltında kaldıktan sonra 2022’nin sonlarında Manhattan’da ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı. Delvey, dolandırıcılık kariyerini rafa kaldırmış olabilir ama şöhret iştahı hâlâ yerinde. 2023 senesinde “The Anna Delvey Show” adında bir podcast çekmeye başladı. Hatta Dancing with the Stars programında bile kısa süreliğine yer aldı. Ayak bileğindeki izleme cihazını Swarovski taşlı bir aksesuarla kapatıp podyuma çıkması, onun sahneye olan ilgisini hiç kaybetmediğinin en parlak kanıtıydı.
Bugün hala sınır dışı edilme ihtimaliyle karşı karşıya. Ancak görünüşe bakılırsa, o New York sosyetesine geri dönmekten ve adını magazin gündeminde tutmaktan hiç vazgeçmeyecek. Anna Delvey, suçtan doğan şöhret ve gerçekliğe meydan okuyan bir illüzyonun simgesi diyebiliriz. Hala modern çağın en tuhaf karakterlerinden biri olmaya devam ediyor.